[Ahmet Dönmez, yazdı]
15 Temmuz darbe davalarında sanıkların kahir ekseriyeti, o gün aslında bir terör saldırısına karşı görev yaptıklarını sandıklarını, daha sonradan tuzağa düştüklerini anladıklarını iddia ediyor. İktidar çevreleri ise bunun ‘örgütsel’ bir söylem birliği olduğunu, darbecilerin gerçeği çarpıttığını ve kamuoyunun zekâsıyla alay ettiklerini öne sürüyor.
Ancak 15 Temmuz öncesi Ankara’da sıkça meydana gelen terörist saldırılara bakıldığında bunun çok da yabana atılacak bir argüman olmadığı görülüyor. Özellikle Merasim Sokak saldırısı, başta Genelkurmay olmak üzere askeri personelin zihninde tazeliğini koruyordu.
15 Temmuz gecesi Karargâh’taki olaylarda yer alan askerlerin çoğunun, “Genelkurmay Başkanlığı’na bir terörist saldırı olacağı, bizim de komutanların emniyetini sağlayacağımız söylendi” demesi dikkat çekici. O gece Genelkurmay’a baskın düzenleyen 33 kişilik Özel Kuvvetler timinin başındaki eski Albay Fırat Alakuş, mahkemedeki savunmasında, “PKK’nın Merasim Sokak benzeri bir saldırı yapacağı yönünde hassas bir istihbarat alındığının” söylendiğini aktardı. Kendilerinin de Genelkurmay’ın güvenliğini takviye etmek üzere görevlendirildiklerini savundu.
GENELKURMAY’IN ÖNÜNDE BOMBA PATLATILDI
Merasim Sokak’ta ne olmuştu? Darbe girişiminden 5 ay önce, 17 Şubat akşam 18.31’de, Genelkurmay’ın önündeki Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarının geçişi sırasında bomba patlatılmıştı. Çoğu asker 29 kişi şehit olmuştu. Burası tam Genelkurmay’ın önüydü. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Başbakanlık ve TBMM’ye 5 dakika mesafedeki saldırı, ‘devlet’ içerisinde büyük bir travmaya yol açmıştı. Saldırıyı, eskiden beri ‘derin devletin’ taşeronu olduğu tartışmalarına konu olan TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) örgütü üstlenmişti.
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, bombalı saldırının YPG tarafından gerçekleştirildiğini, failinin de Salih Neccar olduğunu açıklamıştı. Ancak PYD suçlamayı reddederek YPG’nin Ankara ve Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırısı olmadığını savunmuştu. Hemen ardından da TAK saldırıyı üstlendiğini duyurmuştu. PKK’nın üst düzey yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 68 sanık, bu saldırıyla ilgili halen yargılanmaya devam ediyor.
Bu arada 14 Mart’ta da Kızılay’da bir terör saldırısı olmuştu. Bu, 10 Ekim 2015’te IŞİD’in gerçekleştirdiği Gar katliamıyla birlikte Ankara’da 5 ay içinde gerçekleşen üçüncü büyük terör saldırısıydı.
‘DERİN DEVLETİN MAŞASI TAK’
Bu arada Merasim Sokak patlamasını TAK’ın üstlenmesi, çeşitli komplo teorilerini de beraberinde getirmişti. ‘Devlet mahallesi’ olarak nitelenen bir noktada, askeri servis araçlarının geçişi sırasında, hangi örgütün bu denli bir patlama yapabilecek güce sahip olduğu tartışma konusu olmuştu. Yine ihmaller zinciri gündeme gelmiş ve istihbarat zaafına vurgu yapılmıştı.
“TAK, Türk derin devletinin PKK içindeki operasyonel araçlarından biridir” diye anılan terör örgütü, bir kez daha bu yönüyle masaya yatırılmıştı. Daha önce Kürt siyasetçi Kemal Burkay’ın, TAK’ın üstlendiği 2010 Taksim saldırısı ile ilgili yaptığı şu tespitler de unutulmamalı: “Bu kişi PKK’lı da olsa durum değişmiyor. Bu eylemin, Ergenekon’un hala aktif olan hücreleri tarafından düzenlenmiş olması bence en büyük ihtimaldir. Ergenekon’un PKK içindeki elini bilmeyenin yoktur. Bu kesimlerin PKK içinde belli unsurları harekete geçirmeleri hiç zor değil.”
