AİHM’den İşkence Kararı: Milyonlarca Euro Tazminat Ödenebilir

MEHMET DİNÇ, STRAZBURG
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dün açıkladığı kararda,  1999 yılında Bilim Araştırma Vakfı’na yapılan polis baskınında gözaltına alınan 3 kişinin işkenceye maruz kaldıkları gerekçesiyle Türkiye’yi 20,850 Euro tazminat ödemeye mahkûm etti. Daha önce de işkence ve kötü muameleden AİHM tarafından mahkûm edilen Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra, uluslararası bağımsız kuruluşların tespit ettiği, işkence ve kötü muameleden dolayı da milyonlarca Euro tazminat ödeyecek.
1999’da başlayan dava, 2017’de sonuçlandı
12 Kasım 1999’da Bilim Araştırma Vakfı’na yapılan polis baskınında Halil Hilmi Müftüoğlu, Adnan Tınarlıoğlu ve Turgut Aksu’nun tutuklanmıştı. Aksu tutuklandıktan 5 gün sonra 17 Kasım ‘da serbest bırakılırken, Müftüoğlu ve Tınarlıoğlu ise bir gün daha gözaltında kaldı.
11 Ocak 2000’de suç örgütüne katılmak ve onlara yardım etmekten yargılanan bu üç kişinin davası, Mayıs 2008’de İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından düşürüldü. Vakıf çalışanları ise 2000 yılında gözaltına alındıkları sırada polis tarafından işkence yapıldığı gerekçesi ile suç duyurusunda bulundu. Ekim 2001’de savcı takipsizlik kararı verirken bu karar 2005’te Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bozuldu.
Farklı tarihlerde İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin 7. Dairesi’nde görülen davada savcılık, polis memurlarını işkenceyle suçladı fakat 8 polis beraat etti. Bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve dava 7. Dairede bekletildi.
Başvuranlar, gözaltında tutuldukları sürede kötü muamele gördüklerinden ve adli makamlar önünde etkili savunma imkânı tanınmadığından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) “insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele” başlıklı 3. Maddesinin ihlalini gerekçe göstererek davayı AİHM’e taşıdı.
AİHM, başvuranların her birine 5,000’er Euro manevi tazminat ve 5,850 Euro dava masrafları olmak üzere,  Türk hükümetini toplamda 20,850 Euro tazminat ödemeye mahkûm etti.
Türkiye raporlar yayınlanmasın mücadelesinde
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra yargı ve medyanın tamamen özgürlüğünü kaybetmesinden dolayı hapishanelerden, karakollardan veya bunun dışındaki işkence merkezlerinden sağlıklı haber alınamıyor ve hukuk mücadelesi verilemiyor. Hükümet ise Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ve Uluslararası Af Örgütü gibi bağımsız kurumların ya raporlarını görmezden geliyor veya işkence raporlarının açıklanmaması için mücadele veriyor.
BM’nin İşkence Özel Raportörü Nils Melzer, Türkiye’de yaptığı incelemelerden sonra 15 Temmuz’daki darbe girişiminin hemen ardından Türkiye’de işkence ve kötü muamelenin yaygın biçimde uygulandığı izlenimi edindiklerini söylemişti. Raportör aynı zamanda yargıya güvenin kalmadığını da vurguladı. Melzer, bunun dışında tutuklulardaki ağır travmalardan, hapishanelerin kapasitesinin çok üzerinde dolu olduğunu da ifade etti. BM’nin dışında Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü de Türkiye’deki işkencelerle ilgili rapor yayınladı. BM, Aralık ayından bu yana işkence iddialarının soruşturulmasını talep ediyor.
CPT raporu hala yayınlanmadı…
Avrupa Konseyi’nin en önemli insan hakları organlarından birsi olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de işkence iddialarının açıkça ortaya çıkmasından sonra Eylül ayında Türkiye ziyareti gerçekleştirdi.  CPT, ziyaretin raporunu Kasım ayı sonunda tamamlayacağını kendi sitesinden duyurmasına rağmen hala rapor açıklanmadı. Avrupa Konseyi nezdinde Türkiye büyükelçisinin bu konudaki yorumu ise Türk hükümetinin tarafından henüz onay gelmediği ve bu sürecin doğal olduğu yönünde.
İnsan hayatı ve insan hakları açısından son derece önemli olan “İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele” ziyaretin üzerinden 6 ay, raporun tamamlanmasının üzerinden 3 ay geçmesine rağmen hala yayınlanmadı. Bu durum bile Türkiye’de hükümet eliyle çok ciddi işkence suçlarının işlendiğinin, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yapıldığının kanıtı olarak görülebilir. Ne yazık ki bu duruma insan haklarının amansız savunucuları Avrupa Konseyi ve bünyesindeki organlar da alet oluyor.