1 Nisan 2017’den beri kayıp olan Felsefe Öğretmeni Önder Asan, önceki gün Ankara Emniyeti’nde ortaya çıktı. İsveç merkezli insan hakları kuruluşu Stockholm Center for Freedom (SCF), Asan’ın sağlık durumunun iyi olduğu ama gördüğü işkence ve hakaretler nedeniyle psikolojisinin çok bozulduğunu bildirildi. Asan’ın avukatından ilk talep, psikolojik yardım almak oldu.
Asan’ın, 1 Nisan Cumartesi günü saat 13.30 sıralarında Ankara Yenimahalle Şentepe otobüs son duraklarında kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldığı iddia edilmişti. Eşi Fatma Asan, 42 gün boyunca eşinin bulunması için sesini duyurmaya çalıştı. Çalmadığı kapı kalmadı. Suç duyurusunda bulundu. Sosyal medyadan bütün yetkililere seslendi ancak tek bir cevap bile alamadı. Önceki gün, yani 12 Mayıs’ta Ankara Emniyeti’nden aranan Fatma Asan’a, eşinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü’nde olduğu bildirildi. Eşinin hayatta olmasına sevinen Fatma Hanım, haftalar sonra kendisinden haber almanın heyecanı ile Emniyet KOM Şube’ye gitti. Fakat eşi ile görüştürülmedi, “Yarın gel” dendi. Ertesi gün avukatı ile birlikte Emniyet’e giden Fatma Asan, yine eşi ile görüştürülmedi. Sadece avukatının 20 dakikalığına görüşmesine izin verildi.
40 GÜN BOYUNCA İŞKENCE ETTİLER
Eğitimci Önder Asan’ın, ailesinin durumunu sorduktan sonra başından geçenleri çok kısa olarak anlatabildiği öğrenildi. SCF, Asan’ın yaşadıklarını özetle şöyle aktardı: “1 Nisan günü gittiğim Şentepe’de arabamın tekerleri kesilmiş olduğu için bir taksiye bindim. Ancak yolda Vatan Caddesi üzerinde taksinin önü 4 araçla birden çevrildi. Kendilerini polis olarak tanıtan kişiler beni indirip siyah bir transporter araca bindirdiler. Gözlerimi bağlayıp bilinmeyen bir yere götürdüler. Yol boyunca dövdüler, hakaret ettiler. Sonra kelepçeleyip bir hücreye koydular. İşkenceler gördüm. 12 Mayıs’ta beni yine gözü bağlı olarak minibüse bindirdiler. Araçtan indirip gözlerimi açtılar. Eymir Gölü’nün yanıydı. Ankara Emniyeti’ni aradılar. Bana, ‘Ben Feth.. Terör Örgütü üyesi Önder Asan, teslim olmak istiyorum. Lütfen gelip beni teslim alın’ dedirttiler. Bir de etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğime dair bir kağıt imzalattılar. Sonra polisler gelip beni aldı.”
DUVARLARA TUTUNARAK YÜRÜYOR
Alınan bilgilere göre Önder Asan, Emniyet KOM Şube’ye teslim edildiğinde ayakta durmakta ve yürümekte bile zorlanıyordu. Avukat görüşmesine bile duvara tutunarak geldi. Görüşmede polisler de kendilerine refakat ettiği halde, “Psikolojim çok bozuk” dedi ve tedavi görmek istediğini söyledi. Görüşme çok kısa sürdü. Daha fazla detay veremedi. Gözaltı süresi yeni başlayan Asan’ın kaç gün daha gözaltında tutulacağı bilinmiyor.
3 çocuk annesi Fatma Asan, eşinin kayıp olduğunu duyurabilmek ve yardım isteyebilmek için twitter hesabı açmış ve ilk olarak 8 Nisan’da “Sesimi duyuracak hiçbir yerim olmadığı için buradan herkese seslenmek istiyorum.” diyerek Önder Asan’ın kaçırıldığını ilan etmişti. Başbakan Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara Valisi Ercan Topaca, milletvekilleri ve gazetecileri mention’layarak her yere sesini duyurmaya çalışan Fatma Asan’ı hiç bir devlet yetkilisi duymadı. Sesine cevap verilmedi.
