[Deniz Ayhan yazdı]
‘Diaspora’ ya da kopuntu, çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının ana yurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamaları anlamı taşıyan Antik Yunanca bir terim. Sözcük hem kopma eylemini hem de kopup azınlık olarak yaşayan kimseleri nitelemek için kullanılan bir kavram. Diğer bir ifadeyle, Antik Yunan’da diaspora kavramı, bir anakentten (metropolis) çıkarak dünyanın çeşitli yerlerinde koloniler kuran halk anlamına gelirdi. Daha sonraki dönemde sözcüğün en yaygın kullanım konusu, MÖ 586’daki Babil Esareti’nden sonra Yahudi kavminin tüm dünyaya dağılması oldu. Tevrat’ın Yunanca çevirisinde geçen “dünyanın tüm ülkelerine darmadağın olacaksınız” (Deuteronomy/Yasanın Tekrarı 28:25) cümlesi muhtemelen diaspora kelimesinin bu ikinci anlamının ana kaynağıdır.
Literatürü incelediğimizde, diasporaların oluşumunda ekonomik sebeplerin yanı sıra, işgal, sömürgecilik, zulüm, siyasi nedenler gibi birçok faktörün insanların anavatanlarından kopuşunu zaruri kılan etmenlerin en başında geldiğini görmekteyiz.
DİASPORA GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK?
Benzer şekilde Hizmet Hareketi’nin 2013’ten bugüne maruz kaldığı siyasal ve sosyal soykırım neticesinde sahip olduğu tüm kurumsal yapılarını kaybetmesi, insan gücünün büyük bir kısmının tutuklanması ve binlerce ile ifade edilebilecek sayıda Hizmet Hareketi mensubunun ise ülkeyi terk etmek durumunda kalması; Hizmet Hareketi’nin bir çokları tarafından diaspora kavramıyla yeni bir tarife tabi tutulmasına sebep oldu. Bu kopuşun Türkiye için bir takım sosyal, siyasal ve ekonomik etkileri olacağı gibi, benzer şekilde ‘anavatandan’ ayrılışın Hizmet Hareketi’nin geleceği üzerinde de son derece kritik etkileri olacaktır.
Bu cebri kopuşun Hizmet Hareketi üzerinde ki etkilerine mukayeseli bir perspektiften bakmak istediğimizde, birçok eserin yanı sıra karşımıza Avrupa’da ki diasporalar ile ilintili sayısız incelemelerde bulunmuş Alman sosyal antropolog Werner Schiffauer’in Avrupa’daki Müslüman Diasporası (Muslims in Europe) eseri çıkmakta. Bu çalışmanın ilgili bölümlerinden esinlenerek, Hizmet Hareketi’nin özellikle Batı dünyasındaki varlığı ve geleceği bağlamında bir dizi sorunsala kafa yormanın son derece önemli olduğu kanaati daha da güçlenmekte.
YALNIZCA COĞRAFİ BİR KOPUŞ MU?
İlk olarak, ‘’Hizmet Hareketi’nin Türkiye’den kopuşu yalnızca coğrafi bir ayrılığa mı işaret etmekte, yoksa bu kopuş aynı zamanda Hizmet Hareketi’nin şeytanlaştırılmasına ses çıkarmayan milyonlarca Türk insanının bir takım sosyal, siyasal ve ahlaki değerlerinden de uzaklaşmayı ihtiva edecek tarzda bir uzak olma eylemi mi?’’ olduğu sorusunu masaya yatırmak durumundayız. Şayet vuku bulmakta olan kopuş hem coğrafi hem de Türkiye insanının ortalama değerlerinden kopuşu temsil etmekteyse, Hizmet Hareketi’nin orta ve uzun vadede Türkiye sathında toplumsal destekten büyük ölçüde yoksun kalacağını iddia edebiliriz. Bu bağlamdan hareketle, ‘’Hizmet Hareketi’nin Türkiye’de ve Türkiye’nin sosyal insicamına katkı yapan bir hareket olarak varlığını devam ettirmek gibi bir iddiası var mı?’’ sorunsalı üzerine inovatif ve sağlıklı müzakereler yapılması son derece önemli olacaktır. Benzer şekilde, hareketin böyle bir iddiasının olması durumunda bu uzun soluklu mefkurenin Hizmet Hareketi’nin diasporalaşma sürecini nasıl etkileyeceğini de sorgulamak gerekecektir.
HAREKETİN SOSYAL DNA’SI DEĞİŞECEK Mİ?
