Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden şubat ayında çıkarılan KHK ile ihraç edilen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, OHAL Komisyonu’na başvuracağını söyledi. Prof. Kaboğlu, DİSK’in, “OHAL Komisyonu emekçilerin gasp edilen hakları için çözüm olabilir mi?” başlıklı toplantısında konuştu.
OHAL yönetiminde çıkarılan 26 adet KHK yoluyla Anayasa kurallarına aykırılıklar zincirinin oluştuğuna dikkat çeken Kaboğlu, aykırılıkları şöyle sıraladı:
* OHAL KHK, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarıldığı halde toplantı tarihi ile kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi çoğu zaman birbirinden ayrı oldu. Kolektif ve eşzamanlı işlem özelliği ihlal edildi.
* Anayasa madde 120 çerçevesinde OHAL ilanı neden, konu, amaç ve süre ile sınırlı olduğu halde; KHK’ler nedene bağlı kalınmadan hemen her konuda kalıcı amaçlar için kullanıldı.
* KHK niteliği ile bağdaşmayan idari işlemler düzenlendi. Adından da anlaşıldığı üzere ‘kanun hükmünde’ yani genel ve kişilik dışı düzenlemeler için kullanılması gereken bir hukuki işlem olduğu halde binlerce kişinin adının yer aldığı ek listeler, yasal düzenlemeye tamamen yabancı. Bu usul, KHK metninde imzası bulunan kişiler ile ek listeleri hazırlayan kişilerin farklılaşmasını da teşhir etmekte ve madde 121’e açıkça aykırı.
* Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen’ kaydı Anayasa’ya aykırı, çünkü MGK karar alma değil tavsiye makamıdır.
Kaboğlu, “Hukuk devleti, hukuk kuralları bütün olarak tanımladığına göre; 15 Temmuz öncesi anayasızlaştırma kavramı sıkça gündeme gelmekte idi; OHAL, KHK yoluyla yönetim döneminde ise sadece Anayasa değil, hukuk düzeni bütünüyle ortadan kaldırıldı. Bu anlamda Türkiye ülkesi üzerindeki siyasal örgütlenme, hangi adıyla nitelenmeli? Türkiye Devleti mi, Türkiye Cumhuriyeti mi? Madde 2’ye göre, hukuk devleti, Cumhuriyetin ana ekseni. Hukuk devleti askıya alındığına göre, Türkiye Cumhuriyeti adı, kâğıt üstündeki tanımı yansıtır daha çok. O nedenle, Türkiye Devleti demek, daha gerçekçi” diye konuştu.
* Hak ve özgürlükleri yok etme: Durumun gerektirdiği ölçü ve uluslararası hukukun gerekleri ötesinde; belli hak ve özgürlükler için mutlak dokunulmazlık güvencesi geçerli. Uygulama ise tam tersine, ölçülülük ilkesi veya uluslararası hukukun gereklerine saygı bir yana ‘her zaman her yerde ve bütün hak ve özgürlükler için geçerli yasaklar’ dizisi haline getirilerek madde 15, katledildi.
* Yaşam hakkının ihlalinin 3. boyutu: Ödürmeme ve öldürtmeme yükümlülüğü bir yana devletin en üst katındaki kişi, KHK ek listelerinde adları yer alanları ‘terörist yaftası’ kullanarak, sürekli teşhir etti. Özellikle, düşünce ve ifade özgürlüğü nedeniyle ‘yargısız infaz’ edilen öğretim üyeleri için ‘üniversiteleri teröristlerden temizledik’ nakaratı, kan içici silahlı çetelere hedef göstermek değil mi?”
OHAL yönetiminde çıkarılan 26 adet KHK yoluyla Anayasa kurallarına aykırılıklar zincirinin oluştuğuna dikkat çeken Kaboğlu, aykırılıkları şöyle sıraladı:
* OHAL KHK, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarıldığı halde toplantı tarihi ile kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi çoğu zaman birbirinden ayrı oldu. Kolektif ve eşzamanlı işlem özelliği ihlal edildi.
* Anayasa madde 120 çerçevesinde OHAL ilanı neden, konu, amaç ve süre ile sınırlı olduğu halde; KHK’ler nedene bağlı kalınmadan hemen her konuda kalıcı amaçlar için kullanıldı.
* KHK niteliği ile bağdaşmayan idari işlemler düzenlendi. Adından da anlaşıldığı üzere ‘kanun hükmünde’ yani genel ve kişilik dışı düzenlemeler için kullanılması gereken bir hukuki işlem olduğu halde binlerce kişinin adının yer aldığı ek listeler, yasal düzenlemeye tamamen yabancı. Bu usul, KHK metninde imzası bulunan kişiler ile ek listeleri hazırlayan kişilerin farklılaşmasını da teşhir etmekte ve madde 121’e açıkça aykırı.
* Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen’ kaydı Anayasa’ya aykırı, çünkü MGK karar alma değil tavsiye makamıdır.
Kaboğlu, “Hukuk devleti, hukuk kuralları bütün olarak tanımladığına göre; 15 Temmuz öncesi anayasızlaştırma kavramı sıkça gündeme gelmekte idi; OHAL, KHK yoluyla yönetim döneminde ise sadece Anayasa değil, hukuk düzeni bütünüyle ortadan kaldırıldı. Bu anlamda Türkiye ülkesi üzerindeki siyasal örgütlenme, hangi adıyla nitelenmeli? Türkiye Devleti mi, Türkiye Cumhuriyeti mi? Madde 2’ye göre, hukuk devleti, Cumhuriyetin ana ekseni. Hukuk devleti askıya alındığına göre, Türkiye Cumhuriyeti adı, kâğıt üstündeki tanımı yansıtır daha çok. O nedenle, Türkiye Devleti demek, daha gerçekçi” diye konuştu.
* Hak ve özgürlükleri yok etme: Durumun gerektirdiği ölçü ve uluslararası hukukun gerekleri ötesinde; belli hak ve özgürlükler için mutlak dokunulmazlık güvencesi geçerli. Uygulama ise tam tersine, ölçülülük ilkesi veya uluslararası hukukun gereklerine saygı bir yana ‘her zaman her yerde ve bütün hak ve özgürlükler için geçerli yasaklar’ dizisi haline getirilerek madde 15, katledildi.
* Yaşam hakkının ihlalinin 3. boyutu: Ödürmeme ve öldürtmeme yükümlülüğü bir yana devletin en üst katındaki kişi, KHK ek listelerinde adları yer alanları ‘terörist yaftası’ kullanarak, sürekli teşhir etti. Özellikle, düşünce ve ifade özgürlüğü nedeniyle ‘yargısız infaz’ edilen öğretim üyeleri için ‘üniversiteleri teröristlerden temizledik’ nakaratı, kan içici silahlı çetelere hedef göstermek değil mi?”