HABER-YORUM | SEFER CAN |
Eskiden sabaha karşı darbe bildirileriyle uyanırdık; şimdi aynı saatlerde kanun hükmünde kararnameler yayınlanıyor. 15 Temmuz’dan sonra yasama, yürütme ve yargı erklerini tek başına kontrol eden AKP Genel Başkanı (Cumhurbaşkanı) Tayyip Erdoğan, kendi ifadesiyle normal zamanlarda yapamayacağı bir çok şeyi Olağanüstü Hal sayesinde yapmaya devam ediyor. 693 ve 694 sayılı KHK’lar Erdoğan’ın tek adam diktasında sona yaklaştığımızı haber veriyor. Tuğla aşamasını geçeli çok oldu, yeni kurduğu rejimin artık çatısını kapatıyor.
Her KHK’ya hedef saptırıcı kamuoyunu oyalayıcı bir madde koyuyorlar. Bu defa da bir ay önce ihraç edilen bir AKP milletvekilinin kızını geri aldılar. İsabetli bir karar; onun neden iade edildiğini değil, geride kalan binlercesinin süren mağduriyetini konuşmalıyız.
MECLİS’İN RUHUNA EL FATİHA!
Son KHK’ların en belirgin özelliği TBMM’nin hükmen ve yasayla değilse bile fiilen kapatılması. Daha önceki kararnameler de yasama yetkisi gasbının örneklerini veriyordu. Bu defaki fark Anayasa değişikliğinden sonraki uyum yasalarının da bu yolla yapılması. Kış lastiğinden televizyon programlarına uzanan zihniyetin, rejim şekillendirirken hukuka geri dönmesini beklemek biraz hüsnü kuruntuydu. Ne yazık ki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu böyle bir beklenti içindeydi. 16 Nisan referandumunda mühürsüz oy skandalından sonra ‘Meclis’ten çekilelim’ tekliflerine karşı “uyum yasalarının KHK ile düzenlenmesi durumunda Meclis’ten çekilmeyi tartışabiliriz” demişti. O gün geldi. Bakalım Kemal Bey sert muhalefet taleplerini bu defa nasıl bastıracak? Erdoğan çok kurnaz bir siyasetçi ‘afedersiniz fanila’ ile tank durdurduğu şüpheli ama muhalefeti kilitlediği muhakkak. Yine bir şey bulur ve CHP’yi oyalar.
MİLLETVEKİLLERİNE DEMOKLES’İN KILICI
Yeni KHK’larla yasama organına vurduğu darbe bununla sınırlı değil, milletvekili dokunulmazlığı Anayasa ve iç tüzüğe rağmen ortadan kaldırılıyor. HDP milletvekillerinin tutuklanmasıyla başlayan süreç bütün vekilleri kapsayacak şekilde yeniden tanımlanıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve Mahkemesi vekilleri yargılamak üzere görevlendirildi. Seçimden önce ve sonraki suç iddiaları kapsama alınarak parlamenterler üzerinde Demokles’in kılıcı sallandırılıyor. Suçun işlendiği iddia edilen yer savcılığı ve mahkemesinin görevli olması hukukun temel ilkelerinden biri. Buna doğal yargıç ilkesi deniliyor. Böylece lehte ya da aleyhte kişiye özel soruşturmacı ve yargıç tayininin önüne geçiliyor. Erdoğan 16 Nisan’da kendine bağladığı Hakimler Savcılar Kurulu marifetiyle atayacağı bir savcı ve 3 yargıçla istediği her vekili tutuklayabilecek. Selahattin Demirtaş ve vekil arkadaşlarını tutuklatmak için haftalarca kampanya yapmak ve yereldeki adliyeleri kanunsuzluğa ikna etmek gerekmişti. Zaman kaybına bile tahammülü olmadığı anlaşılıyor. Özel atanmış savcı ve yargıçlarla kısa sürede sonuç alacak.
POLİS ÖZEL HAREKATA ‘DEVRİM MUHAFIZI’ ROLÜ
KHK’nın dikkatten kaçan önemli bölümü özel harekatın yeniden yapılandırılması. Daire Başkanlığı statüsü başkanlığa yükseltiliyor. 3 bin 12 kişilik yeni kadro veriliyor. TSK’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın korgeneral düzeyinden iki basamak inerek tuğgeneral seviyesine indirildiği düşünüldüğünde manidar bir değişiklik. Erdoğan, özel harekatı, polis içinde de ayrıştırarak devrim muhafızlarına benzetmeyi planlıyor. Yeni kadroların nasıl doldurulacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Aynı kararnamelerle askeriyedeki terfilerin şekil şartlarının bile ortadan kaldırılması önemli bir dönüşüm. Rütbe bekleme süresi gibi temel usuller devre dışı bırakılıyor. Erdoğan istediği subayı kendini sınırlayan kuralların hiçbirine takılmadan general yapabilecek ya da generali emekli edebilecek.
AT DEĞİŞMEDİ, DERE DEĞİŞTİ
Erdoğan’ın attığı diğer önemli adım ise fiilen başbakanı by-pass edip kendisine bağlı çalışan Milli İstihbarat Teşkilatını açıkça Saray personeli haline getirmesi. Ortadoğu diktatörlüklerinde sık karşılaştığımız durum bizde de yürürlükte. Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Saray bünyesinde kuruluyor. Hakan Fidan’ın tanık ya da sanık olarak mahkemeye çağrılması için Başbakan değil, Cumhurbaşkanı izin verecek. Başbakan Binali Yıldırım’ın Hakan Fidan’ın 15 Temmuz’da kendilerine haber vermeyişini tekrar gündeme getirdiği günlerde önemli bir değişiklik. Erdoğan, 15 Temmuz’u eniştesinden öğrenmesinden sonra Fidan’ın görevde kalmasıyla ilgili soruyu “dere geçerken at değiştirilmez” diye savuşturmuştu. Şimdi at yerine dereyi değiştirmeyi tercih ettiğini görüyoruz. Fidan’ın sorgulanmaması Erdoğan için neden bu kadar hayati bir konu?
Akıncı Üssü eski Harekat Başkanı Ahmet Özçetin mahkemede, 15 Temmuz’dan bir buçuk ay önce MİT’ten 40 kişilik bir ekibin inceleme yapmak üzere üsse geldiğini açıkladı. Bu daha önce yaşanmamış bir durumdu. Acaba keşif yapmaya mı geldiler? Böyle giderse Erdoğan, Hakan Fidan’ı Saray’da bir odaya kapatıp dışarı çıkmasını bile yasaklayabilir!
(TR724)