Kuşbakışı İstanbul’a bakıyorum; mekan, kentin Avrupa tarafındaki merkezindeki onlarca katlı bir gökdelenin tepesinden tüm şehir ayaklar altında…Mezarlıklar dışında, tek bir yeşil kalabilmiş yer yok gibi.
Kilometrelerce uzanan bir beton deryası ve her beton kırıntısı bu şehrin, para demek. Acıklı bir zenginlik manzarası ve tabii, sadece İstanbul’da değil, çeper çeper tüm Türkiye’ye uzanan bir emlak üzerine kurulu yolsuzluk ağı uzanıp gidiyor. Milletvekilinden en üst düzey politikacısına uzanan bir yolsuzluk manyası yaşanıyor Türkiye’de.
Geçtiğimiz yıllarda, yargı süreçleri yoluyla, yolsuzluktan faili meçhullere, kirli işlerin devlette yumaklanan ağlarıyla hesaplaşmak mümkün olabilseydi, kuşkusuz bu rant deryası da bu kadar fütursuzca kıtıklaşmaz, çözülmez bir biçim almazdı.
Günü gelecek, Türkiye’nin ağırlıklı bir kısmı, bu yolsuzluktan bıkacak, arınmak isteyecek. İşte o zaman, Türkiye’nin gerçek “Temiz Eller” süreci başlayacak.
Malum, İtalya’da 1990’larda gerçekleşen, “Mani Pulite”, tüm ülkenin siyasi düzlemini değiştiren bir yolsuzluk soruşturmaları zinciriydi. Türkiye’deki “Ergenekon” soruşturmaları da, İtalya’daki “Temiz Eller” sürecine benzetiliyordu. Ben, defalarca iki sürecin farklılığını ve İtalya’daki “Temiz Eller” soruşturmalarının, yolsuzluk odaklı olduğunu; “derin devlet” olarak adlandırılan yapının, Türkiye’deki Kürt Sorunu ve faili meçhuller gibi boyutlarının bambaşka bir çerçeve kazandırdığını yazdım. Yani, Türkiye’de “derin devlet” ile hesaplaşmak, devletin ideolojik yapısına da dokunmak anlamına gelen, çok netameli, hassas bir beyin ameliyatına benziyordu.
İtalya’da ise “Temiz Eller”, yolsuzluk gibi, hem ülkeleri içten içe çürüten, hem de toplumsal bağımlılık yaratan bir “afyon” ile uğraşmayı gerektiriyordu. İtalya’nın işi bir açıdan bakınca, “daha tehlikesiz” ve kolaydı.
Ama, İtalya’nın zayıflığı, yolsuzluğun yarattığı toplumsal bağımlılıktı ve Temiz Eller soruşturmaları, Türkiye’de zannedildiğinin aksine, hiçbir zaman tam başarıya ulaşamadılar.
Evet, İtalya’nın 1950’lerden 1980’lerin sonuna kadar oluşan ve boğazına kadar yolsuzluğa batmış sağ ve sol partileri, liderleri ve duayen politikacıları, siyaset sahnesinden silindi. Ancak, yerlerini Silvio Berlusconi ve şürekası aldı. Mafya liderlerinin eskileri gitti, yenileri geldi. Sicilya Mafyası, “Cosa Nostra” zayıfladı; Napoli Mafyası “Camorra” ve Calabria Mafyası “Ndràngheta” güçlendi.
Şimdi, Berlusconi de silindi siyaset sahnesinden ve yolsuzluk soruşturmaları ile uğraşıyor ama politikada sorunlu dönemler hala bitmedi.
Komedyen Beppe Grillo’nun Cinque Stelle (Beş Yıldız) hareketi, sadece “sözün” ve “internetin” gücüne dayanarak, sosyal medya üzerinden örgütlenerek ve örgütleyerek ülkenin en büyük siyasi güçlerinden birine dönüştü. Roma’da, belediye başkanlığını alacakları konuşuluyor; ama Beş Yıldız, “söze” dayalı bir hareket ve somut bir programa ya da ideolojiye sahip değil.
22 Nisan’da Corriera della Sera’ya bir röportaj veren savcı Piercamillo Davigo, İtalya’da yolsuzluğun günümüzdeki durumun, 1990’lardan daha kötü olduğunu öne sürdü. Davigo, “rastgele” bir isim değil. Türkiye’de daha çok, “Temiz Eller” deyince akla, savcı Antonio di Pietro geliyor; ama Davigo da, bu soruşturmaların başlıca aktörlerinden olan bir savcı.
Halen “Savcılar Birliği Başkanı” da olan Davigo, 1990’lar ve öncesine kıyasla, “politikacıların, çalmaktan vazgeçmediğini, sadece çalıp da yakalanınca utanmaktan vazgeçtiklerini” öne sürdü. Mafya ile ilintili kilit davalarda savcılık yapan Nicola Gratteri de, Davigo’yu destekleyerek, “20 yıl önce, mafya patronları siyasetçilere ricacı olurdu; şimdi, siyasetçiler, mafya patronlarına ricacı oluyor” diye bir açıklama yaptı.
Genç politikacı, merkez sol Demokratik Parti lideri ve Başbakan Matteo Renzi, yolsuzluk iddialarına çok sert tepki veriyor. Renzi, “Bu ülkede, ‘yolsuzlukla mücadele ediyoruz’ diye yargı, resmen barbarlık yaptı” gibi bir yorumda bile bulunmuştu. Bu arada, Renzi’nin kendi hükümeti, ciddi yolsuzluk suçlamaları ile karşı karşıya.
Transparency International (Uluslararası Şeffaflık Derneği) kayıtlarına bakınca da, İtalya, Bulgaristan ile beraber, Avrupa Birliği’nin en “yolsuz” ülkeleri.
Gene de, “Türkiye, İtalya’nın bugünkü haline bile keşke yaklaşabilse” diyebileceğimiz, hazin bir dönemdeyiz.
(Kaynak: Yarınabakış)