Bir de geçtiğimiz Aralık ayındaki Beşiktaş saldırısını hatırlayalım. Tam da başkanlık sistemi teklifinin Meclis’e sunulduğu akşam yapılan ve 44 kişinin can verdiği terör saldırısını TAK üstlenmişti. İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, saldırıda kullanıldığını tespit ettikleri RDX, PETN ve TNT’den oluşan bomba düzeneğinin ancak ‘askerî envanterde’ bulunabileceğine işaret etmişti. Çalışkan, “Bunlar fabrikasyon tipi patlayıcılar. Yani bir devlet envanterine kayıtlı olması gerekiyor. Rahat bulunabilecek patlayıcılar değil. Bu da arkasında devlet desteği olduğunu gösteriyor” demişti.
ASKERLERİN EMRİ TUHAF BULMAMASININ NEDENİ O SALDIRI
15 Temmuz gecesi Genelkurmay’a bir terörist saldırı olduğu ya da olacağı ihbarına karşı harekete geçen askerlerin psikolojisi bu arkaplana dayanıyor. Gelen emri sorgulamamaları, tuhaf bulmamaları ya da hayatın doğal akışını aykırı görmemeleri büyük oranda bu saldırı yüzünden.
Sadece özel kuvvetler timi değil, daha sonra Karargâh’a takviye amaçlı gönderilen kursiyer havacı askerler de 28. Mekanize Tugay tankçıları da “Bize Genelkurmay’a terörist saldırı oldu dediler” demişlerdi.
Bunları, darbecilerin kendilerini aklayabilmek için sarıldıkları bahane olarak da değerlendirebiliriz. Ancak o gece yaşananların bütününe baktığımızda ve 15 Temmuz hadisesini makro planda ele aldığımızda bunun bir yere oturduğunu görüyoruz.
Peki, nasıl bir yere oturuyor? O akşam Genelkurmay’ın basılmasının, komutanların derdest edilmesinin bu fotoğraftaki yeri nedir? Onu da bir sonraki yazımda ele almaya çalışacağım.
(TR724)
Ancak 15 Temmuz öncesi Ankara’da sıkça meydana gelen terörist saldırılara bakıldığında bunun çok da yabana atılacak bir argüman olmadığı görülüyor. Özellikle Merasim Sokak saldırısı, başta Genelkurmay olmak üzere askeri personelin zihninde tazeliğini koruyordu.
15 Temmuz gecesi Karargâh’taki olaylarda yer alan askerlerin çoğunun, “Genelkurmay Başkanlığı’na bir terörist saldırı olacağı, bizim de komutanların emniyetini sağlayacağımız söylendi” demesi dikkat çekici. O gece Genelkurmay’a baskın düzenleyen 33 kişilik Özel Kuvvetler timinin başındaki eski Albay Fırat Alakuş, mahkemedeki savunmasında, “PKK’nın Merasim Sokak benzeri bir saldırı yapacağı yönünde hassas bir istihbarat alındığının” söylendiğini aktardı. Kendilerinin de Genelkurmay’ın güvenliğini takviye etmek üzere görevlendirildiklerini savundu.
GENELKURMAY’IN ÖNÜNDE BOMBA PATLATILDI
Merasim Sokak’ta ne olmuştu? Darbe girişiminden 5 ay önce, 17 Şubat akşam 18.31’de, Genelkurmay’ın önündeki Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarının geçişi sırasında bomba patlatılmıştı. Çoğu asker 29 kişi şehit olmuştu. Burası tam Genelkurmay’ın önüydü. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Başbakanlık ve TBMM’ye 5 dakika mesafedeki saldırı, ‘devlet’ içerisinde büyük bir travmaya yol açmıştı. Saldırıyı, eskiden beri ‘derin devletin’ taşeronu olduğu tartışmalarına konu olan TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) örgütü üstlenmişti.
