[Barbaros J. Kartal, yazdı]
“Nevruz alanına bıçakla girmeye çalışan bir şahıs polis tarafından etkisiz hale getirildi. Yapılan incelemelerde şahsın çantasında patlamaya hazır bomba düzeneğinin olduğu tespit edildi. Polis bombanın nasıl temin edildiğinin çok yönlü araştırıldığını söyledi. Malatya nüfusuna kayıtlı canlı bomba Kemal Kurkut ……”
Evet aslında haberi böyle okuyacaktınız. Başlığı “Diyarbakır felaketin eşiğinden döndü” ya da “Polisin dikkati faciayı önledi” olabilirdi. Buna benzer bir açıklamayı valilik dağıtmış bütün ajanslar da aynen yayınlamıştı. Ama Dihaber mahreçli fotoğraflar gösterdi ki 23 yaşındaki müzik öğrencisi Kemal Kurkut, üzeri yarı çıplak hâlde, canlı bomba olma ihtimali olmadığı gibi polislerin oldukça yakınında. Zaten polis noktasından koşmaya başlıyor. Kolaylıkla etkisiz hale getirilebilecek, durdurulabilecek bir genç bugün aramızda değil. Kenara yığıldığı anda elindeki sudan son bir yudum alışını görünce insanın içi parçalanıyor. O genç bir yudum sonra hayata gözlerini kapatacak. Ne kadar acı.
Gerçekler ortaya çıkınca haliyle hiçbir yerde haber olmadı Kemal. Havuz medyası değil sadece onurlarını saraya peşkeş edenler de görmedi. Bazıları sadece internet sitelerinde şöyle bir gösterip arşive attılar haberi.
Tartışmasız bütün gazetecilik kriterlerinde günlerce manşet olacak bir olaydı Kemal’ın infazı. Polisin bir genci herkesin gözü önünde vurup öldürmesi. İlk defa olmuyordu ama ilk defa bu kadar net bir şekilde bir kişinin an be an vurulmasını görüyorduk. Ethem Sarısülük cinayeti gibi. Dilek Doğan’ın kurşun sesinden sonra inleyen sesi gibi. Gökhan Öğretmen’in gülen yüzü gibi.
NEDEN ÖNCE MEDYA?
Şimdi anlıyor musunuz neden ilk önce gazeteleri, televizyonları kapattıklarını. Şimdi anlıyor musunuz neden hiç bir gazetenin, televizyonun bu katliama yer vermeyişinin nedenlerini? Artık yayın yasağı getirmeye gerek kalmadı, cinayetleri skandalları yayınlayacak medya bırakmadılar.
Hollanda polisi bakanımın önünü kesti, atları ile itleri ile benim vatandaşıma saldırdı diyenler kendi ülkelerinde tazecik bir genci polis kurşunu ile öldürdüler. Ailesine taziye bildiren bir bakan duydunuz mu? Peki katil polislere ne olacak acaba? Tahir Elçi’yi vurana ne olduysa o olacak. Önce silah kaybolur. Sonra yalancı şahitler. Uzun bir süreye yayılır sonra bir bakmışsınız her şey kapanmış. Diyarbakır Barosu’nun işin takipçisi olacağız demesi güzel de hangi hak ve hukuk var ki haklarını arayacaklar.
İNSANLAR KORKUYOR
Polis infazının benzeri Amerika’da geçtiğimiz 2014 ve 2016 yıllarında olmuş ülkeye ayağa kalkmıştı. Ferguson ve Baton Rouge şehirlerinde polisin zenci gençleri orantısız güç kullanarak öldürdüğü için hayat durmuştu.
Diyarbakır sessiz. Çünkü insanlar korkuyor. Kemal gibi ölmekten. Saçma bahanelerle bütün ülkeyi savaş alanına çeviren örgüt de yaşananlara sessiz. Gitsin eylem yapsın başka masumları da o öldürsün diye demiyorum. Tabanı kimin yönlendirdiği malum. Protesto eylemleri yok. Ses çıkaran da. Demirtaş ve arkadaşları bir bir toplanınca buna tepki verir denen kimse tepki vermedi. Örgüt referanduma kadar AKP’ye zarar verecek herşeyden kaçıyor. Kurtulmak istedikleri Demirtaş da bonusları oldu.
HERKES KENDİ ÇAPINDA KRAL!
Yarın bambaşka gündemler olacak ve Kemal bir daha hiç akla gelmeyecek. Vicdanlı insanların gözlerinde hayata veda ettiği o son kareler yer alacak. Hayattan aldığı son bir yudum su. Cenazesinde yaşananlar da ayrı bir skandal. Cenazeye araç vermemek, define engel olmak, gasilhanenin suyunu kesmek. Ölülerle bile kavga eden zihniyet. Herkes kendi çapında bir kral oldu memlekette. Herkes kendi çapında bir ‘mini tayyip’ oldu. Kralın gözüne girmek için kraldan daha çok zalimleşme yarışı.
