[Haber-Yorum: Onur Türkmen]
Bugün taş üstünde taş bırakılmamış. Halep sokakları 2. Dünya Savaşı sonrası Berlin’e ya da yakın zamandaki Çeçenistan’ın başkenti Grozni’ye benziyor. Halep’in bu şehirlerle aynı kaderi paylaşması bir rastlantı değil. Rusya’nın savaş stratejisinin doğrudan sonucu. Teknoloji gelişse bile Alman Subay’ın “Sovyet Çelik Fırtınası” kitabında tarif ettiği Rusya’nın savaş doktrini hiç değişmedi.
Rusya, bir bölgeyi kazanmak için önce sivil savaşçı ayrımı gözetmeden yoğun hava bombardımanına tutup tamamen eziyor. Daha sonra kara harekâtı yaparak “son temizlik” adını verdikleri operasyonu gerçekleştiriyor. Son iki gündür Halep “son temizlik” aşamasını yaşıyor.
On binlerce sivil çaresi
Rusya himayesindeki Esed güçleri için Halep’in doğusunda Sukkari, Sey el Davla, Amiriye ve Tel el Zarazır mahallelerinde siviller yoğun bombardıman altında, Esed güçlerinin sokak sokak ilerleyişini bekliyor. 6 kilometre karelik alanda kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere en az 50 bin kişinin sıkışıp kaldığı belirtiliyor. Toplam sivil sayısı kesin bilinmemekle birlikte bu rakamı 120 bin olarak verenler de var.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin “Kentin doğusunda bulunan mahallelerdeki caddelerde onlarca ceset yerlerde yatıyor. Mahalle sakinleri bu cesetleri yoğun bombardıman ve vurulma korkusundan dolayı geri alamıyor” sözleriyle yaşanan vahşeti anlatıyor. BM, Halep’te rejim güçlerinin dört ayrı bölgede ev baskınları yaptığını, 24’ü çocuk ve kadın olmak üzere 82 sivili infaz ettiğini dünyaya duyurdu. Sosyal medyada bu bölgede yaşayanların veda mesajlarını, Hollywood’un kıyamet temalı filmlerini andıran görüntülerini de izleyebilirsiniz.
‘Bu bir savaş’
Rusya’nın desteklediği rejim güçleri için silahlı direnişi yürütenlerle onların rejimi altında yaşayan sivil halk arasında bir ayrım yok. Ayaklanmanın tamamen bastırılması, bir daha hiçbir sivilin Esed’e başkaldırmaması için rejim güçleri toplu cezalandırma stratejisini izliyor. Sivillerin savaş bölgesini terk etmesi için koridor açılması halinde direnişçilerin de kurtulabileceğini düşünüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a sivil kayıplarıyla ilgili eleştiriler hatırlatıldığında verdiği “bu bir savaş” cevabı aslında Rusya’nın yaklaşımını da özetliyor.
Düne kadar sivilleri kalkan olarak kullanan, Batı kamuoyunu harekete geçirebilmek için bir araç olarak gören ve bu nedenle şehirden çıkmasına izin vermeyen radikal İslamcı gruplar da bu katliamın diğer sorumlusu. Bir zamanlar Suriye’nin İstanbul’u olan bu şehrin sakinleri 4 yıl boyunca radikal İslamcı gruplar ile Esed güçleri arasında esir olmuştu. Bugün ise adeta katledilmeyi bekliyor. Bugüne kadar El Nusra başta olmak üzere tüm silahlı gruplara lojistik ve maddi destek sağlayan ülkeler ise bu katliamı kınamakla yetiniyor.
Suriye’de payı olan ülkeler seyirci
An itibariyle Rusya ile ABD arasında bir anlaşma yok. Halep’in bu hale gelmesinde büyük rolü olan Ankara, Putin’i kızdırmama derdinde. Önümüzdeki günlerde Halep toplantısı yapılacak ve muhtemelen iç politikaya dönük bir açıklamayla konu kapanacak. Cihatçı grupların arkasındaki en büyük finansal güç Suudi Arabistan, izlemekte yetiniyor. Yıllarca “Esed gitmeli” diyerek ‘muhalif’lere destek veren Avrupa başkentlerinde ise kamuoyu Rusya’nın çizgisine kaymış durumda.
Her soykırımdan, her toplum katliamdan sonra söylenen sözlerin, yapılan vaatlerin ne kadar boş olduğunu bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Nasıl ki, Miloseviç’in Dayton Barış Planı’nı imzalaması için Srebrenica soykırımına göz yumulması gerekiyor idiyse, bugün de 4 yıl boyunca küresel ve bölgesel güçlerin savaş alanına çevrilen Suriye’de Rusya-ABD dengesi kurulması için Halep’teki katliama göz yumulması gerekiyor.
‘Bilmiyorduk’ mazereti geçersiz
Suriye’de isyanın başladığı 2011 ile 2016 arasında çok şey değişti ve Halep’in Esed’in eline geçmesi bu savaşın bitmesinde en büyük adım olacak. Ruanda’da, Bosna’da yaşanan soykırımlar olurken sosyal medya yoktu, canlı yayın yoktu. Dünya başkentlerinin o günlerde kapı arkasında anlaşarak göz yumduğu, reelpolitik gereği kafasını çevirdiği insanlık suçları için bugün “bilmiyorduk” deme şansı kalmadı.