İkinci olarak, birçok manevi dinamik ile beraber Hizmet hareketinin sosyal DNA’sı üzerinde ciddi etkileri olan ve özellikle son üç-dört yıldır fonksiyonları sorgulanmaya başlamış olan Türk milliyetçiliği, devlet aygıtı ile geliştirilen asimetrik ilişki tarzı, demokratik şeffaflığa yer yer halel getirecek şekilde örgütlenme biçimi, Türkiye tandanslı kaynak eserlerin ve söylemlerin tasnifi/tadili meseleleri gibi birçok husus Hizmet Hareketi’nin ileride Batılı değerlerle karşı karşıya gelmemesi için üzerinde ivedilikle düşünülmesi gereken konular. Kısacası, Hizmet Hareketi Türkiye merkezli teamül ve reflekslerini orta ve uzun vadede yeniden tanımlayıp üzerinde tartışma olmayan batılı değerlerle harmanlamak zorunda. Aksi takdirde, diasporalaşma sürecinde emekleyen bir Hizmet Hareketi, batı toplumları içerisinde kendi nev-i şahsına münhasır değerleri ile ana akım toplumsal dinamiklerden uzaklaşacak ve literatür ifadesi ile paralel bir toplumsal yapı (parallel geselschaeft) haline dönüşecektir.
BAŞARILI DİASPORA OLMANIN YOLU NEDİR?
Üçüncü olarak, başarılı diasporaları başarısız diasporalardan ayıran bir takım faktörlerin Hizmet Hareketi’nin diasporalaşma evresinde uyumlu çalışıp çalışamayacağı meselesi de son derece hayati. Oxford Üniversitesi’nden Emeritus Profesör Robin Cohen başarılı küresel diaporaların (Globalized Diasporas) niteliklerini sıralarken birçok etmenin yanı sıra özellikle başarılı diasporaların üç grup insan kaynağını son derece etkin ve uyumlu kullandıklarının altını çizmekte. Daha detaylı ifade etmek gerekirse, Robin Cohen diaspora eşrafının (kapital sahiplerinin), diaspora elitlerinin ve diasporanın yeni nesil öğrencilerinin bir biri ile uyumlu hareket etmelerinin diasporanın başarısında ve lokal topluma (country of immigration) iltisakında hayati olduğunu öne sürmekte. Cohen’in bu önermesini Hizmet hareketi özelinde değerlendirdiğimizde, özellikle son bir yıllık süreçte Hizmet Hareketi eliti olarak tanımlanabilecek bir grup okur-söylerin (bu grubun bir çok temsilcisi kamuya mal olacak şekilde yazı yazmamak gibi bir refleks geliştirmiş durumdalar) hareketin evrileceği yön, yeniden tanımlanacak prensip ve teamüllerine dair hareketin tabanı ve eşrafından ayrıştıklarını gözlemlemekteyiz. Hareketin elitleri denebilecek bu grubun temsilcilerinin diasporalaşma sürecinde, özellikle Hizmet Hareketi’nin eşraf ve tabanı ile uyumlu hareket edip etmeyeceği, şüphesiz hareketin bir diaspora olarak başarı yada başarısızlığında önemli bir role sahip olacaktır.
Literatürü incelediğimizde, diasporaların oluşumunda ekonomik sebeplerin yanı sıra, işgal, sömürgecilik, zulüm, siyasi nedenler gibi birçok faktörün insanların anavatanlarından kopuşunu zaruri kılan etmenlerin en başında geldiğini görmekteyiz.
DİASPORA GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK?
Benzer şekilde Hizmet Hareketi’nin 2013’ten bugüne maruz kaldığı siyasal ve sosyal soykırım neticesinde sahip olduğu tüm kurumsal yapılarını kaybetmesi, insan gücünün büyük bir kısmının tutuklanması ve binlerce ile ifade edilebilecek sayıda Hizmet Hareketi mensubunun ise ülkeyi terk etmek durumunda kalması; Hizmet Hareketi’nin bir çokları tarafından diaspora kavramıyla yeni bir tarife tabi tutulmasına sebep oldu. Bu kopuşun Türkiye için bir takım sosyal, siyasal ve ekonomik etkileri olacağı gibi, benzer şekilde ‘anavatandan’ ayrılışın Hizmet Hareketi’nin geleceği üzerinde de son derece kritik etkileri olacaktır.
Bu cebri kopuşun Hizmet Hareketi üzerinde ki etkilerine mukayeseli bir perspektiften bakmak istediğimizde, birçok eserin yanı sıra karşımıza Avrupa’da ki diasporalar ile ilintili sayısız incelemelerde bulunmuş Alman sosyal antropolog Werner Schiffauer’in Avrupa’daki Müslüman Diasporası (Muslims in Europe) eseri çıkmakta. Bu çalışmanın ilgili bölümlerinden esinlenerek, Hizmet Hareketi’nin özellikle Batı dünyasındaki varlığı ve geleceği bağlamında bir dizi sorunsala kafa yormanın son derece önemli olduğu kanaati daha da güçlenmekte.
