RedHack grubunun ele geçirdiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğu ileri sürülen e-postalarda, Doğan Medya Grubu’nun başındaki Mehmet Ali Yalçındağ’a ait bazı yazışmalar ortaya çıktı.
Yazışmaların içeriği, eğer doğruysa, Mehmet Ali Yalçındağ’ın Doğan Medya Grubu’nu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güdümünde tutabilmek için çalışıp çabaladığı yönünde okunabilir. Bu uğurda, aile içinde de bazı anlaşmazlıklar yine Yalçındağ üzerinden çözülüyor.
Mehmet Ali Yalçındağ’ın gönderdiği ileri sürülen e-postalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan, Turkuvaz Medya CEO’su Serhat Albayrak ve Berat Albayrak’a ulaşıyor.
‘Belki de bugün Doğan Grubu olmayacaktı’
Bu e-postalardan en yeni tarihli olanı, 6 Eylül 2016’da, gece 02.25’te gönderilmiş. E-postanın ‘konu’ kısmında “Jandarma genel komutanı ziyaret” yazıyor. Devamında ise ilk olarak şu satırlar yer alıyor:
“Hasan bey iyi akşamlar, 10 gün önce Jandarma Genel Komutanı Yaşar Paşa’ya Ankara’da geçmiş olsun ziyaretinde bulundum. Yanıma Hande Fırat’ı da aldım. Yaşar Paşa şöyle lafa başladı; Mehmet Ali bey eğer Aydın bey sizi tekrar bu göreve getirmeseydi belki de bugün Doğan grubu olmayacaktı. Siz geldiniz grup kurtuldu ama siz de iyi şeyler yaptınız. Teşekkür ederiz. Ama bundan sonra da beklentimiz bu birlik beraberliğe sahip çıkmak. İnşallah bu ayarda gidersiniz dedi. ( bu arada bunları bayağı asker sertliğinde söyledi:) ). Bende emredersiniz komutanım dedim.”
Benim şirketim, devletin şirketi
E-postanın devamında “İkinci notum” başlıklı aşağıdaki bölüm bulunuyor:
“Ortak olduğum siber güvenlik şirketi Natek için tebrik etti. Kuran çocukları çok iyi tanırım, bizimle iş yaparlar dedi. Fetö’cü olmadıkları için şimdi daha iyi anlıyorum ki yapın bu şirketle çalışın dediğim bir sürü işi de bunlara vermemiş Fetö’ya yakın olan gruplar dedi. Bende Amerika’da olduğu gibi bu şirketin devletin siber güvenlik şirketi olması gerektiğini ve bu konudaki vizyonumu anlattım. Tamamen katılıyorum ama bunu konuşacağınız tek kişi var Sayın Cumhurbaşkanı’mız, gidin bunu anlatın ve dediğinizi tek kendisi anlar ve yol verir dedi.”
Ahmet Hakan’a kefilim!
11 Mayıs 2016 tarihli bir başka e-posta, “Ahmet Hakan” konulu:
“Bildiğiniz gibi uzun zamandır Hürriyet gazetesinde yapılan hatalar, yanlışlar ve gazetedeki satış kaybı sebebiyle mevcut genel yayın müdürünün değiştirilmesi gerektiği konusunda 2 aydır çalışmalar yapmaktayım. Sedat değiştiğinde kim olmalı ki ben kefil olayım diye ciddi bir araştırma yapmaktayım. Sonunda benim sorumluluğumda işi yeni birine teslim edeceğim ama beni zor durumda bırakacak biri olmaması lazım.
Bu arada Vuslat, ‘ben Sedat’a çok güveniyorum benim adamım oldu’ diye Sedat’tan vazgeçmiyor. Sedat benimle yaptığı her toplantıyı Vuslat’a gidip anlatıyormuş diye Sedat’a çok güveniyormuş. Diğer taraftan Aydın bey de nasıl olsa Sedat değişecek diye düşündüğü için kim olmalı ki rahat etsin ve güvensin diye bir çalışma içinde.
Ahmet Hakan’ı düşünüyorum dediğinde ben Ahmet ile uzun toplantılar yaptım. Ahmet’te şunun farkındaki biz birbirimizi anlamalıyız ki birlikte çalışalım. Sonunda gördüm ki ben Ahmet’e kefil olabilirim. Benimle çok paralel düşünüyor. Ayrıca sadece size bağlı olursam çalışırım, Vuslat hanım müdahale ederse çalışamam diyor.
