ADEM YAVUZ ARSLAN YAZDI…
Mustafa Ünal’ın cezaevinde unutulmasına ses çıkarmayan meslektaşları, siyasiler… O birgün çıkacak ve 30 yıldır leke bulaştırmadan taşıdığı gazeteci kimliği ile yazmaya devam edecek. Peki siz yüzüne bakarken utanmayacak mısınız?
Günün birinde, Ankara’nın saygın gazetecilerinden Mustafa Ünal’ın “terörist” damgasıyla tutuklanacağını, bir yıla yakın süredir hapiste olacağını ve benim onun hakkında bir yazı yazacağımı söyleseler “Hadi oradan!” derdim.
Gerçi Erdoğan yönetimi altındaki Türkiye, gazetecileri-akademisyenleri tutuklama konusunda dünya şampiyonu ama yine de Mustafa Ünal’ın tutuklanması ‘yok artık’ dedirten bir durum.
Çünkü: Yaklaşık 30 yıldır Ankara’da gazetecilik yapan, sayısız siyasi kriz ve gerginlikten sağ çıkmayı başaran, yazdığı her cümleye çok dikkat eden tecrübeli bir gazetecidir Mustafa Ünal. Bugüne kadar sadece siyaset yazdı ve bunu yaparken de kılı kırk yardı. Önüne “bu yazında suç unsuru var” diyerek bir şey koyamazlar. Zaten savcı da bir tek yazısında suç unsuru bulamadığından müebbet istemek için epey uğraşmış.
İkincisi: Mustafa Ünal başkentin sembol gazetecilerindendir. Siyasi görüşü, temsil ettiği medya grubu ne tarafta olursa olsun arası herkesle iyidir. O herkesi iyi tanır, herkes de onu. Dolayısıyla, Mustafa Ünal’a yönelik bir suçlama ve göz altında tüm medya ayağa kalkar, ithamın saçmalığını haykırır ve bu cinnet halinin onu yutmasına izin vermezler diye bekliyordum.
Üçüncüsü: Başta Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu ve eskisi-yenisi, sağcısı-solcusu fark etmez, bütün siyasilerle yakın ilişki kuran, herkesin saygısını kazanmış bir gazetecinin tutuklanmasına siyaset izin vermez, müdahale ederler diye umuyordum.
Fakat yanıldım. Hem meslektaşları hem onu çok yakından tanıyan siyasiler üç maymunu oynadılar. Mustafa Ünal, deli saçması bir iddia ile tutuklandı. Bir yıla yakın süredir cezaevinde. Onunla “yediği içtiği ayrı gitmeyen”, yıllardır beraber oturup kalkan, “Abi abi…” diye peşinden koşan meslektaşları dut yemiş bülbüle döndüler. Mustafa Ünal’ın hakkını savunmadıkları gibi temsil ettikleri medya grupları akla ziyan yalanlarla linç ettiler kendini savunma imkânı olmayan Mustafa Ünal’ı.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve bugünün kudretli siyasileri-bürokratları en zor zamanlarında Mustafa Ünal’ı hep yanlarında gördüler. Kimsenin “yüzlerine bakmadığı” dönemlerde Mustafa Ünal hep onların yanındaydı. Fakat onlar “saçmalamayın, Mustafa’yı terörist diye tutuklayamazsınız” demediler. Bilakis tutuklanma talimatını Erdoğan’ın kendisi verdi.
Herkes üç maymunu oynadı, oynamaya devam ediyor ve neticede insanoğlunun ne kadar vefasız ve kindar olabileceğinin en bariz örneklerinden biri yaşanıyor; Mustafa Ünal cezaevinde çürütülüyor.
‘KAHPE BİZANS’TA BİR AKİL ADAM
2008 yılı başları, Türkiye’nin –her zamanki gibi– çalkantılı dönemleriydi. Ankara kaynıyordu ve iktidar partisine yönelik kapatma davası dedikoduları vardı. Ben de İstanbul’da, Bugün gazetesinin haber müdürüydüm. O dönem Ankara temsilciliğimiz, Murat Çelik’in başka bir gazeteye transfer olması nedeniyle boştu. AKP’ye kapatma davası açıldığı gün; 14 Mart 2008’de Ankara Temsilcisi olarak görevlendirilmiştim.
Ankara’ya gittiğimde ilk yaptığım şey Mustafa Ünal’dan randevu alıp çayını içmek olmuştu. Pek bir tanışıklığımız yoktu, sadece selamlaşmışlığımız vardı o zamana kadar. Uzun yıllardır Ankara’da olan ve “Ankara’nın sakin gücü” olarak bilinen Ünal’dan almam gerek çok tavsiye vardı.
