[Adem Yavuz Arslan, Washington’dan yazdı]
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 günlük Washington seyahati yine skandallarla sonuçlandı. Yine diyorum çünkü tam bir yıl önceki ziyaretinde de Erdoğan’ın korumaları Washington’da Brookings Enstitüsü’nde terör estirmiş, dönemin başkanı Obama, canlı yayında tepki göstermek zorunda kalmıştı.
O gün aralarında benimde bulunduğum gazetecilere saldırmışlar, yaşanan skandal günlerce ABD medyasının gündemini meşgul etmişti.
Yazıyı yazdığım saatlerde Washington Emniyeti basın toplantısı ile dünkü saldırıya dair detayları Amerikan medyası ile paylaşıyordu. Açıklamaya göre saldırıya dair FBI ile ortak soruşturma yürütülüyor. Aynı saatlerde Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser açıklama yaparak saldırıya tepki gösterdi. Washington’a her gün çok sayıda lider, devlet başkanı gelir fakat böyle bir soruşturmaya konu olan ülke olmamıştı.
Erdoğan’ın ayrılmasından bu yana geçen sürede ABD siyasetinde ve medyasında konuşulan tek konu bu. Haber bültenleri Erdoğan’ın korumalarının göstericilere uyguladığı şiddetin görüntüleri ile dolu. Sosyal medya ise tabiri caizse yıkılıyor.
ABD siyasetinin önemli isimleri tepkilerini sosyal medyadan paylaştı. ABD’nin eski BM Büyükelçisi Samantha Power ve Senator John McCain ilk gözüme çarpanlar oldu. Medya da yapılan yorumlar ise Türkiye’nin itibarı adına üzücü. Zira geniş bir protesto kültürü olan bir ülkede özellikle yaşlı adamlar ve kadınlara yapılan bu barbarca saldırı şok etkisi yapar. Nitekim öyle de oldu. Tüm yorumlar şu şekilde “Washington’da bunları yapanlar acaba kendi ülkelerinde neler yapıyordur?”
https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=RBguixIYFMY
LOBİCİ DEĞİL SİHİRBAZ LAZIM
Dünkü yazıda detayları anlatmıştım. Erdoğan zaten Washington’da hoş karşılanmadı. Ünlü insan hakları kuruluşu Human Rights Foundation (HRF) tam sayfa ilan vererek Erdoğan’a ‘hoş gelmedin’ dedi. Çok sayıda makalede Erdoğan’ın insan hakları ihlallerine dikkat çekilerek Trump yönetiminden tepki göstermesi talep edildi. Amerikan Senatosu ve Temsilciler Meclisinden onlarca siyasetçi Trump’a mektup yazarak Erdoğan’ın uyarılmasını talep etmişti. Böyle bir ortamda, üzerine bu saldırı Türkiye’ye yönelik eleştirileri haklı çıkarmış oldu. Bu arada dünkü saldırıya dair skandallardan birisi de Havuz medyasının yayınlarıydı. Tüm dünyanın gözü önündeki saldırının haberini -Yenişafak mesela- “Taşkınlık yapan gruba Amerikan polisi müdahalede yetersiz kalınca Cumhurbaşkanlığı korumaları yardım etti” diye verdiler.
Erdoğan rejimi, Washington’da ki itibarını düzeltmek için çok sayıda lobi şirketi ile anlaşıyor. Son olarak 1.1 milyon dolara PR şirketi Burson-Marsteller ile anlaşma yapıldı. Aralarında New York eski belediye başkanı Giuliani’nin şirketi dahil çok sayıda lobi şirketine milyonlarca dolar para akıtılıyor. Ancak yaşanan rezaletler ve Türkiye’de ki insan hakları ihlallerini kapatmak için lobi şirketi değil sihirbaz filan tutmaları gerekecek gibi.
ERDOĞAN NE ALDI NE VERDİ ?
