Benim Tepkim Organizatöreydi!

[Barbaros J. Kartal]
İçeride pek dövülecek muhalefet kalmadı. Her görüşten muhalifi ve ülkenin en temiz, en masum insanlarını hapse attılar, harami gibi insanların mallarına el koydular. Geniş kitlelere hitap eden bir tane televizyon ve gazete bırakmadılar. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil HDP’li vekiller içeride, CHP zaten kendisine muhalefet. MHP ellerinde, tabanın itirazına rağmen Bahçeli’yi bir nevi memurları yaptılar. Diğer minik yüzde 1 partilerin liderlerini de, n’olur n’olmaz deyip de bir şekilde ahlaksız pazarlıklarla ve tehditlerle susturdular. Perinçek hariç. Her gün şu örgüt bu örgüt denince eskisi kadar prim yapmıyor.

Aslında neyin ne olduğunu en iyi gurbetçiler biliyor. Yıllarca itilmişlik kakılmışlıktan sonra biraz kendilerine gelir gibi olmuşlardı ancak AKP büyük bir fırsatı kaçırarak onları çok zor durumda düşüren hükümet oldu. Şimdi kim AKP militanlığı yapıyorsa bedelini ödeyecek. Türkiye’de diktatörlüğü destekleyen ama yaşadığı ülkede özgürlükleri savunduğu için ekseriyetle sola oy veren gurbetçimden bahsediyoruz.

Bütün strateji milli ve dini damarlara gaz pompalamak üzerine kurulu. Yabancı bir düşman bunun için en ideal yöntem. Kulislerden gelen bilgiler anketlerin hiç de istedikleri gibi gitmediği yönünde. Herhalde sandık hileleri, sistem oyunları ile belli bir rakama kadar oynayabiliyorlar. Oynayamayacakları rakama gelmesinden dolayı panik içerisindeler.
IŞİD’İN YAKTIĞI ASKERLERİN OLUŞTURAMADIĞI HASSASİYET
Zavallı erlerin diri diri yakıldığı ve senin elinle beslediğin adamların bunu bir şovla dünyaya sunduğunda oluşmayan milli hassasiyete sahip sevgili vatandaşlar: Evet, Hollanda çok ileri bir şey yaptı. Pek örneği olmayan. Bir bakanın önünün kesilmesi, yürümeye çalıştığı zaman polisin önünde durup ilerleyemezsin denmesi senin ne kadar kanına dokunuyorsa, benim de o kadar kanıma dokunuyor. Bakanın “Bırakın geçeyim diyerek” birkaç kere çaresizce izin istercesine sorması, en az senin kadar beni de üzüyor. Ama olayın aslı başka.
Twitter’da sıkça dolaşıyor. Abdullah Gül, Hollanda’ya ziyarete gittiğinde Hollanda f16 uçakları eskortluk yapmış. Diplomaside bunun anlamı jesttir ve çok dost kabul edilen ülkelere yapılır. Türkiye de çok yakın ilişkileri olan ülkelere bunu yapar. Ya ziyarete geldiklerinde ya da Türkiye hava sahasını kullandığında. Azerbaycan,  Pakistan ve bazı Türki cumhuriyetlerine bu jestleri yaparız.
AKP’YE EN ÇOK DESTEK VEREN ÜLKE HOLLANDA’YDI
AKP’nin ilk dönemlerinde yaşadığı vesayet engellerinde, en fazla destek veren ülkeleri saysanız Hollanda ilk sırada yer alır. Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin başında Hollanda vardı. O zaman da haçlı değil miydi adamlar? Türkiye’nin büyümesini istemiyorlarsa, Erdoğan’dan korkuyor idiyseler zamanında bu desteği neden versinler? Erdoğan gerek kapatma davasında gerekse 367 krizinde ve 12 Eylül referandumunda en büyük desteği AB’den almıştır. AKP’nin kapatma davasında verdiği savunma baştan sona AB ve kurumlarının içtihatlarına referanslarla doludur.
Bir kıyaslama yapın: Türkiye’nin AKP’li yıllarında bir dönem itibarı ciddi bir zirve yapmıştı. En prestijli dergilerde Erdoğan kapak olmuş, kendisinden övgüyle bahsedilmişti. Ekonomisi iyi giden, AB yolunda reformlar gerçekleştiren, ihracatı artan bir ülkeden bugün gelinen noktayı kıyasladığınızda aslında değişenin AKP olduğunu söylememek için ‘yalancı’ olmak lazım. Merkel üzerindeki en büyük baskı “Ya Türkiye üye olursa?” idi. Çünkü şartlar Türkiye’nin üye olmaya doğru yol aldığını gösteriyordu. Türkiye, 5 yıllık performansı ile bütün Türkiye muhaliflerini haklı çıkardı.
TÜRKİYE’DEKİ YÖNETİM AVRUPA’YA ZARAR VERİNCE
Gerçekçi olalım, devletler düzeninde Türkiye’de baskıcı bir yönetim varmış yokmuş bir yere kadar önemlidir. AB dürüst bir oyuncu olsa Türkiye’deki cadı avı yaşandığında ve Selahattin Demirtaş hapse tıkıldığında kapıların kapanması gerekirdi, somut yaptırımlara başlardı. Mülteci krizi yüzünden risk almadılar.
Ama bir diktatörlüğü taşımanın bir kapasitesi var: Avrupa iç kamuoyunda rahatsızlık verecek kadar zulmetmeyeceksin. Senden farklı düşünen insanları hapse atan bir ülkenin göreceği muamele bellidir. Ülkendeki sorunları ve kavgaları başka ülkelere taşımayacaksın. Başka ülkelerde ajanlık faaliyeti ile fişleme ve operasyon yapmayacaksın. Yurt dışındaki vatandaşlarını ikamet ettikleri ülkelere karşı kullanmayacaksın, onları terörize etmeyeceksin. Gerçek teröristleri önce besleyip, silahlandırıp sonra görüntüde onlarca mücadele ediyor gibi yapmayacaksın. Masum Suriyeliler üzerinden sanki onlar kumar masasında pullarmış gibi “Açarım kapıları, salarım üstünüze” diye tehdit etmeyeceksin. Diğer ülkelerin liderlerine sabahtan akşama küfretmeyeceksin, diktatör bile olsan senden asgari bir seviye beklenir. Sabahtan akşama dış politika değiştirip kurduğun askeri ve siyasi ittifaklara aykırı davranmayacaksın. Kara para aklayan bir ülke olmayacaksın. Daha bir çok kriter eklenebilir bunlara.
Avrupa şunu gördü, Türkiye’de sadece kendi vatandaşlarına karşı baskıcı bir yönetim yok, aynı zamanda artık Avrupa’yı tehdit eden ve zarar veren bir yapı var. Erdoğan kafasındaki ülkeyi yönetme tarzı ile zaten AB üyesi olmak hayal, ayrıca bir yük. O da AB’nin sopası olmadan sadece ticaret yapılan bir ittifak gibi kalmasını istedi. Ve bunu açık açık gösteriyor. Seçim bittikten sonra tekrar sıcak mesajlar vermeye başlar. “Benim tepkim organizatöreydi” ya da “bakanım beden habersiz bir şey yapmış”a kadar uzanan bir tornistana hazır olun.