Öyle de oldu.
Gerek o gün, gerekse Ankara temsilcisi olarak çalıştığım 6 buçuk yıl boyunca Mustafa Ünal’la çok yakın çalıştım. Ondan çok şey öğrendim, çok yardımını gördüm. O ilk gün söylediği şu sözü ise hiç unutmadım: “Sen İstanbul’dan geliyorsun, ayak oyunları, düzen, hile gibi şeyler yüzünden İstanbul’ a Bizans derler. Ama unutma, İstanbul Bizans ise Ankara ‘kahpe Bizans’tır,” demişti.
Aradan geçen süre Mustafa Ünal’ı bir kez daha haklı çıkardı. Ankara ‘kahpeliğin kitabını’ yazmaya devam ediyor.
ÇOĞUNU SUSAN AZINI YAZAN YAZAR
Hangi siyasi partiden, hangi medya grubundan olursa olsun Ankara’da herkesin yakından tanıdığı, bildiği, sevmese bile saygı duyduğu bir gazetecidir Mustafa Ünal.
Çeyrek asırdan fazladır Ankara gazeteciliği yapıyor ve şahit oldukları, bildikleri yazdıkları ile sınırlı değil. Hatta Ankara temsilcileri için söylenen “bildiklerinin çoğunu susar azını yazarlar” tabiri Mustafa Ünal’ın kişiliğinde gerçeğe dönüşmüştür.
Muhatapları bilir ki Mustafa Ünal’ın satır aralarında milyon dolarlık sorulara cevaplar vardır. Yıllar boyu sadece siyaset yazdı ve bu işi iyi yaptı. Ankara dışındakiler ya da “Ankara’nın karanlık dehlizlerinden” haberi olmayanlar onun yazılarını çok ‘düz’ bulurdu. Fakat satır aralarında öyle önemli bilgiler olurdu ki Ünal’ın kullandığı bir cümle ortalığı altüst edebilirdi.
Yazılarını çok dikkatli yazan, buz üstünde yürüme hassasiyetiyle yaşayan bir isimdi Mustafa Ünal. O yüzden bana ya da başka gazetecilere suçlama yapmak Mustafa Ünal’a bir ithamda bulunmaktan çok daha kolaydı. Nitekim savcı da bir suç unsuru bulamamış yazılarında, televizyon programlarında. İddianamede suç unsuru yok.
AH BU KORKU!
Mustafa Ünal’ın en belirgin özelliklerinden biri herkesle iyi ilişki kurabilmesidir. Ankara’da en uç en radikal fikirlere sahip gazetecileriyle bile arası iyiydi. Zaman‘ın Ankara bürosu bu yüzden arı kovanı gibiydi.
Bakmayın bugün ekranlarda Cemaat’i linç ettiklerine. Havuz’un önde gelen isimlerinin Mustafa Ünal’la yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi.
Mustafa Ünal’ın elinden tutup ‘önünü açtığı’ temsilci, yazar sayısı az değil. Bir çoğuna da şahsen şahidim. Mustafa Abi’ye gelip “Abi bizim yöneticiler seni sever, bana biraz destek çıksan, yazılarıma yer açsalar” filan diyenleri yakından biliyorum.
Ya da “Abi, AKP ile bir türlü frekansı yakalayamıyorum. Bana yardımcı olur musun?” diye Zaman’ın Ankara bürosunu mesken tutan ama bugün Cemaat aleyhine en ağır sözleri söyleyen, bir kez olsun “Mustafa Ünal terörist değil, bu ayıba son verin” diyemeyenleri de.
Mustafa Ünal’ın hayatında çok önemli izi olan yerlerden biri Balıkesir İmam Hatip Lisesi. Uzun seyahatlerimizde ya da Ankara’nın bitmek bilmeyen bunaltan krizlerinde laf dönüp dolaşıp bir şekilde Balıkesir İmam Hatip günlerine gelirdi.
Balıkesir İmam Hatip’ten devre arkadaşları kimler miydi ? Çoğu ünlü isimler. Hepsini tanırsınız: Ahmet Hakan mesela. Yusuf Ziya Cömert mesela. Cumhurbaşkanı Basın Danışmanı Lüftullah Göktaş mesela. Sayabileceğim başka üst düzey bürokratlar da var. Hepsi lise günlerinden bu yana tanıdıkları Mustafa Ünal’ın ‘terörist’ damgası yiyip hapiste çürütülmesine sessiz kaldı.
Kalmaya devam ediyor.