10 Nisan’da “3 Nisan’dan beri gitmediğin resmi kurum kalmadı ama sonuç alamadım. BİMER ve CİMER’e de başvurdum herhangi bir olumlu haber alamadım.” paylaşımında bulundu. Eşinin hayatından endişe ettiğini ifade eden Fatma Hanım, “Bulunması için ciddi bir çalışma yapılmıyor” serzenişinde bulunmuştu. 11 Nisan’da da kaçırılma gününe dair şu bilgileri aktarmıştı:
“Birkaç gün önce eşimin Ankara Şentepe’de son bulunduğu adrese gittim. Yönetici, bulunduğu binadan çıkış görüntüsünü polis olmadığı için vermedi. Buradan eşimin çıkış saatini tespit ettim. Daha sonra civardaki esnaftan kamera görüntülerine bakmak için ricada bulundum fakat ‘Polis olmadan görüntüleri veremeyiz’ cevabını aldım. Kamera görüntülerini araştırırken eşimin kullandığı aracı buldum. Araç son çıktığı binaya 300 metre mesafede, tekeri kesik olarak duruyordu. Eşim son olarak bu bölgede görülmüş. Aracın tekerinin kesik olması sebebi ile eşim aracından uzakken tekerin kesildiğini ve aracı başında tuzak kurulduğundan şüpheleniyorum. Bu tarif ettiğim yerler Şentepe otobüs son durakları çevresinde. Polis ve Savcılar görüntüler noktasında yardımcı olmaya isteksizler. Bugün avukatımla Adliyeye görüntülerin alınması için müracaat da bulunduk. Savcılar cevap vermedikleri gibi müracaatı da almayıp her savcı bir başka savcıya yönlendirerek başından savdı. Emniyet ve Savcılık birimleri bugüne kadar hiç kamera görüntüsü toplamadılar. Eşimin başına bir şey gelirse hem faillerinin hem de sorumsuzlukları ile buna sebebiyet vermiş olacak olan Polislerin, Savcıların hesap vermesi için hayatımın sonuna kadar mücadele edeceğim.”
MECLİS’TE SORU ÖNERGESİ
Bu süreçte sadece CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu konu ile ilgilenerek Başbakan Binali Yıldırım’ın cevaplaması istemiyle Meclis’te bir soru önergesi verdi. 25 Nisan 2017 tarihli haberlere göre Tanrıkulu, Önder Asan’la aynı günlerde Ankara’da kaçırılan 7 kişinin akıbetini sordu.
Kaçırılan kişilerin ortak noktasının haklarında F..Ö soruşturması yürütülmesi ve KHK ile açığa alınmaları olduğunu belirten CHP’li Tanrıkulu “Ayrıca, güvenlik kameralarının kayıtlarına, görgü tanıklarının anlatımlarına göre, olayların hepsinde siyah renkli Volkswagen Transporter minibüs kullanılmış ve 7 kişi kamera kayıtlarında yüzleri seçilebilen kişiler tarafından izlenmiştir. Bu kişilerin kaçırılmalarına ilişkin güvenlik kamerası kayıtları ve görgü tanıklarının anlatımlarının bulunmasına karşın etkili bir soruşturma neden yürütülmemektedir? Aynı aracın bütün olaylarda görünmesi, takip ve kaçırma eyleminin profesyonelce yapılması, polisin delil toplamadaki isteksizliği, başvuruları kabul etmemesi, kaçırılan kişilerin F..Ö/PDY soruşturmasına konu olması, kaçırılmaların kolluk güçleri ya da kolluk ile bağlantılı kişiler tarafından gerçekleştirildiği izlenimi vermektedir. Söz konusu takip ve kaçırma eylemleri kimler tarafından yapılmıştır? Kaçırılma olaylarında kullanıldığı güvenlik kamerası kayıtlarında görünen araçların plakası saptanmış mıdır? Araçların kimin ya da hangi kurumun adına kayıtlı olduğu araştırılmış mıdır? Araştırılmamışsa, bunun gerekçesi nedir?” sorularını yöneltmişti.
(TR724)