Bir bakanın önünü kesip engellemek bir ülkenin münferit bir kararı olamaz Seçim dönemi demek çok hafife almak olur. Bunun daha ötesi hükümet üyelerinin tecrit edildiği bir hal alır ki çok fena. Hele hele suça bulaşanlar için gidebilecekleri çok az ülke kalır. Büyük bir kar topu yuvarlana yuvarlana geliyor. Vatan, millet, Sakarya ile bazılarını uyutabilirsin ama çığı savuşturmak mümkün olmayacak.

BAŞIN DİK Mİ DOLAŞMAK İSTİYORSUN?
Eğer dışarıda başı dik dolaşmak istiyorsan öncelikle herkese saygı duyan bir hükümetin olacak. Herkesin özgürlüğünü garanti altına alacaksın. Yani medeni bir ülke olduğun zaman herkes de sana medeni gibi davranıyor. Bak senin kitabındaki gibi sana davranınca ne kadar rezil oluyorsun. Sudan, Irak, İran, Suudi Arabistan, Mısır gibi olmak istemiyorsan o ülkeler gibi yönetilmeyeceksin.
Aslında neyin ne olduğunu en iyi gurbetçiler biliyor. Yıllarca itilmişlik kakılmışlıktan sonra biraz kendilerine gelir gibi olmuşlardı ancak AKP büyük bir fırsatı kaçırarak onları çok zor durumda düşüren hükümet oldu. Şimdi kim AKP militanlığı yapıyorsa bedelini ödeyecek. Türkiye’de diktatörlüğü destekleyen ama yaşadığı ülkede özgürlükleri savunduğu için ekseriyetle sola oy veren gurbetçimden bahsediyoruz.
Bir bakanın önünü kesip engellemek bir ülkenin münferit bir kararı olamaz Seçim dönemi demek çok hafife almak olur. Bunun daha ötesi hükümet üyelerinin tecrit edildiği bir hal alır ki çok fena. Hele hele suça bulaşanlar için gidebilecekleri çok az ülke kalır. Büyük bir kar topu yuvarlana yuvarlana geliyor. Vatan, millet, Sakarya ile bazılarını uyutabilirsin ama çığı savuşturmak mümkün olmayacak. (TR724)