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, bombalı saldırının YPG tarafından gerçekleştirildiğini, failinin de Salih Neccar olduğunu açıklamıştı. Ancak PYD suçlamayı reddederek YPG’nin Ankara ve Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırısı olmadığını savunmuştu. Hemen ardından da TAK saldırıyı üstlendiğini duyurmuştu. PKK’nın üst düzey yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 68 sanık, bu saldırıyla ilgili halen yargılanmaya devam ediyor.
Bu arada 14 Mart’ta da Kızılay’da bir terör saldırısı olmuştu. Bu, 10 Ekim 2015’te IŞİD’in gerçekleştirdiği Gar katliamıyla birlikte Ankara’da 5 ay içinde gerçekleşen üçüncü büyük terör saldırısıydı.
‘DERİN DEVLETİN MAŞASI TAK’
Bu arada Merasim Sokak patlamasını TAK’ın üstlenmesi, çeşitli komplo teorilerini de beraberinde getirmişti. ‘Devlet mahallesi’ olarak nitelenen bir noktada, askeri servis araçlarının geçişi sırasında, hangi örgütün bu denli bir patlama yapabilecek güce sahip olduğu tartışma konusu olmuştu. Yine ihmaller zinciri gündeme gelmiş ve istihbarat zaafına vurgu yapılmıştı.
“TAK, Türk derin devletinin PKK içindeki operasyonel araçlarından biridir” diye anılan terör örgütü, bir kez daha bu yönüyle masaya yatırılmıştı. Daha önce Kürt siyasetçi Kemal Burkay’ın, TAK’ın üstlendiği 2010 Taksim saldırısı ile ilgili yaptığı şu tespitler de unutulmamalı: “Bu kişi PKK’lı da olsa durum değişmiyor. Bu eylemin, Ergenekon’un hala aktif olan hücreleri tarafından düzenlenmiş olması bence en büyük ihtimaldir. Ergenekon’un PKK içindeki elini bilmeyenin yoktur. Bu kesimlerin PKK içinde belli unsurları harekete geçirmeleri hiç zor değil.”
Bir de geçtiğimiz Aralık ayındaki Beşiktaş saldırısını hatırlayalım. Tam da başkanlık sistemi teklifinin Meclis’e sunulduğu akşam yapılan ve 44 kişinin can verdiği terör saldırısını TAK üstlenmişti. İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, saldırıda kullanıldığını tespit ettikleri RDX, PETN ve TNT’den oluşan bomba düzeneğinin ancak ‘askerî envanterde’ bulunabileceğine işaret etmişti. Çalışkan, “Bunlar fabrikasyon tipi patlayıcılar. Yani bir devlet envanterine kayıtlı olması gerekiyor. Rahat bulunabilecek patlayıcılar değil. Bu da arkasında devlet desteği olduğunu gösteriyor” demişti.
ASKERLERİN EMRİ TUHAF BULMAMASININ NEDENİ O SALDIRI
15 Temmuz gecesi Genelkurmay’a bir terörist saldırı olduğu ya da olacağı ihbarına karşı harekete geçen askerlerin psikolojisi bu arkaplana dayanıyor. Gelen emri sorgulamamaları, tuhaf bulmamaları ya da hayatın doğal akışını aykırı görmemeleri büyük oranda bu saldırı yüzünden.
Sadece özel kuvvetler timi değil, daha sonra Karargâh’a takviye amaçlı gönderilen kursiyer havacı askerler de 28. Mekanize Tugay tankçıları da “Bize Genelkurmay’a terörist saldırı oldu dediler” demişlerdi.
Bunları, darbecilerin kendilerini aklayabilmek için sarıldıkları bahane olarak da değerlendirebiliriz. Ancak o gece yaşananların bütününe baktığımızda ve 15 Temmuz hadisesini makro planda ele aldığımızda bunun bir yere oturduğunu görüyoruz.
Peki, nasıl bir yere oturuyor? O akşam Genelkurmay’ın basılmasının, komutanların derdest edilmesinin bu fotoğraftaki yeri nedir? Onu da bir sonraki yazımda ele almaya çalışacağım.
(TR724)