YORUM | TARIK TOROS |
Son bir yıldır akıl almaz biçimde devam eden zalimliği, Ergenekon-Balyoz süreci ile kıyaslamayı bırakalı çok oldu.
‘Uzun tutukluluk’ üzerine yıllarca programlar yapanlar nerede?
Söyleyeyim, cezaevindeki terör şüphelilerine tek tip kıyafet giydirmeye çalışıyorlar.
‘Gazeteciliğin namusunu’ savunanlar nerede?
Tahliye olanları tekrar içeri tıkmaya uğraşıyorlar.
‘Geçmişte tutukluların eşleri-çocukları ile tam sayfa röportajlar yapanlar’ nerede?
Bugünkü tutukluların eş ve çocukları hapse atılırken tribünde seyrediyorlar!
İleri derece kanser hastası olmasına rağmen cezaevinde tutulan, tahliye edildikten 5 gün sonra ölen Kuddusi Okkır için “Unutursak kalbimiz kurusun” diyenler nerede?
Okkır’ı unutmadılar ama içerideki benzeri hasta tutuklular için kıllarını bile kıpırdatmadıkları gibi “oh olsun” diyorlar.
Gözaltı işlemi için gelen polisleri görünce dayanamayıp intihar eden Ali Tatar’ın anıtını dikenler nerede?
İntihar vakaları, gözaltında ve cezaevinde şüpheli ölümler için “Bize bu konuda başvuran yok” diyorlar.
Ayrıca… Ergenekon-Balyoz süreçlerinde ağır insan hakları ihlalleri, hamile tutuklular, cezaevinde bebekler, 81 yaşında tutuklu “darbeci” dedeler, nineler yoktu.
Daha nicesini sayarım.
Onun için kıyaslamıyorum artık.
***
Anadolu, tarihi boyunca görmediği bir zulümle sınanıyor.
Ve Devlet, tarihinde hiç olmadığı kadar zalim.
İki ihtimal var:
Ya, başta Gülen Cemaati ve Kürt halkı olmak üzere, ‘ayrık otlarını’ temizleyecek. Ardından durumu toparlayıp ‘pardon’ diyerek yoluna devam edecek.
Ya da… Muazzam bir toplumsal bunalım, sosyal patlama veya iç karışıklıkla, bir asır önceki gibi dibe vuracak.
Bu ‘temizliğin’ öncekilerden büyük bir farkı var: Tüm ulusa kemoterapi uygulanıyor.
Bir kısmı, “İstiklal savaşı veriyoruz, normal” derken…
Bir kısmı da nasibini alıyor. İşin sosyal boyutu hazır, “kurunun yanında yaş da yanıyor, olacak o kadar”.
***
Bu tür analizler artık dünya medyasında da yapılıyor.
Bir misal vereyim.
Washington Post’ta yayımlanan Nicholas Danfhort imzalı yazıda şöyle bir istikbal öngörüsü var:
-Türkiye’nin kurumları çöktü.
-Ülke önümüzdeki yıl karşılaşması muhtemel şoklara hazırlıksız yakalanacak.
-Durum kontrolden çıkarsa sonuç; demokrasinin geri dönmesi değil, şiddet ve kaos sarmalı olabilir.
-Erdoğan, sivil çatışma ihtimaline karşı iyi silahlandırılmış ve kendisine çok sadık yeni başka örgütlenmeler üzerinde çalışıyor.
-Hükümet, polis özel kuvvetlerini ve istihbarat servisini orduyla bir çatışma ihtimaline karşı daha fazla silahlandırdı.
-Erdoğan, aynı zamanda sivil yurttaşları silahlandırıp örgütleyerek 2013’teki gibi yaygın protesto ihtimaline karşı bunları kullanmaya hazırlanıyor.
-En kötü senaryo, Erdoğan’ın ülkeyi artık istikrarı sağlamanın mümkün olmadığı noktaya kadar sürüklemesi.
***
Bu sadece bir örnek.
Emin olun, Batı başkentlerinde ve medyasında aylardır benzer yorumlar yayımlanıyor.
Kapalı kapılar ardında ise felaket senaryoları masaya yatırılıyor.
Örneğin, Türkiye’de bir iç karışıklık çıkması halinde “olası göçe” karşı önlemler düşünülüyor.
***
Bu kaos planları karşısında…
Ülkenin hukuk liginde 8 sıra daha gerileyerek 113 ülke içinde 99’uncu sıraya düşmesi…
OECD’nin “eğitim refahı” endeksinde sıfır çekmesi, önemsiz kalıyor.
***
Türkiye, adeta yaka yaka gidiyor.
Bir hafta önce ne konuşulduğu dahi hatırlanmıyor.
Her güne, onlarca hadise, onlarca skandal, onlarca tuhaflık sığdırıyor.
Devlet’in üst makamları ise artık alenen ve bizzat “racon” kesiyor.
Dışarıdakiler kaderine terk edilmiş halde.
İçeridekiler ise unutuldu.
Ne hatırlayan var, ne mahkemesine giden, ne de akıbetini merak eden.
Dilerseniz, hafıza tazeleyelim:
Ali Fuat Yılmazer, 1127 gündür tutuklu.
Yurt Atayün, 1127 gündür tutuklu.
Yakup Saygılı, 1087 gündür tutuklu.
Hidayet Karaca, 982 gündür tutuklu.
Mehmet Baransu, 905 gündür tutuklu.
Anadolu Atayün, 823 gündür tutuklu.
Tekin İpek, 484 gündür tutuklu.
Prof. Dr. Sedat Laçiner, 398 gündür tutuklu.
Ali Ünal, 372 gündür tutuklu.
Gültekin Avcı, 362 gündür tutuklu (önceki sene 9 ay tutukluluğu daha var)
***
Bu isimleri unuttuk.
Binlercesi var böyle, listeler almaz.
Sembol olmuş, ismi öne çıkmış olanları yukarıdan aşağı sıraladım.
En eskileri, içeride 7 bayram geçirdi, Ramazan ve Kurban.
Sekizincisi haftaya.
Yazıktır, ayıptır, zulümdür, günahtır, utançtır.
İçerideki son masum özgürlüğüne kavuşmadan bayram yapmak da sizi bilmem, bana haramdır.
(TR724)