Bugün gazeteciler.com da çıkan haber ilginç. Çoğu doğru. Vuslat’ın kendi yapmak istediği, Aydın beyin olmaz dediği dahil doğru. Vuslat genel yayın müdürü olacakmış. Olmaz dedi. Ben Ahmet ile bu işi yapabileceğimizi düşünüyorum. Düşünmekte fayda görüyorum.”
Aile içi ilişkiler ve Saray
18 Ağustos 2016 tarihli bir başka e-postada, “Günlük” konu başlığı tercih edilmiş:
“Sağolsun Hasan Doğanın yardımıyla hemen darbe sonrası Sayın CB mızı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerimi ilettim kendisine sayın başkomutanım diye hitap ettim hoşuna gitti, anayasamızda böyle söylüyor sen de rahatlıkla söyle dedi, gülüştük, çok keyifliydi. Ve telefona AD’ı verdim. Çok uzun zamandır ilk kez telefonla konuştular. Bence iyiydi. Daha sonra aile fertleri bana teşekkür edeceklerine, ‘bizde zannettik ki CB ı kendi aradı babama teşekkür etti dediler. Küçümsediler işi. Beklentileri sayın CB mızın AD’yi arayıp teşekkür etmesiymiş. 03/ağustos Çarşamba akşamı geç saatte Hande Fırat ile birlikte Sayın CB’mızı ziyaretimizden sonra çıkarken Hasan bey Hande ile Aydın beyle birlikte randevu konusunu konuşmuş. Siz isteyin randevuyu bir bakalım dediğini AD ye ertesi gün ilettik. Hande AD’ye demişki Mehmet Ali beyle birlikte olacak. AD 2 gün sonra beni çağırarak bu randevuyu sadece benimle değil Vuslat’ı da yanına alacağını söyledi. Gerekçe olarak Vuslat’ın eşi Ali’nin işlerinin bizim yüzümüzden kötü gittiğini ve bu sebeple de Vuslat da bu oyuna dahil olmak istiyor dedi. Benim yaptığım işe devam edeceğimi Vuslat’ın ise yurt dışında çalışmalar yapmak istediğini ve olan olayların yurt dışında anlatılmasına yardımcı olacağını anlattı. Bende cevaben Vuslat ve Ali daha düne kadar bizden ( AK Partiden ) nefret ederken nasıl gidip yurt dışında bu olanları samimiyetle anlatacak, nasıl Sayın CB mızı, nasıl bu darbeyi, içten anlatacak. Bu doğru bir karar değil hoş karşılanmayacaktır dedim. (…) Daha sonra AD Hande Fırat ile konuşur ve CB randevusuna Vuslat’ı da dahil etmek istediğini anlatır. Hande bunun çok yanlış olduğunu böyle bir şey yaparsanız randevuyu riske atarsınız der. Hatta Hasan Doğan’ın randevu için kesin değil uğraşacağız bir bakalım dediğini hatırlatmış. AD bunun üzerine karar değiştirir ve bana ‘seni de götürmeyeceğim ben yalnız gideceğim’ der. Burada niyet yine iyi giden birşeyi bozmaktır.”
‘Motor ısındı bundan sonra durması mümkün değil’
6 Mayıs 2016’daki bir başka e-posta ise başkanlık meselesi ve Doğan Medya’nın pozisyonuna dair:
“(…) Bu dönemde grubumuzla ilgili artıların ve eksilerin muhakemesini yaparsak hepimiz için faydalı olur.(…) Net olunması gereken 2 konunun Paralel ile mücadelede ve Başkanlık sistemi olduğu kanaatindeyim. Alınan bu değişim kararının 1 gün, 1 hafta, 1 ayda değil uzun süre önce alındığını biliyoruz. Her türlü ayrıntısına kadar planlandı ve en doğru zaman beklendi. Şu anda AK Parti ve Sayın Tayyip Erdoğan en güçlü olduğu günleri yaşıyor. Hem içerde hem de dışarda. Türkiye’nin bir numaralı konusu olan Terörle mücadelede yol haritası başarıyla sürdürülüyor. Motor ısındı bundan sonra durması mümkün değil. Ancak tam temizlik olduğunda motor kapanacak, bu konuda herkes ne yaptığını ve ne yapacağını biliyor. Yeni Başbakan ile 1 yıla kalmadan Partili Cumhurbaşkanı veya Başkanlık modelinin gelmesi için çalışılacak. Son olarak bugün Hürriyet gazetesinin manşetini büyük sorumsuzluk ve düşmanlık olarak görüyorum. İş bitmiş gitmiş neye yarayacak bu manşet anlamakta zorluk çekiyorum. Kafasızlığın daniskası Sedat’ın yaptığı. Yine bir çuval inciri berbat ettiğimizi düşünüyorum. Yazık.”