Büyük bir mucize olmazsa muhtemelen önümüzdeki günlerde bizim neslimizin gördüğü en büyük insanlık suçlarından biri işlenecek. Onlarca yıl bu katliamın belgeselleri yapılacak, büyük bütçeli filmler çekilecek. Her anma töreninde tıpkı bugün Bosna’da olduğu gibi “Bir daha asla” sloganı atılacak. Bugün binlerce sivilin canını kurtarmak için bu facianın asıl sorumlusu ülkeler izlemekle yetinecek.
Rusya, bir bölgeyi kazanmak için önce sivil savaşçı ayrımı gözetmeden yoğun hava bombardımanına tutup tamamen eziyor. Daha sonra kara harekâtı yaparak “son temizlik” adını verdikleri operasyonu gerçekleştiriyor. Son iki gündür Halep “son temizlik” aşamasını yaşıyor.
On binlerce sivil çaresi
Rusya himayesindeki Esed güçleri için Halep’in doğusunda Sukkari, Sey el Davla, Amiriye ve Tel el Zarazır mahallelerinde siviller yoğun bombardıman altında, Esed güçlerinin sokak sokak ilerleyişini bekliyor. 6 kilometre karelik alanda kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere en az 50 bin kişinin sıkışıp kaldığı belirtiliyor. Toplam sivil sayısı kesin bilinmemekle birlikte bu rakamı 120 bin olarak verenler de var.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin “Kentin doğusunda bulunan mahallelerdeki caddelerde onlarca ceset yerlerde yatıyor. Mahalle sakinleri bu cesetleri yoğun bombardıman ve vurulma korkusundan dolayı geri alamıyor” sözleriyle yaşanan vahşeti anlatıyor. BM, Halep’te rejim güçlerinin dört ayrı bölgede ev baskınları yaptığını, 24’ü çocuk ve kadın olmak üzere 82 sivili infaz ettiğini dünyaya duyurdu. Sosyal medyada bu bölgede yaşayanların veda mesajlarını, Hollywood’un kıyamet temalı filmlerini andıran görüntülerini de izleyebilirsiniz.
‘Bu bir savaş’
Rusya’nın desteklediği rejim güçleri için silahlı direnişi yürütenlerle onların rejimi altında yaşayan sivil halk arasında bir ayrım yok. Ayaklanmanın tamamen bastırılması, bir daha hiçbir sivilin Esed’e başkaldırmaması için rejim güçleri toplu cezalandırma stratejisini izliyor. Sivillerin savaş bölgesini terk etmesi için koridor açılması halinde direnişçilerin de kurtulabileceğini düşünüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a sivil kayıplarıyla ilgili eleştiriler hatırlatıldığında verdiği “bu bir savaş” cevabı aslında Rusya’nın yaklaşımını da özetliyor.
Düne kadar sivilleri kalkan olarak kullanan, Batı kamuoyunu harekete geçirebilmek için bir araç olarak gören ve bu nedenle şehirden çıkmasına izin vermeyen radikal İslamcı gruplar da bu katliamın diğer sorumlusu. Bir zamanlar Suriye’nin İstanbul’u olan bu şehrin sakinleri 4 yıl boyunca radikal İslamcı gruplar ile Esed güçleri arasında esir olmuştu. Bugün ise adeta katledilmeyi bekliyor. Bugüne kadar El Nusra başta olmak üzere tüm silahlı gruplara lojistik ve maddi destek sağlayan ülkeler ise bu katliamı kınamakla yetiniyor.
Suriye’de payı olan ülkeler seyirci
An itibariyle Rusya ile ABD arasında bir anlaşma yok. Halep’in bu hale gelmesinde büyük rolü olan Ankara, Putin’i kızdırmama derdinde. Önümüzdeki günlerde Halep toplantısı yapılacak ve muhtemelen iç politikaya dönük bir açıklamayla konu kapanacak. Cihatçı grupların arkasındaki en büyük finansal güç Suudi Arabistan, izlemekte yetiniyor. Yıllarca “Esed gitmeli” diyerek ‘muhalif’lere destek veren Avrupa başkentlerinde ise kamuoyu Rusya’nın çizgisine kaymış durumda.
Her soykırımdan, her toplum katliamdan sonra söylenen sözlerin, yapılan vaatlerin ne kadar boş olduğunu bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Nasıl ki, Miloseviç’in Dayton Barış Planı’nı imzalaması için Srebrenica soykırımına göz yumulması gerekiyor idiyse, bugün de 4 yıl boyunca küresel ve bölgesel güçlerin savaş alanına çevrilen Suriye’de Rusya-ABD dengesi kurulması için Halep’teki katliama göz yumulması gerekiyor.
‘Bilmiyorduk’ mazereti geçersiz
Suriye’de isyanın başladığı 2011 ile 2016 arasında çok şey değişti ve Halep’in Esed’in eline geçmesi bu savaşın bitmesinde en büyük adım olacak. Ruanda’da, Bosna’da yaşanan soykırımlar olurken sosyal medya yoktu, canlı yayın yoktu. Dünya başkentlerinin o günlerde kapı arkasında anlaşarak göz yumduğu, reelpolitik gereği kafasını çevirdiği insanlık suçları için bugün “bilmiyorduk” deme şansı kalmadı.
Büyük bir mucize olmazsa muhtemelen önümüzdeki günlerde bizim neslimizin gördüğü en büyük insanlık suçlarından biri işlenecek. Onlarca yıl bu katliamın belgeselleri yapılacak, büyük bütçeli filmler çekilecek. Her anma töreninde tıpkı bugün Bosna’da olduğu gibi “Bir daha asla” sloganı atılacak. Bugün binlerce sivilin canını kurtarmak için bu facianın asıl sorumlusu ülkeler izlemekle yetinecek.