Artık ‘Balkon’ Deyince Sen Düşeceksin Aklıma Mustafa Ağabey

ŞEMSİ AÇIKGÖZ

Mustafa Ağabey gerçekten balkondan mı düştü, yoksa ‘kast-ı mahsus’ mu vardı? Belki de hiç öğrenemeyeceğiz… Mesleği gereği ‘irşad görevlisi’ olan bir insanın ölümünü ‘irşad imamı diye haber yapanlar…. Allah’a havale…

Küçüklüğümden beri severim balkonları. Evimizin içi huzurlu olmasına rağmen, balkona çıkmak hep daha bir mutlu ederdi beni. Akşamüstleri insanların yorgun bedenleriyle evlerine dönerken, yüzlerindeki ‘hayat’ı okumaya çalışırdım küçük duygularımla, ikinci kattaki balkonumuzdan. Yıllar geçti ve hala ayrı bir yeri var bende -kökeni Fransızca olan- ‘balkon’ kelimesinin.
Yaşadığım şehrin, görkemli ve yeşil dağına nazar eden evimin balkonunda, limonlu sıcak suya koyduğum karanfilli içeceğimi yudumlarken, aldığım bir haberle nefessiz kaldı yüreğim: “Mustafa Kayapalı, balkondan düşerek hayatını kaybetti.”
İvedilikle haberin devamını kovaladı gözlerim: “Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü’nün operasyonunda bir eve yapılan baskında M.K. isimli kişinin hayatını kaybettiği öğrenildi. M.K.’nın balkondan kaçmak isterken, demirlerinin kırılması sonucu 3. kattan yere düşerek hayatını kaybettiği….”
Haberden öğrendiğim kadarıyla, balkondan düşerek ölenlerin sayısı 5’e yükselmiş. Ölümlere aileler şüpheli yaklaşsa da etkin bir soruşturma yapılmadığı için dosyaların üzeri kapatılıyormuş. Balkondan düşerek öldüğü açıklanan son kişi de Mustafa Kayapalı’ymış.
Son zamanlarda duyduğum pek çok haber sonrası olduğu gibi karabasanlar çöktü yüreğime. İnsanın kalbi göğüs kafesine sığmaz mıymış? Sığmazmış, anladım…
Ne karşımdaki ufkumu açan kocaman dağ engel olabildi yüreğime çöken hüzne ne de huzur bulduğum ‘balkon’. Ortam kararmıştı adeta. Ve Kayapalı ağabeyle beraber, sanki ben de düştüm balkondan! Yüreğim düştü, gözyaşım düştü, öfkem düştü toprağa…
Kimdir bilir misiniz Mustafa Kayapalı?
(..) Zannediyorum 1994-95 yıllarıydı. Eskişehir’de okuduğum yıllarda tanımıştım onu. Öğrenci arkadaşlarımla kaldığım ev, onun evinin alt katında olduğu için çok şanslı sayardık kendimizi. Onun evinde yaptığımız, sabah kahvaltıları yahut iftar sofrasındaki leziz yemeklerin etkisi o konuşmaya başlayınca nihayetlenir ve tadına doyulmaz muhabbetler başlardı.
Evimizde otururken, ‘öğrenci şımarıklığı’ yaptığımız zamanlar, onun üst katta olduğu hatırımıza gelince hemen kendimize bir çeki-düzen verirdik; “Aman ha rahatsız etmeyelim ağabeyi.”
Kendini dünyadan soyutlayan ‘Allah dostu’ bu insan, hep hakikati dillendirdi üslubunca. Huzur dolu sohbetlerinin yanı sıra, ‘Allah dostlarından ibret ve hikmet öyküleri’, ‘İnanca dair 100 soru-cevap’, ‘Sarsılmayan iman’, ‘Namaza nasıl başlanır’ gibi kitaplar da neşreden üretken bir insandı da aynı zamanda.
Ve anlattığım bu zamanlardan yaklaşık 20 yıl sonra, hiç ihmal etmediği ‘irşad’ görevini devam ettirdiği Erzurum’da karşılaştık onunla. Çalıştığım gazete adına bir konferans vermek için bulunduğum bu şehirde dinleyicilerimin arasında Mustafa ağabeyin de olduğunu konferans sonrasındaki muhabbette öğrendim.
Sıcaklığını hissedebileceğim şekilde yüzümün kızardığını hala hatırlarım. Yıllarca ilminden istifade ettiğimiz insana 1,5 saat boyunca ‘ukalalık’ yaptığımı düşünüp mahcup olmuştum. Lakin o yine kendine has nezaketiyle, programın çok güzel olduğunu söyleyerek mahcubiyetimi gidermeye çalışmıştı. Ve eski hatıraların kapağını açıp, bırakmıştık kendimizi geçmiş yılların sayfalarına…
Bilemiyorum ki, Mustafa Ağabey gerçekten balkondan mı düştü, yoksa ‘kast-ı mahsus’ bir zalimlik mi vardı işin içinde? Bunu belki de bu dünyada öğrenemeyeceğiz. Lakin ‘inancı olanlar’ cevabını ahirette bulacaklardır eminim.
Bir çift söz de, mesleği zaten ‘irşad görevlisi’ olan bir insana ‘irşad imamı’ nitelemesiyle ‘nefret söylemli’ haberler yapanlara etmek gerek, lakin ne demeli, bilemedi kalemim!
Hele hele, sosyal medyada ‘İrşad imamı, balkondan düştü’ yazdıktan sonra, cümlenin sonuna ‘gülme emojisi’ ekleyen vicdanı kararmışlara da söylenecek söz kalmadı bu gök kubbe altında…
Rabbim sana rahmetiyle muamele etsin ‘hafız-ı Kur’an’ olan Mustafa Ağabey. Çok sevdiğin Peygamberinle (sas) beraber olasın inşallah.
Lakin bilesin ki!
Artık ‘balkon’ deyince sen düşeceksin aklıma.
Bilemiyorum ki, yaşadığım şehrin yeşil dağını ‘balkonumdan’ seyretme cesaretini gösterebilecek miyim, senin ‘balkondan düş(ürül)erek’ hayatını kaybettiğin hakikati yüreğimdeyken…

Artık ‘balkon’ deyince sen düşeceksin aklıma Mustafa Ağabey