Gazeteci Yazar Hasan Cemal, Türkiye’nin son dönemde yaşadıklarından yola çıkarak ‘Siyasal sorumluluk bunun neresinde?’ diye sordu. t24.com internet sitesinde yayınlanan yazısında Cemal ‘Rabbim ve milletim affetsin! ‘ sözünün kimseyi kurtarmayacağını söyledi. İşte o yazı:
Kolayını bulmuşlar.
– Rabbim ve milletim beni affetsin!
Oh ne âlâ!
Her türlü ‘suç’u işle, olmadık ‘hata’lar yap, sonra da af dile, kandırıldım de, aldatıldım de, yola devam et.
Gel keyfim gel!
Olacak iş mi?
Sen af dile ve Saray’ında oturmaya devam et.
Ama Şahin Alpay hapisteymiş…
Ahmet Altan hapisteymiş…
Nazlı Ilıcak hapisteymiş…
Ali Bulaç hapisteymiş…
Mümtaz’er Türköne hapisteymiş…
Mehmet Altan hapisteymiş…
Ahmet Turan Alkan hapisteymiş…
Umurunda mı hiç?..
Biliyorum, bir zamanlar yakından tanıdığın ve siyasi desteklerini aldığın bu insanların kaç zamandır demir parmaklık arkasındaki hâllerini umursamıyorsun, değil mi?
Ne yazık.
Adalet bunun neresinde?
Hakkaniyet bunun neresinde?
Siyasal sorumluluk bunun neresinde?
Güvenilirlik, inandırıcılık bunun neresinde?
İktidar koltuğunun gerektirdiği sorumluluktan bu kadar kolay sıyrılmaya, kaçmaya kalkarsanız, size bir daha kim inanır, kim güvenir ki?..
İster istemez aklıma takılıyor.
Şimdi aynı teraneyi Suriye’yle, Esad’la ilgili olarak işitecek miyiz?
Suriye politikasında uğranan feci iflas konusunda top yine ‘Rabb’e, yine ‘millet’e mi atılacak?
“Rabbim ve milletim beni affetsin, aldatıldım” mı diyeceksiniz
Hiç hesap vermeden yine yola devam mı diyeceksiniz?
Galiba öyle.
Bakın:
Hiç hesap vermeseniz de, hiçbir şey olmamış gibi yola devam etseniz de, Suriye politikası tam bir iflastır.
Rusya ve İran’la Moskova’da imzalanan ortak protokol tam bir iflas belgesidir.
Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonunda her geçen gün artarak gelmeye başlayan şehit haberleri de ‘iflas’ın bir başka acı işaretidir.
Vakti zamanında, Suriye politikasına ilişkin iyi niyetli ve doğru uyarılara, eleştirilere kulak verseydiniz, bu iflas yaşanmazdı; Türkiye’nin önünde yeni bir kanlı çukur açılmazdı.
Bir zamanlar DEAŞ’ını da, El Nusra’sını da şöyle ya da böyle desteklediniz Esad rejimine karşı da, PYD – YPG’ye karşı da…
Sınır kapılarını, tedarik yollarını açtınız onlara…
Bu vahim bir hata değil miydi?
Onları ‘Kürtler’in üstüne sürdünüz de ne oldu?
Şimdi Türkiye gün geçtikçe bir bataklığa çekiliyor Suriye’de…
Görünen köy kılavuz istemez.
Sanıyor musun ki, Türkiye’ye karşı Moskova’sı, Tahran’ı rahat duracak?
Onlarla iş tuttuğun için Washington sana aferin mi diyecek?
Hayır.
Hepsi el altından, Türkiye’yi biraz daha istikrarsızlaştırmak için, meselelerle meşgul etmek için PKK’sına da, PYD-YPG’sine de, DEAŞ’ına da, El Nusra’sına gaz verecek, hedef gösterecek.
Türkiye’nin sorunlarını büyüterek daha da istikrarsız kılmak isteyecekler.
Bu rezil oyun hiç değişmedi.
Ama asıl kabahat kimin?
Gerçek suçlu kim?
Ankara’daki iktidarlardan başkası değil.
Dün de öyleydi, bugün de öyle.
Sen içeride barış ve demokrasiyle temel sorunlarını çözmediğin, çözemediğin için, onlar da ellerini bu sorunlardan, bu sorunların yarattığı çatlaklardan hiç çekmediler.
Çünkü güçlü, istikrarlı, iç barışını sağlama almış bir Türkiye hiçbirinin işine gelmedi, gelmiyor.
Senin iflas etmiş politikaların da bu ‘dış güçler’in değirmenine su taşımaya devam edip duruyor.
Unutma:
Yanlış senin yanlışın!
Oyunu yanlış kurduğun için, şimdi onların oyununu oynamak zorunda kalıyorsun.
Bu seni kurtarmaz.
Türkiye’yi daha beter tuzağa çeker.
Çekiyor da…
Tekrar ediyorum:
Oyunu yanlış kurdun, hem de çok yanlış!
Muhammed Dervişoğlu, Mahir Ünal, Efkan Ala, Yalçın Akdoğan, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken (Dolmabahçe, 2015)
Türkiye ve Suriye Kürtleriyle barışı elinin tersiyle ittin.
PKK ile masayı devirdin.
PYD ile masayı devirdin.
HDP ile masayı devirdin.
Kürtlere karşı, Esad’a karşı radikal İslamcı örgütleri destekledin.
Kuzey Irak’ta bir zamanlar Ankara’nın ters tepen yanlışlarını, bir işe yaramayan politikalarını şimdi Kuzey Suriye’de şöyle ya da böyle uygulamaya kalkıyorsun.
Dikkat et:
Oyuna geliyorsun!
Suriye’nin toprak bütünlüğü falan diye Moskova’da çıkan bildirilere bel bağlama.
Bu lafların içi boştur.
Pratikte fazla bir işe yaramaz.
Suriye’de toprak bütünlüğü Rusya’nın da, Amerika’nın da, İran’ın da, İsrail’in de işine gelmez.
Irak’ta da çok işitmiştik bu toprak bütünlüğü laflarını.
Hatta Türkiye, ‘federasyon’u bile kırmızı çizgi ilan etmişti.
Gülünç kaldı değil mi?
Şimdi bir daha düşünün!
İçeride ve dışarıda patlayan bombalarla insanlığa karşı işlenen suçlar ve Suriye’nin kuzeyinden gelmeye başlayan şehit cenazeleri Türkiye’yi cehennem çukuruna itiyor.
Oysa, bir ara Irak ve Türkiye Kürtlerine dönük hatalardan ters çıkardığını gösteren açılımlar yapmıştın.
Kürt barışı konusunda attığın adımlar doğruydu.
Irak ve Suriye Kürtleri dahil Kürtlerle barış ve içeride demokratik hukuk devleti adımları, Türkiye’nin kurması gereken oyun planı idi.
Sonra oylarım düşüyor diye vazgeçtin bu doğru yoldan…
Şimdi ise yanlış yoldasın!
İhtimal vermiyorum ama günün birinde, belki yine “Rabbim ve milletim affetsin!” diyebilirsin.
Ama bu işin affı maffı olduğunu sanmıyorum.
Çünkü Türkiye cehennem çukuruna itiliyor.