Ayine Misal
Felak ve Nas Sureleri, Kur’ân-ı Kerim’in son sureleri olmaları hasebiyle, dünyanın ahir ömründe cereyan edecek olaylar ile çok alakalıdırlar.
Şimdilik bazı cihetleri şu şekilde özetlenebilir:
Felak Suresi’nin sonu, malum olduğu üzere haset ettiği zaman hâsidin şerrinden Allah’a sığınılması gerektiğini ifade buyuruyor. Üstad Hazretleri’nin ifadeleri içinde bu ayet-i kerime ahirzamanda meydana gelecek müthiş bir haset hareketinden haber veriyor ve hakiki ehl-i imanı bu hasetten korunmaya ve Allah’a sığınmaya davet ediyor.
Surenin sonu bu şekilde bittikten sonra yeni bir sure olarak “Nas” başlıyor. Burdan anlaşılıyor ki, Allahu A’lem (Allah en iyisini bilir) bu zararlı haset hareketinden hemen sonra yeni bir dönem başlıyacak ve bu haset hareketinin temsilcileri, başlayan bu yeni dönemde dünya çapında insanların sinelerine üfledikleri vesveselerle pek çok zararlara sebep olacaklar.
Yine bu talihsiz hareketin hannâs diye anlatılan sinsi temsilcileri, suret-i haktan görünerek bazı insanların akıllarını çelecek, kalplerini bozacak, düşüncelerini değiştirecek ve onlardan bazılarını kandıracaklar.
Bu işi insanlık yani dünya çapında yapacaklarına ilk üç ayet işaret ediyor gibidir.
“De ki: İnsanların Rabbine, insaların Melikine, insanların ilahına sığınırım.”
Sürekli Nas (insanlar ) dendiğine göre tahrip umumi olacak, sığınma emredildiği için zararlı olacak, Allah c.c’ün üç ayrı ünvanına sığınmayı emrettiğine göre de şiddetli ve mütenevvi olacak demektir.
Ayrıca Cenab-ı Hakk’ın Rububiyetine, Melikiyetine ve İlahiyetine sığınma emredildiğine göre bu zararlardan kurtulmak isteyenlerin, Hakk’ın “Rububiyet” ünvanına, insanları terbiye etmek ve eğitmek suretiyle, “Melikiyet” ünvanına mudârâtü’n-Nâs suretiyle, “Ulûhiyet” ünvanına ise ubudiyetleri ile sığınmaları gerektiği anlaşılıyor.
Mevla tarafından ehl-i imana emir buyurulan sığınma emri, yine O’nun tarafından korumanın olacağına da işaret ediyor gibidir. Yani korumayacak olsaydı emir buyurmazdı.
Bu hasetçilerin, haset ettikleri insanlara zarar vermek için sürekli insanları kandırmaya matuf olarak sinsice, yani suret-i haktan görünerek münafıkâne hareket edecekleri de sürekli vesvere veren “Vesvas” ve pek sinsice iş yapan manasına gelen “Hannâs” lafızlarından anlaşılıyor.
İnsanların hepsini değil de bazılarını kandıracakları dolayısı ile şerlerinin zararlı olsa da umumi olmayacağı “şer” kelimesinin başındaki “ba’zıyet” ifade eden “min” harfinden anlaşılıyor.
Ve bu hasetçilerin menhus işlerini yaparken de bazı insanları ve cinleri istihdam edebilecekleri zaten Sure-i Celile’nin son ayetinden zahiri olarak anlaşılıyor.
“İnsanlardan ve Cinlerden…”
Felak Suresi’nin sonu, malum olduğu üzere haset ettiği zaman hâsidin şerrinden Allah’a sığınılması gerektiğini ifade buyuruyor. Üstad Hazretleri’nin ifadeleri içinde bu ayet-i kerime ahirzamanda meydana gelecek müthiş bir haset hareketinden haber veriyor ve hakiki ehl-i imanı bu hasetten korunmaya ve Allah’a sığınmaya davet ediyor.
Surenin sonu bu şekilde bittikten sonra yeni bir sure olarak “Nas” başlıyor. Burdan anlaşılıyor ki, Allahu A’lem (Allah en iyisini bilir) bu zararlı haset hareketinden hemen sonra yeni bir dönem başlıyacak ve bu haset hareketinin temsilcileri, başlayan bu yeni dönemde dünya çapında insanların sinelerine üfledikleri vesveselerle pek çok zararlara sebep olacaklar.
Yine bu talihsiz hareketin hannâs diye anlatılan sinsi temsilcileri, suret-i haktan görünerek bazı insanların akıllarını çelecek, kalplerini bozacak, düşüncelerini değiştirecek ve onlardan bazılarını kandıracaklar.
Bu işi insanlık yani dünya çapında yapacaklarına ilk üç ayet işaret ediyor gibidir.
“De ki: İnsanların Rabbine, insaların Melikine, insanların ilahına sığınırım.”
Sürekli Nas (insanlar ) dendiğine göre tahrip umumi olacak, sığınma emredildiği için zararlı olacak, Allah c.c’ün üç ayrı ünvanına sığınmayı emrettiğine göre de şiddetli ve mütenevvi olacak demektir.
Ayrıca Cenab-ı Hakk’ın Rububiyetine, Melikiyetine ve İlahiyetine sığınma emredildiğine göre bu zararlardan kurtulmak isteyenlerin, Hakk’ın “Rububiyet” ünvanına, insanları terbiye etmek ve eğitmek suretiyle, “Melikiyet” ünvanına mudârâtü’n-Nâs suretiyle, “Ulûhiyet” ünvanına ise ubudiyetleri ile sığınmaları gerektiği anlaşılıyor.
Mevla tarafından ehl-i imana emir buyurulan sığınma emri, yine O’nun tarafından korumanın olacağına da işaret ediyor gibidir. Yani korumayacak olsaydı emir buyurmazdı.
Bu hasetçilerin, haset ettikleri insanlara zarar vermek için sürekli insanları kandırmaya matuf olarak sinsice, yani suret-i haktan görünerek münafıkâne hareket edecekleri de sürekli vesvere veren “Vesvas” ve pek sinsice iş yapan manasına gelen “Hannâs” lafızlarından anlaşılıyor.
İnsanların hepsini değil de bazılarını kandıracakları dolayısı ile şerlerinin zararlı olsa da umumi olmayacağı “şer” kelimesinin başındaki “ba’zıyet” ifade eden “min” harfinden anlaşılıyor.
Ve bu hasetçilerin menhus işlerini yaparken de bazı insanları ve cinleri istihdam edebilecekleri zaten Sure-i Celile’nin son ayetinden zahiri olarak anlaşılıyor.
“İnsanlardan ve Cinlerden…”