Türkiye ile AB arasındaki vize muafiyeti tartışması ve Köln’de düzenlenen ‘darbe karşıtı demokrasi mitingi’ sonrası Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumuna yönelik yorumlar basında geniş yer tutuyor.
Die Welt gazetesi, Türkiye ile AB arasındaki vize muafiyeti tartışmasına dair yorumları taşıyor sütunlarına. Gazete, sığınmacı akınının azalmasında Türkiye’ye borçlu olunmadığını belirten bir yoruma yer vererek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu eleştiriyor:
“Brüksel ve Berlin haklı olarak Türkiye’nin tehditlerine soğukkanlı şekilde tepki gösteriyor. Sığınmacı akını bugün birkaç ay öncesine oranla çok daha az. Ne var ki bu gelişmeyi Türkiye ile varılan anlaşmaya borçlu değiliz. Daha ziyade, Makedonya, Macaristan ve Avusturya gibi ülkeler aracılığıyla Balkon rotasının kapatılması, Türkiye üzerinden sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmasının engellenmesini sağladı. Almanya ve diğer popüler hedeflere ulaşmak mümkün olmadığından bu yana Yunanistan da daha az sığınmacı çeker hale geldi. AB, anlaşıldığı üzere Türkiye’nin sığınmacılara bakabilmesi için bir ton para ödüyor. Bu nedenle Ankara’nın kaybedecek çok şeyi var. Erdoğan, sonunda vize muafiyeti sağlanmasa dahi tüm bu tehditlerine rağmen Avrupa ile bir kopuş riski almayacaktır.”
Stuttgarter Zeitung gazetesi de AB-Türkiye vize muafiyeti tartışmalarına yönelik bir yoruma yer veriyor. Yorumda Erdoğan’ın tutumunda Merkel’in de payının olduğu belirtiliyor:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisine yeni bir ülke şekillendiriyor. Başbakan Merkel, darbe girişiminin ertesi günü, Erdoğan’ın çoktan verdiği aşırı tepki gösterilmemesi konusunda uyarmıştı. Şu sıralar, endişeli olduğuna dair açıklamalar yapıyor. Bu yeterli değil. Gazeteci ve yargılanan Erdoğan muhalifi Can Dündar’a, ‘endişeli olmak için biraz geç kalındı’ dediğinde katılmak zorundayız. İdam cezasının yeniden geri getirileceği söylendiğinde, AB üyelik müzakerelerinin sonlandırılacağı tehdidi, yeterli değil. Halihazırdaki tutum yeterince kınanmaya müsait. Öncelikle Türkiye’de olanlarla ilgili açık şekilde konuşulması gerekiyor. İkincisi, diplomatik krizde de gerekli sorumluluklar alınmalı. Türkiye’nin yaptığı gibi Büyükelçi’yi geri çekmek gerçekten de uygun olmazdı. Ancak neden bir yetkili hakkında rapor tutulmuyor ya da ekonomik bir toplantı iptal edilmiyor? Hiç şüphesiz Türkiye de AB’den bir şeyler istiyor sadece tersi söz konusu değil. Başka bir dili anlamayan Erdoğan’ın bunu anlaması sağlanmalı.”
Vize muafiyetine yönelik tartışmalara dair bir yoruma da Westfälische Nachrichten gazetesi yer veriyor. Gazete yorumunda Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu eleştiriyor:“Erdoğan’ın büyük adam bağımlılığı, normal devletler arası ilişkilere imkan tanımıyor. Zaten zorlu bir partner olan Türkiye, AB ama aynı zamanda NATO için güvensiz bir kantona dönüşüyor. Ankara ve Batı arasında şiddetli şekilde gümbürdüyor. Bu durumda Türk tuhaflık ve küstahlıklarını tehlikesiz olarak göstermek de işe yaramıyor. Erdoğan Türkiye’si bir partner olarak katlanılabilecek durumda değil artık. Ankara’nın vize muafiyetine karşılık, mülteci anlaşmasını feshetme tehdidi, bardağı taşıran son damla oldu. Avrupa şimdi net bir tutum sergilemeli. Erdoğan’ın ne Köln’deki dev ekranda ne de Brüksel’deki anlaşma masasında yeri var.”
Münchner Merkur gazetesinin aynı konuya dair yorumu ise şöyle:
“Erdoğan tehdit ediyor, Erdoğan dava açıyor, Erdoğan kışkırtıyor. Almanya Başbakanı Merkel’in izniyle Alman komedyenleri sürüklüyor. Alman hükümetinin demokratik haklarını gasp ettiğini söyleyerek Almanya’da yaşayan yüz binlerce Türkü milliyetçi bir öfkeye büründürüyor. Avrupa’yı da sığınmacılarla doldurmakla tehdit ediyor. Acımasız bir güç politikacısının içgüdüleriyle Erdoğan, Avrupa Merkel’in buyruğuyla dış sınırlarını kendi imkanlarıyla korumak yerine, Avrupa’nın anahtarını bir sultana, kendisine verdiğinden bu yana Avrupa’nın ne denli çaresiz hale geldiğini hissetti. Erdoğan sığınmacılarla, yaralı Merkel Almanyasını dışarıdan, Almanya’daki Türkiye kökenlilerle ise içeriden istikrarsızlaştırabilir. Bunu Berlin’i korkutmak için son olarak Köln’de etkili şekilde gösterdi.”
Köln’de Pazar günü düzenlenen ‘Darbe karşıtı demokrasi mitingi’ ülkede tartışmalara yol açtı. Alman siyasiler, Türkiye kökenlilerden öncelikle yaşadıkları ülkenin devletini tanımalarını istediklerini belirten açıklamalar yaptı. Basında miting haberleri, ‘Erdoğan mitingi’ olarak yorumlandı. Mitingde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dev ekrandan canlı bağlanmasına izin çıkmamasına da Ankara’dan tepki geldi. Türk hükümeti, Ankara’daki Alman Maslahatgüzarı’nı Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı. Tartışmaya dair yorumlar basında geniş yer buluyor.
Frankfurter Allgemeine Zeitung, kutuplaşmış Türkiye’nin iç meselelerinin Almanya’ya sirayet etme tehlikesine dair bir yoruma yer veriyor:
“Türk milliyetçiliği, camilerde şekillendirilip, aile içinde kuşaklara aktarıldığı haliyle Almanya’daki uyumu engelleyen bir zehir etkisi yaratıyor. Etkilerinden biri de toplum içinde kökleşmenin sağlanamaması. Bu durum da tehlikelere yol açıyor. Zira Türkiye derinden bölünmüş bir ülke. Tüm ideolojik bölünmeler Almanya’da da temsil ediliyor. Tek bir düğmeye basarak, Almanya’daki taraftarlarını harekete geçirebilirler. Bozkurtlar, PKK ya da şimdi de tam da tatil döneminde Erdoğan’ın AKP’si. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’da elinde tuttuğu kaldıracın etkisi, Almanya’nın Türkiye üzerindeki etkisinden daha büyük. Türkiye’yi bugün şekillendiren nefret ve korku, böylece bize geliyor. Türk çatışma potansiyelini bugüne kadar küçümsemiş olabiliriz.”