AKP’li ya da biat etmeyen herkes her an vurulabilir, gözaltına alınabilir, tutuklanabilir, bütün kamu hizmetlerinden mahrum kalabilir, hayatı cehenneme dönebilir ve bir kişi de hakkını arayamaz. Ülkenin son hali budur.
Evet aslında haberi böyle okuyacaktınız. Başlığı “Diyarbakır felaketin eşiğinden döndü” ya da “Polisin dikkati faciayı önledi” olabilirdi. Buna benzer bir açıklamayı valilik dağıtmış bütün ajanslar da aynen yayınlamıştı. Ama Dihaber mahreçli fotoğraflar gösterdi ki 23 yaşındaki müzik öğrencisi Kemal Kurkut, üzeri yarı çıplak hâlde, canlı bomba olma ihtimali olmadığı gibi polislerin oldukça yakınında. Zaten polis noktasından koşmaya başlıyor. Kolaylıkla etkisiz hale getirilebilecek, durdurulabilecek bir genç bugün aramızda değil. Kenara yığıldığı anda elindeki sudan son bir yudum alışını görünce insanın içi parçalanıyor. O genç bir yudum sonra hayata gözlerini kapatacak. Ne kadar acı.
Gerçekler ortaya çıkınca haliyle hiçbir yerde haber olmadı Kemal. Havuz medyası değil sadece onurlarını saraya peşkeş edenler de görmedi. Bazıları sadece internet sitelerinde şöyle bir gösterip arşive attılar haberi.
Tartışmasız bütün gazetecilik kriterlerinde günlerce manşet olacak bir olaydı Kemal’ın infazı. Polisin bir genci herkesin gözü önünde vurup öldürmesi. İlk defa olmuyordu ama ilk defa bu kadar net bir şekilde bir kişinin an be an vurulmasını görüyorduk. Ethem Sarısülük cinayeti gibi. Dilek Doğan’ın kurşun sesinden sonra inleyen sesi gibi. Gökhan Öğretmen’in gülen yüzü gibi.
NEDEN ÖNCE MEDYA?
Şimdi anlıyor musunuz neden ilk önce gazeteleri, televizyonları kapattıklarını. Şimdi anlıyor musunuz neden hiç bir gazetenin, televizyonun bu katliama yer vermeyişinin nedenlerini? Artık yayın yasağı getirmeye gerek kalmadı, cinayetleri skandalları yayınlayacak medya bırakmadılar.
Hollanda polisi bakanımın önünü kesti, atları ile itleri ile benim vatandaşıma saldırdı diyenler kendi ülkelerinde tazecik bir genci polis kurşunu ile öldürdüler. Ailesine taziye bildiren bir bakan duydunuz mu? Peki katil polislere ne olacak acaba? Tahir Elçi’yi vurana ne olduysa o olacak. Önce silah kaybolur. Sonra yalancı şahitler. Uzun bir süreye yayılır sonra bir bakmışsınız her şey kapanmış. Diyarbakır Barosu’nun işin takipçisi olacağız demesi güzel de hangi hak ve hukuk var ki haklarını arayacaklar.
İNSANLAR KORKUYOR
Polis infazının benzeri Amerika’da geçtiğimiz 2014 ve 2016 yıllarında olmuş ülkeye ayağa kalkmıştı. Ferguson ve Baton Rouge şehirlerinde polisin zenci gençleri orantısız güç kullanarak öldürdüğü için hayat durmuştu.
Diyarbakır sessiz. Çünkü insanlar korkuyor. Kemal gibi ölmekten. Saçma bahanelerle bütün ülkeyi savaş alanına çeviren örgüt de yaşananlara sessiz. Gitsin eylem yapsın başka masumları da o öldürsün diye demiyorum. Tabanı kimin yönlendirdiği malum. Protesto eylemleri yok. Ses çıkaran da. Demirtaş ve arkadaşları bir bir toplanınca buna tepki verir denen kimse tepki vermedi. Örgüt referanduma kadar AKP’ye zarar verecek herşeyden kaçıyor. Kurtulmak istedikleri Demirtaş da bonusları oldu.
HERKES KENDİ ÇAPINDA KRAL!
Yarın bambaşka gündemler olacak ve Kemal bir daha hiç akla gelmeyecek. Vicdanlı insanların gözlerinde hayata veda ettiği o son kareler yer alacak. Hayattan aldığı son bir yudum su. Cenazesinde yaşananlar da ayrı bir skandal. Cenazeye araç vermemek, define engel olmak, gasilhanenin suyunu kesmek. Ölülerle bile kavga eden zihniyet. Herkes kendi çapında bir kral oldu memlekette. Herkes kendi çapında bir ‘mini tayyip’ oldu. Kralın gözüne girmek için kraldan daha çok zalimleşme yarışı.
AKP’li ya da biat etmeyen herkes her an vurulabilir, gözaltına alınabilir, tutuklanabilir, bütün kamu hizmetlerinden mahrum kalabilir, hayatı cehenneme dönebilir ve bir kişi de hakkını arayamaz. Ülkenin son hali budur.