[Alper Ender Fırat]
KHK ile işinden atılan öğretmen Nuriye Gülmen ve Semih Akça yeniden işe dönebilmek için aylardır açlık grevindeler. İstedikleri sadece haksız yere ellerinden alınan işlerini geri kazanmak, başka bir şey değil. İhale takipçiliği yapmıyorlar. Komisyonculuk ya da ballı yönetim kurulu üyelikleri de istemiyorlar. Kamu malını rahatça çalmak, yetim malını tıksırıncaya kadar yemek ve dokunulmaz olmak gibi talepleri de yok. Çalışmak, emek vermek için daha önceki işine geri dönmek ve asgari ücretten biraz fazla olan maaşlarını alıp, insan gibi yaşamak istiyorlar. Tamam anladık destek vermiyorsunuz ama bari saygı gösterin. İnsan olmanın asgari gerekliliği olan dilinizle saygı göstermiyorsunuz bari bu kadar aşağılara düşüp dalga geçmeyin. Ama ruhunu, vicdanını, insanlığını iktidar nimetlerinden faydalanmak uğruna bitirmiş AKP yandaşları bu durumla bile dalga geçiyor.
Hayatınız boyunca Endülüs’te kütüphanelerin nasıl yakıldığını, bilim adamlarının, alimlerin nasıl katledildiklerini anlatan hikayelerle büyüyün, sonra da tarihin en büyük ilim katliamlarına imza atan bu insanlık katillerine methiyeler düzün! Gırnataya, Toledo’ya, Kurtuba’ya, Bağdat’a ağıtlar yakın sonra da tarihte çok az zalime nasip olacak şekilde üniversiteleri, kütüphaneleri kapatıp bilim adamlarını açlığa mahkum eden iktidara râm olun! Eğer konjonktür müsait olsa açlığa terk etmekle kalmayacak, kılıçtan da geçirecekler. Ömrünüz Dar’un Nedve’nin zulümlerini anlatmak ve dinlemekle geçmiş olsun ama iktidar için onlardan daha iki yüzlü, onlardan daha zalim, onlardan daha kuralsız olun.
Bu nasıl çelişki, bu nasıl bir kaybediştir. Sizin hikayeniz Tîn Suresinde çok açık anlatılıyor: Allah sizi en güzel surette yarattı fakat siz gittiniz aşağıların en aşağına düştünüz.
Allah kimseyi Numan Kurtulmuş’un, Salih Tuna’nın, Hasan Öztürk’ün, Mustafa Çelik’in, Yusuf Kaplan’ın ve benzerlerinin düştüğü duruma düşürmesin. Kurban Bayram’ında domuzu yatırmış kurban ediyor ama övüne övüne besmeleyle kestiğini söylüyor. Besmele ile kesince domuzdan kurban olabileceğini düşünen zavallılarsınız siz!
Size bir şiir hatırlatmak istiyorum. Hani üniversite yıllarında çok sıklıkla okuduğunuz, İbrahim Sadri’nin sesinden döndürüp döndürüp dinlediğiniz ‘Siga Sözleri’ şiirini…
Uzak nedir bildin mi, Eritre mi, Patani mi?
Eviniz Dar’üs-selam, arabanız Ford Granada
De bana cami kapıları niçin açık?
Ara sıra tapınmak için mi?
Siyah bir cübbeye sığar mı tanrı?
Ya buyrukları?
Bu yeni dini size kim indirdi?
Eviniz Dar’üs-selam, arabanız Ford Granada
Enflasyon azdı, dolar dalgalandı, dilen dostum
Secde yerin altınlarla kaplandı
De bana, müşrikler böyle ödüllendirilmedi mi?
Eviniz Dar’üs-selam, arabanız Ford Granada.
Alkış çekersin, terazin hassas
Secde yerinde gözlerin oynaş, kalbin mutmain
Eğildikçe, eğildikçe, eğildikçe
Kaydımızı efendiler zimmetine geçirdi!
Yükseklerden başlamadı mı her alçalış?
Onun indirdiği ile hükmetmeyen kimlerdir, bilmez misin?
De bana kime secde edersin?
Vatan yine sağ olsun!
Ama bu din hangi din?
Ekmek aziz, can aziz
Peki baki olan ne, rızkı veren kim?
Ana saçı süpürge, kadın telli duvaklı
Dudaklarında devri kâdim
Başköşede sâdabâdı saltanat
Fetva ehli İbrahim sanatını susar
Peki eceli tayin eden kim?
Bakın, sizi anlatmış bu şiir hatırladınız mı? Ey din tüccarlarına dönen İslamcılar söyleyin bu din hangi din? Sizin taptığınız bu iktidar dinini kim indirdi? Kim size emeğinden başka bir şey istemeyenle ahlaksızca dalga geçme hakkını verdi? Mazlum sizin dininizde ne demek? Adalet, zalim, zulüm, kitap bu kelimeleri nereye bıraktınız?