Mustafa Ünal’ı tanıdıkça hayret ettiğim özelliklerinden biri şiire olan tutkusuydu. İyi bir şiir okuruydu. Sezai Karakoç başta olmak üzere birçok şairden hatırı sayılır sayıda şiiri ezbere bilirdi. Uzun yurtdışı seyahatlerimizde çok şiir sohbeti edilmiştir. Çay ise bir diğer tutkusuydu. Bütün ‘devreleri’ paraya pula dalmışken Mustafa Ünal mesleğe başladığı yıllardaki mütevazılığını sürdürdü.
Yıllarca beraber televizyon programları yaptık. Başka konuklar telif için sıkı pazarlık yaparken o bir kez olsun para konuşmadı. Bulunduğu konumu, ilişkilerini kullanıp çok para kazanabilir, çok önemli konumlara gelebilirdi fakat o her zaman mütevazı kalmayı ve yaşamayı tercih etti.
Onun bu durumunu bilen, sayısız yardımını gören meslektaşları, arkadaşları ise korkudan-cılız da olsa “Mustafa Ünal’ı terörist diye tutuklayamazsınız, ayıptır günahtır” diyemedi.
MESAİ ARKADAŞLARI: ABDULLAH GÜL, AHMET DAVUTOĞLU
Her Ankara temsilcisi, konumu gereği siyasetle, siyasilerle iç içedir. Fakat Mustafa Ünal’ın durumu hepsinden farklıydı.
Zira bugünün kudretli bir çok ismi ile yakın dostluğu, hatta mesai arkadaşlığı vardı. Mesela Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu eskiden Aksiyon‘da yazıyordu. Bu yüzden bir çok kez Ahmet Davutoğlu’nun Ünal’a hitaben ‘mesai arkadaşlığımız var’ dediğine şahidim.
Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’ın yüzüne kimsenin bakmadığı dönemlerinde Mustafa Ünal onların yanındaydı. Bülent Arınç ve AKP’nin önde gelen isimlerinin ‘kara gün dostu’ydu. Mustafa Abi’nin oğlu Enes’in kirvesi Bülent Arınç’tı. Gül, Enes’i her gördüğünde “senin kundaktaki günlerini bilirim” diye takılırdı.
Eski ya da yeni fark etmez, birçok bakan, üst düzey bürokrat ile Mustafa Ünal’ın ‘dostluğu’ vardı. ‘yakası açılmadık’ bilgileri güvenle paylaşabildikleri bir isimdi Mustafa Ünal. Ona o kadar çok güvenirlerdi ki, kendi partisinden yöneticilere bile paylaşmadıkları bilgileri Mustafa Abi ile paylaşmaktan çekinmezlerdi. Bilirlerdi ki o sözün namusuna halel getirmezdi.
Siyasilerin çıktıkları uzun seyahatlerinin demirbaşıydı aynı zamanda. “Mustafa mutlaka gelmelisin” diye taciz eden siyasilerin bugün onun aleyhine konuşmalarını gördükçe onlar adına ben utanıyorum.
İyi bir yol arkadaşıydı. Onunla çok uzun seyahatlere çıktık. Gecemiz, gündüzümüz hatta mevsimlerimiz karıştı. Ama hiç şikayet ettiğini duymadım. En sıkıcı anlarda bir şiir okur ortamın havasını değiştirirdi.
O YİNE BAŞI DİK DOLAŞACAK YA SİZ NE YAPACAKSINIZ ?
Dediğim gibi, Mustafa Ünal’ın gazeteciliğini yazmak benim haddime değil. Yazdıkları ve ‘yazmadıkları’ ile o zaten kendini ispat etmiş bir gazeteci. Ankara’nın çok çalkantılı 30 yılına şahit olmuş, her kesimden herkesin dostluğunu kazanmış bir yazar ‘terörist’ suçlamasıyla cezaevine atıldı ve yaklaşık bir yıldır orada.
Benim 6,5 yıl yakın çalıştığım, beraber televizyon programları yaptığım, uzun seyahatlere çıktığım Mustafa Ünal’a dair söyleyeceğim şey şu:
Mustafa Ünal’ın tutuklanmasına, cezaevinde unutulmasına itiraz etmeyen meslektaşları…
Onu yakından tanıyan, en mahrem bilgileri bile paylaşmaktan çekinmeyecek kadar güvenen siyasiler…
Mustafa Ünal bugün olmazsa yarın çıkacak ve 30 yıldır leke bulaştırmadan taşıdığı gazeteci kimliği ile yine yazmaya, konuşmaya devam edecek.
Peki siz yüzüne bakarken utanmayacak mısınız?