Yazışmaların içeriği, eğer doğruysa, Mehmet Ali Yalçındağ’ın Doğan Medya Grubu’nu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güdümünde tutabilmek için çalışıp çabaladığı yönünde okunabilir. Bu uğurda, aile içinde de bazı anlaşmazlıklar yine Yalçındağ üzerinden çözülüyor.
Mehmet Ali Yalçındağ’ın gönderdiği ileri sürülen e-postalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan, Turkuvaz Medya CEO’su Serhat Albayrak ve Berat Albayrak’a ulaşıyor.
‘Belki de bugün Doğan Grubu olmayacaktı’
Bu e-postalardan en yeni tarihli olanı, 6 Eylül 2016’da, gece 02.25’te gönderilmiş. E-postanın ‘konu’ kısmında “Jandarma genel komutanı ziyaret” yazıyor. Devamında ise ilk olarak şu satırlar yer alıyor:
“Hasan bey iyi akşamlar, 10 gün önce Jandarma Genel Komutanı Yaşar Paşa’ya Ankara’da geçmiş olsun ziyaretinde bulundum. Yanıma Hande Fırat’ı da aldım. Yaşar Paşa şöyle lafa başladı; Mehmet Ali bey eğer Aydın bey sizi tekrar bu göreve getirmeseydi belki de bugün Doğan grubu olmayacaktı. Siz geldiniz grup kurtuldu ama siz de iyi şeyler yaptınız. Teşekkür ederiz. Ama bundan sonra da beklentimiz bu birlik beraberliğe sahip çıkmak. İnşallah bu ayarda gidersiniz dedi. ( bu arada bunları bayağı asker sertliğinde söyledi:) ). Bende emredersiniz komutanım dedim.”
Benim şirketim, devletin şirketi
E-postanın devamında “İkinci notum” başlıklı aşağıdaki bölüm bulunuyor:
“Ortak olduğum siber güvenlik şirketi Natek için tebrik etti. Kuran çocukları çok iyi tanırım, bizimle iş yaparlar dedi. Fetö’cü olmadıkları için şimdi daha iyi anlıyorum ki yapın bu şirketle çalışın dediğim bir sürü işi de bunlara vermemiş Fetö’ya yakın olan gruplar dedi. Bende Amerika’da olduğu gibi bu şirketin devletin siber güvenlik şirketi olması gerektiğini ve bu konudaki vizyonumu anlattım. Tamamen katılıyorum ama bunu konuşacağınız tek kişi var Sayın Cumhurbaşkanı’mız, gidin bunu anlatın ve dediğinizi tek kendisi anlar ve yol verir dedi.”
Ahmet Hakan’a kefilim!
11 Mayıs 2016 tarihli bir başka e-posta, “Ahmet Hakan” konulu:
“Bildiğiniz gibi uzun zamandır Hürriyet gazetesinde yapılan hatalar, yanlışlar ve gazetedeki satış kaybı sebebiyle mevcut genel yayın müdürünün değiştirilmesi gerektiği konusunda 2 aydır çalışmalar yapmaktayım. Sedat değiştiğinde kim olmalı ki ben kefil olayım diye ciddi bir araştırma yapmaktayım. Sonunda benim sorumluluğumda işi yeni birine teslim edeceğim ama beni zor durumda bırakacak biri olmaması lazım.
Bu arada Vuslat, ‘ben Sedat’a çok güveniyorum benim adamım oldu’ diye Sedat’tan vazgeçmiyor. Sedat benimle yaptığı her toplantıyı Vuslat’a gidip anlatıyormuş diye Sedat’a çok güveniyormuş. Diğer taraftan Aydın bey de nasıl olsa Sedat değişecek diye düşündüğü için kim olmalı ki rahat etsin ve güvensin diye bir çalışma içinde.
Ahmet Hakan’ı düşünüyorum dediğinde ben Ahmet ile uzun toplantılar yaptım. Ahmet’te şunun farkındaki biz birbirimizi anlamalıyız ki birlikte çalışalım. Sonunda gördüm ki ben Ahmet’e kefil olabilirim. Benimle çok paralel düşünüyor. Ayrıca sadece size bağlı olursam çalışırım, Vuslat hanım müdahale ederse çalışamam diyor.
Bugün gazeteciler.com da çıkan haber ilginç. Çoğu doğru. Vuslat’ın kendi yapmak istediği, Aydın beyin olmaz dediği dahil doğru. Vuslat genel yayın müdürü olacakmış. Olmaz dedi. Ben Ahmet ile bu işi yapabileceğimizi düşünüyorum. Düşünmekte fayda görüyorum.”
