Mü’Min Yalancı Olmaz!

FEYYAZ HATTAPOĞLU
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Münafık’ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va’d ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyanet eder.
Şu an toplumda en yaygın hastalık hangisidir? Tabii ki kanser. Peki sosyal bünyemizde en yaygın olan hastalık hangisidir? Şüphesiz yalan hastalığı. O kadar çok sakındıran ayet ve hadis var ki… Bu yazı için birkaç örnek sunalım:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve hep doğru sözlü kimselerden olun!” (Tevbe,119)
Safvân İbnu Süleym (ra) anlatıyor:
– Ey Allah’ın Resûlü! Mü’min korkak olur mu? dedik.
– Evet! buyurdular.
– Pekiyi cimri olur mu? dedik, yine:
– Evet! buyurdular. Biz yine:
– Peki yalancı olur mu?” diye sorduk.
Bu sefer: “Hayır!” buyurdular.” (Muvatta, Kelâm 19)
“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta, Kelam 18)
Ebu Hureyre: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Münafık’ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va’d ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyanet eder. (Buhari, İman, 30)
Risale-i Nur’da “yalan”
“Sıdk, İslamiyet’in üssü’l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mîzacıdır. Öyle ise, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip, onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.
Evet, sıdk ve doğruluk, İslamiyet’in hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir; riyakârlık fiilî bir nevi yalancılıktır, dalkavukluk ve tasannu alçakça bir yalancılıktır, nifak ve münafıklık muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sani-i Zülcelalin kudretine iftira etmektir.
Küfür, bütün envaiyle kizbdir, yalancılıktır; iman sıdktır, doğruluktur. Bu sırra binaen, kizb (yalan) ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var; şark ve garp kadar birbirinden uzak olmak lazım geliyor. Nar ve nur gibi birbirine girmemek lazım.
Necat (kurtuluş) yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vuska sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.
Amma maslahat (iyi işler) için kizb (yalan) ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim “muvakkat” fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.” (Hutbe-i Şamiye)
“Evet, Müseylime’yi esfel-i sâfilîne düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü’l-Emîn aleyhissalâtü vesselâmı âlâ-yı illiyyîne çıkaran sıdktır ve doğruluktur.” (27.söz)
“ Yalan lafz-ı kâfirdir”
“Sual: Her şeyden evvel bize lazım olan nedir?
– Doğruluk.
– Daha?
– Yalan söylememek.
– Sonra?
– Sıdk, sadakat, ihlas, sebat, tesanüttür.
Sual: Neden?
– Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kafi değil midir ki, hayatımızın bekası îmanın ve sıdkın ve tesanütün devamıyladır.” (Tarihçe-i hayat,1. Kısım)
“Bütün hayatımda, ‘en menfaatli ve en iyi hile, hilesizlik olduğu’ düstur olduğundan, bütün müdafaatımda hak ve hakikat ve sıdk ve doğruluk esasını takip ettim.” (Tarihçe-i hayat,3. kısım)