Mehmet Ali Şengül
Hizmet Hareketi ve Hizmet’e gönül verenler, Kur’an ve sünnet makuliyeti etrafında, insanlık hayrına dünyanın barış ve huzuruna katkıda bulunmak üzere bir araya gelmiş, aynı kaderi paylaşan bir sivil kuruluştur.
Bir dönem irtica gerici, yobaz gibi kelimelerle Müslümanları yaftaladıkları gibi şimdi de hiçbir aslı faslı olmayan örgüt kelimesi ile suçlamaya çalışmaktadırlar.
Muhtemeldir ki, yarın herkes hırsız, katil, zani olabilir. Böyle bir ihtimale binaen, herkesi hapse doldurup, “sen yarın katil olabilirsin, hırsız olabilirsin diye gel bugün bunun hesabını ver” diye sorgulanabilir mi? Böyle bir kanun uygulaması dünyanın neresinde hangi dinde ve hangi medeni hukukta mevcuttur.
Ne dediğini bilmeyen, ne yaptığının farkında olmayan, dünyaya elimizden alacaklar korkusu ile ortalığı yakıp yıkan, hak hukuk tanımayan, yetimi, mağduru, garip ve masum insanları ezen, vatandaşın malı canı ve namusu ile oynayan zalimlere, süfyanlara, firavun ve deccallara hiçbir zaman itimat edilmez, sözlerine güven olmaz. Bunlar, bugün olmasa yarın, başı daraldığında kendi aile efradına, yakın akrabalarına bile benzer muamele yapabilirler. Bunların tarihin her döneminde olduğunu, kıyamete kadar da devam edeceğini unutmamalıyız. Onun için tedbir ve temkinle beraber ihlas, samimiyet, vefa ve sadakatle davayı hiçbir şeye alet etmeden devam ettirmeye çalışmak gerekiyor.
İşte bunun için, meydanı bu zalimlere bırakmama adına bizlere bir takım mükellefiyetler düşüyor. Bu sorumluluklarımızın hakkını verebilmek için biraz dertlenmemiz, yolumuzu kesmek isteyenlere karşı müteyakkız bulunmamız, günah işleme özgürlüğünü savunan zalimlere günah işleme fırsatı vermememiz, davanın hakkaniyeti adına diklenmeden dik durmamız lazımdır. Yoksa parmağını kaptırırsan el, elini verirsen kol, kolunu verirsen gövde isterler. Kendilerine teslim olmadıkça tatmin olmazlar.
Efendimiz (s.a.v) “Zalime de, mazluma da yardım ediniz.” diye buyurunca sahabeler “Ya Rasulallah mazluma yardımı anladık ama ya zalime nasıl yardım edeceğiz?” diye soruyorlar. O da (s.a.v) “Zalimin zulmüne mani olmakla.” cevabını veriyor. Zalimin zulmüne mani olmak, imanla, ahlakla mesuliyet şuuru ve zerre kadar hayır ve şerrin hesabının sorulacağı güne inanmakla ve inandırmakla mümkün olur.
Efendimiz (s.a.v) “Zalime de, mazluma da yardım ediniz.” diye buyurunca sahabeler “Ya Rasulallah mazluma yardımı anladık ama ya zalime nasıl yardım edeceğiz?” diye soruyorlar. O da (s.a.v) “Zalimin zulmüne mani olmakla.” cevabını veriyor. Zalimin zulmüne mani olmak, imanla, ahlakla mesuliyet şuuru ve zerre kadar hayır ve şerrin hesabının sorulacağı güne inanmakla ve inandırmakla mümkün olur.
Öyle ise tahripçi değil, tamirci olarak vazifelerimizi yapmakla mükellefiz. İnsanlığın iftihar tablosu sevgili Peygamberimiz (s.a.v). “Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin.” buyuruyor.
Allah’ı bilmeyen zalimlere, kafirlere, münafıklara, fasık ve facirlere Allah’ı tanıtıp sevdirmemiz gerekiyor ki, rabbimiz de bizden hoşnut ve razı olsun. Efendimiz (s.a.v) yine bir mübarek beyanında “yaptığınız her işi Allah rızası için yapın tavsiyesinde bulunmaktadırlar. Allah’ın rızası olmayan hiçbir işte hayır ve bereket yoktur.
Kıyametler kopsa terk etmememiz gereken bir vazifemiz var. O da küfür ve dalalet yangınında yanan neslimizin imanını kurtarmaktır. Kimseye zararı olmayan, herkese yararlı, faydalı emniyet ve güven insanı yetiştirmek ana vazifemizdir. Okullarımız, kurslarımız, kurumlarımız kapanıyor, mallarımız elimizden alınıyor diye ye’se düşülmemelidir.
İnsanın dünyaya gözünü açtığı an neyi vardı? Mal, can A’dan Z’ye mülk hepsi Allah’ın bize emaneti olarak, ahretimizi kazanmak üzere tevdi edilmiştir. Binaenaleyh aklı başında olan, ilim, iz’an, şuur sahibi bulunan her insan, yaratılış gayesi olan Allah’a kulluk ve ibadette bulunup, Allah’dan gelen musibetlere sabrederek tevekkül ve teslimiyet içinde vazifesini ihmal etmeden ikmal etmeye çalışmalıdır.
Bizler kimseye düşman değiliz. Allah’ın bütün kullarına, insan olduğu için değer veriyor, inananlara, inandıkları Zat’ın hürmetine saygı duyuyor, her gecenin ve fırtınaların bir sonu olduğu gibi, içinde bulunduğumuz bu sıkıntıların da bir gün son bulup, gerçeklerin ortaya çıkacağını sabırla bekliyoruz.
Allah (cc) adildir. Bize düşen vazife, müsebbibül esbab olan Rabbimize bir kere daha gönülden yönelmek, emirlerine saygılı davranıp, kadere teslim olmaktır.
Dünyanın model insanlara, hususiyle ahlak-ı aliyeyi İslamiyeyi yaşayarak, sevgi, hoşgörü, tatlı dil, güler yüzle insanlığa tanıtacak ve sevdirecek, fedakar, muhlis insanlara ihtiyacı var.
Allah’ın (cc) dünya markası haline getirdiği bu hizmeti dünyada insanlığa güven verecek bir tavırla sergileyelim ki, bugün yolumuzu kesmek isteyenler yanıldıklarını anlasınlar, nedamet ve pişmanlık duyarak istiğfarda bulunsunlar.
Bizler kimseye düşman değiliz. Allah’ın bütün kullarına, insan olduğu için değer veriyor, inananlara, inandıkları Zat’ın hürmetine saygı duyuyor, her gecenin ve fırtınaların bir sonu olduğu gibi, içinde bulunduğumuz bu sıkıntıların da bir gün son bulup, gerçeklerin ortaya çıkacağını sabırla bekliyoruz.