YALNIZCA COĞRAFİ BİR KOPUŞ MU?
İlk olarak, ‘’Hizmet Hareketi’nin Türkiye’den kopuşu yalnızca coğrafi bir ayrılığa mı işaret etmekte, yoksa bu kopuş aynı zamanda Hizmet Hareketi’nin şeytanlaştırılmasına ses çıkarmayan milyonlarca Türk insanının bir takım sosyal, siyasal ve ahlaki değerlerinden de uzaklaşmayı ihtiva edecek tarzda bir uzak olma eylemi mi?’’ olduğu sorusunu masaya yatırmak durumundayız. Şayet vuku bulmakta olan kopuş hem coğrafi hem de Türkiye insanının ortalama değerlerinden kopuşu temsil etmekteyse, Hizmet Hareketi’nin orta ve uzun vadede Türkiye sathında toplumsal destekten büyük ölçüde yoksun kalacağını iddia edebiliriz. Bu bağlamdan hareketle, ‘’Hizmet Hareketi’nin Türkiye’de ve Türkiye’nin sosyal insicamına katkı yapan bir hareket olarak varlığını devam ettirmek gibi bir iddiası var mı?’’ sorunsalı üzerine inovatif ve sağlıklı müzakereler yapılması son derece önemli olacaktır. Benzer şekilde, hareketin böyle bir iddiasının olması durumunda bu uzun soluklu mefkurenin Hizmet Hareketi’nin diasporalaşma sürecini nasıl etkileyeceğini de sorgulamak gerekecektir.
HAREKETİN SOSYAL DNA’SI DEĞİŞECEK Mİ?
İkinci olarak, birçok manevi dinamik ile beraber Hizmet hareketinin sosyal DNA’sı üzerinde ciddi etkileri olan ve özellikle son üç-dört yıldır fonksiyonları sorgulanmaya başlamış olan Türk milliyetçiliği, devlet aygıtı ile geliştirilen asimetrik ilişki tarzı, demokratik şeffaflığa yer yer halel getirecek şekilde örgütlenme biçimi, Türkiye tandanslı kaynak eserlerin ve söylemlerin tasnifi/tadili meseleleri gibi birçok husus Hizmet Hareketi’nin ileride Batılı değerlerle karşı karşıya gelmemesi için üzerinde ivedilikle düşünülmesi gereken konular. Kısacası, Hizmet Hareketi Türkiye merkezli teamül ve reflekslerini orta ve uzun vadede yeniden tanımlayıp üzerinde tartışma olmayan batılı değerlerle harmanlamak zorunda. Aksi takdirde, diasporalaşma sürecinde emekleyen bir Hizmet Hareketi, batı toplumları içerisinde kendi nev-i şahsına münhasır değerleri ile ana akım toplumsal dinamiklerden uzaklaşacak ve literatür ifadesi ile paralel bir toplumsal yapı (parallel geselschaeft) haline dönüşecektir.
BAŞARILI DİASPORA OLMANIN YOLU NEDİR?
Üçüncü olarak, başarılı diasporaları başarısız diasporalardan ayıran bir takım faktörlerin Hizmet Hareketi’nin diasporalaşma evresinde uyumlu çalışıp çalışamayacağı meselesi de son derece hayati. Oxford Üniversitesi’nden Emeritus Profesör Robin Cohen başarılı küresel diaporaların (Globalized Diasporas) niteliklerini sıralarken birçok etmenin yanı sıra özellikle başarılı diasporaların üç grup insan kaynağını son derece etkin ve uyumlu kullandıklarının altını çizmekte. Daha detaylı ifade etmek gerekirse, Robin Cohen diaspora eşrafının (kapital sahiplerinin), diaspora elitlerinin ve diasporanın yeni nesil öğrencilerinin bir biri ile uyumlu hareket etmelerinin diasporanın başarısında ve lokal topluma (country of immigration) iltisakında hayati olduğunu öne sürmekte. Cohen’in bu önermesini Hizmet hareketi özelinde değerlendirdiğimizde, özellikle son bir yıllık süreçte Hizmet Hareketi eliti olarak tanımlanabilecek bir grup okur-söylerin (bu grubun bir çok temsilcisi kamuya mal olacak şekilde yazı yazmamak gibi bir refleks geliştirmiş durumdalar) hareketin evrileceği yön, yeniden tanımlanacak prensip ve teamüllerine dair hareketin tabanı ve eşrafından ayrıştıklarını gözlemlemekteyiz. Hareketin elitleri denebilecek bu grubun temsilcilerinin diasporalaşma sürecinde, özellikle Hizmet Hareketi’nin eşraf ve tabanı ile uyumlu hareket edip etmeyeceği, şüphesiz hareketin bir diaspora olarak başarı yada başarısızlığında önemli bir role sahip olacaktır.
(tr724)