Aile içi ilişkiler ve Saray
18 Ağustos 2016 tarihli bir başka e-postada, “Günlük” konu başlığı tercih edilmiş:
“Sağolsun Hasan Doğanın yardımıyla hemen darbe sonrası Sayın CB mızı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerimi ilettim kendisine sayın başkomutanım diye hitap ettim hoşuna gitti, anayasamızda böyle söylüyor sen de rahatlıkla söyle dedi, gülüştük, çok keyifliydi. Ve telefona AD’ı verdim. Çok uzun zamandır ilk kez telefonla konuştular. Bence iyiydi. Daha sonra aile fertleri bana teşekkür edeceklerine, ‘bizde zannettik ki CB ı kendi aradı babama teşekkür etti dediler. Küçümsediler işi. Beklentileri sayın CB mızın AD’yi arayıp teşekkür etmesiymiş. 03/ağustos Çarşamba akşamı geç saatte Hande Fırat ile birlikte Sayın CB’mızı ziyaretimizden sonra çıkarken Hasan bey Hande ile Aydın beyle birlikte randevu konusunu konuşmuş. Siz isteyin randevuyu bir bakalım dediğini AD ye ertesi gün ilettik. Hande AD’ye demişki Mehmet Ali beyle birlikte olacak. AD 2 gün sonra beni çağırarak bu randevuyu sadece benimle değil Vuslat’ı da yanına alacağını söyledi. Gerekçe olarak Vuslat’ın eşi Ali’nin işlerinin bizim yüzümüzden kötü gittiğini ve bu sebeple de Vuslat da bu oyuna dahil olmak istiyor dedi. Benim yaptığım işe devam edeceğimi Vuslat’ın ise yurt dışında çalışmalar yapmak istediğini ve olan olayların yurt dışında anlatılmasına yardımcı olacağını anlattı. Bende cevaben Vuslat ve Ali daha düne kadar bizden ( AK Partiden ) nefret ederken nasıl gidip yurt dışında bu olanları samimiyetle anlatacak, nasıl Sayın CB mızı, nasıl bu darbeyi, içten anlatacak. Bu doğru bir karar değil hoş karşılanmayacaktır dedim. (…) Daha sonra AD Hande Fırat ile konuşur ve CB randevusuna Vuslat’ı da dahil etmek istediğini anlatır. Hande bunun çok yanlış olduğunu böyle bir şey yaparsanız randevuyu riske atarsınız der. Hatta Hasan Doğan’ın randevu için kesin değil uğraşacağız bir bakalım dediğini hatırlatmış. AD bunun üzerine karar değiştirir ve bana ‘seni de götürmeyeceğim ben yalnız gideceğim’ der. Burada niyet yine iyi giden birşeyi bozmaktır.”
‘Motor ısındı bundan sonra durması mümkün değil’
6 Mayıs 2016’daki bir başka e-posta ise başkanlık meselesi ve Doğan Medya’nın pozisyonuna dair:
“(…) Bu dönemde grubumuzla ilgili artıların ve eksilerin muhakemesini yaparsak hepimiz için faydalı olur.(…) Net olunması gereken 2 konunun Paralel ile mücadelede ve Başkanlık sistemi olduğu kanaatindeyim. Alınan bu değişim kararının 1 gün, 1 hafta, 1 ayda değil uzun süre önce alındığını biliyoruz. Her türlü ayrıntısına kadar planlandı ve en doğru zaman beklendi. Şu anda AK Parti ve Sayın Tayyip Erdoğan en güçlü olduğu günleri yaşıyor. Hem içerde hem de dışarda. Türkiye’nin bir numaralı konusu olan Terörle mücadelede yol haritası başarıyla sürdürülüyor. Motor ısındı bundan sonra durması mümkün değil. Ancak tam temizlik olduğunda motor kapanacak, bu konuda herkes ne yaptığını ve ne yapacağını biliyor. Yeni Başbakan ile 1 yıla kalmadan Partili Cumhurbaşkanı veya Başkanlık modelinin gelmesi için çalışılacak. Son olarak bugün Hürriyet gazetesinin manşetini büyük sorumsuzluk ve düşmanlık olarak görüyorum. İş bitmiş gitmiş neye yarayacak bu manşet anlamakta zorluk çekiyorum. Kafasızlığın daniskası Sedat’ın yaptığı. Yine bir çuval inciri berbat ettiğimizi düşünüyorum. Yazık.”