ABD siyaseti ve medyası için Erdoğan’ın seyahati öncelikli gündem değildi. Başkan Trump skandalları ile ABD’yi sarsıyor. FBI Başkanı Comey’i kovması günlerdir tartışma konusuydu. Hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmede ‘çok gizli’ istihbari bilgileri Ruslar’a verdiği ortaya çıktı. Bu uluslararası bir skandaldı çünkü istihbaratın kaynağı İsrail’di. Düşünün başka bir ülke ile istihbari anlaşma kapsamında bilgi paylaşıyorsunuz, müttefiğiniz olan ülkenin başkanı sizin istihbaratınızı ‘karşı tarafa’ sızdırıyor. ABDli güvenlik uzmanları yaşanan skandalı tarif etmekte zorlanıyor. Erdoğan ile Trump görüşmesi sırasında ABD’nin birinci gündem maddesi buydu. Zaten soru alınmayan Erdoğan Trump görüşmesi sonrası gazeteciler hep bir ağızdan Rusya skandalına dair sorular sordular. Trump cevap vermedi ama rahatsızlığı yüzüne yansımıştı.
Trump’ın bu skandalları konuşulurken bir yenisi patladı. Trump, FBI Başkanı Comey’den General Flynn’e dair soruşturmayı kapatması istemiş. Flynn için ‘tanırım iyi çocuktur’ tanımlaması yapan Trump’ın bu talebi skandal çünkü süren bir soruşturmaya alenen müdahale. Türkiye’de biz alışığız böyle şeylere. Hırsızı yakalayan polisler, savcılar tutuklanır ama Amerika’da köklü bir demokrasi geleneği var ve hukukun üstünlüğü ‘kutsal’ bir konu.
Dolayısıyla Erdoğan’ın ‘tarihi dönüm noktası’ olarak tanımladığı seyahatin ABD siyaseti ve medyası için çok bir önceliği olmadı. Erdoğan’da zaten medya dan kaçmak için özel çaba sarf ettiği için Türkiye gündemde kendine yer bulamadı. Dayak skandalı hariç. Peki Erdoğan ne aldı ne verdi?
Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklamaya göre Trump -pek de diplomatik lisana uygun olmayan bir şekilde- kasım ayından bu yana tutuklu olan papaz Andrew Brunson’un ‘derhal’ serberst bırakılmasını istemiş. Sızan haberlere göre Trump iki kez , başkan yardımcısı Pence’de bir kez papaz konusunu açıp ‘bir an önce serbest bırakılmalı’ demişler. Böylece, Türkiye’de yargının Saray’ın kontrolünde olduğu tüm dünyaya ilan edilmiş oldu.
Öte yandan sadece bu durum bile Türkiye ile Amerika arasındaki uçurumun bir başka göstergesi. Çünkü Erdoğan YPG, Zarrab ve Gülen gibi başlıklarla gelirken ABD tarafı ‘o konuları açma, ayrıca Papaz’ı da derhal bırak’ modunda.
Erdoğan’ın Zarrab meselesini Beyaz Saray’da ki ilk 20 dakikalık görüşmede açtığı öğrenildi. Gülen’i yemekte gündeme getirdiğini söyledi. Fakat her iki konuda ABD tarafından en ufak bir ima dahi yapılmadı ki bu önemli bir gösterge. YPG meselesinde de Trump’ın duruşu değişmedi zira bu stratejik bir tercih ve sadece Trump’ın değil Amerikan devletinin tercihi.
FOTOĞRAF DIŞINDA BİR ŞEY GÖZÜKMÜYOR
Şu anda elde bir fotoğraf var. Trump ile verilen fotoğraf -referandum tartışmaları sonrası- önemliydi. Erdoğan istediğini aldı. Zarrab konusunu gündeme getirdi ve kendisi için ne kadar hayati öneme sahip olduğunu gösterdi. Bu arada Erdoğan’ın Zarrab için bastırması ABD medyasının bürokrasisinin de dikkatinde. Eminim Zarrab davası artık daha yakından izlenecek. YPG ve Gülen konusunda ise ABD tarafı duruşunda bir değişiklik yapmadı. Erdoğan için başarı hanesine eklenecek şeylerden birisi de siyasetin, medyanın, sivil toplumun bu kadar sert tepki göstermesine rağmen Trump tarafından Beyaz Saray’da ağırlanmayı başarabilmesiydi denebilir. Çünkü Trump dışında Erdoğan’a sempatiyle yaklaşan ikinci bir grup yok.
Dünkü koruma terörü sonrası şunu söylemek mümkün. Erdoğan’ın bir günlük kısa seyahatinde korumaları Erdoğan’ın önüne geçti. Erdoğan bir daha Washington’a ne zaman gelir, gelirse nelerle karşılaşır kestirmek zor.
(TR724)