Yasin Kesen
Yayıncılık, bir çoğumuzun düşündüğü gibi matbaanın keşfedilmesi ile başlamış bir hareket değil.
Yayıncılığın başlangıcı, ilk yazı türü olarak kabul edilen çivi yazısından da öncedir.
Yayıncılık bir iletişim aracı.
Bu da aklından geçeni bir başkasına duyurma, bir başkasıyla iletişim kurma demek.
Yayıncılık belki ilk olarak dumanla işaret verenlerin başlattığı bir şey. Ya da tarih öncesi çağlarda, birisine karşı sevgisini ya da kızgınlığını başka insanların önünde bir takım davranışlarla sergilemek.
Yayıncılığın özünde; düşüncenin aktarılması ve iletişim kurma yatıyor.
Tarihin yazı ile başladığı kabul edilir. İlk yazılı yayıncılık da tarihteki ilk yazı türü kabul edilen çivi yazısı ile başlamıştır diyebiliriz. Taşların üzerine resim ya da harfler çizilerek bırakılan mesajlar bugün bile araştırma konusu. Geçmişten bugüne bir iletişim hamlesi olan çivi yazılarının yerini zamanla papirüs almış ve kağıda dayalı yayıncılığa geçiş burada başlamış.
Yayıncılığın çağ atladığı dönem ise matbaanın keşfine dayanır.
Seri üretim baskı imkânı sağlayan matbaa sistemi, kitapların çoğalıp yaygın hale gelmesine kapı aralayan bir aşama.
Ağaç oyma tekniği kullanarak milattan sonra 593’te Çin’de kurulan ilk matbaa, 1904’te Amerikalı Ira W. Rubel’in bulduğu ofset baskı yöntemine kadar bir çok safhadan geçmiş. Asırlar süren zincirleme bir inovasyon da denilebilecek bu gelişim sürecinde bilginin dolaşım hızı da artmış, toplumların bilgiye ulaşma ihtiyacı da.
20. yüzyıl, yayıncılığın çağ atladığı dönem olarak kayıtlara geçmiştir muhtemelen.
Özellikle 1900’lerin son çeyreğinde radyo ve televizyonun icad edilip tüm dünyayı kuşatması ile yayıncılığın eğlenceyi de kapsayan boyutlara ulaştığından bahsedilebilir. Çok maksatlı ve çok boyutlu yayıncılığın trend haline gelmesiyle bu işin adının da medyaya dönüştüğünü söyleyebiliriz.
21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren yaygınlaşan internet, medya ve yayıncılıkta köklü değişimlere de yol açtı, açıyor. Sadece internet değil, toplumsal gelişmeler ve sosyo ekonomik süreçler de medyada dönüşümü derinden etkileyen nedenler arasında.
Günümüz itibariyle medyaya bakıldığında; dünyadaki en büyük ve en etkili medya organı olarak Facebook görülebilir.
Kendisi bizzat içerik üretimi yapmıyor olsa da; ortaya koyduğu platform ve içeriklerin medya tüketicilerine ulaştırılmasında uyguladığı algoritma sayesinde toplumların haber alma, eğlenme ve iletişim ihtiyaçlarını direkt etkilediğini kabul etmek gerek.
Adeta televizyonun yerini alan Youtube ve diğer online mobil video servisleri, televizyonculukta yenilenme ve dönüşümü zorlayan platformlar haline geldi.
Cep telefonlarındaki kısa mesajların müthiş bir haberleşme servisi olarak kullanılabileceği tartışılıp projeler üretilirken 2006’da internet dünyasına düşen Twitter, tüm bu fikirleri süpürüp yerle bir etti.
Hakeza WhatsApp uygulaması tamamen SMS’in yerine geçmekle kalmadı, bir çok kullanıcı için Twitter’dan daha etkili bir haberleşme aracı haline geldi.
Bilgiye ve habere erişme ihtiyacının yıllar içerisinde katlandığı ortada. Eğlence aracı olarak medya platformlarına erişme ihtiyacının daha da fazla arttığı bir gerçek.
Gelişmiş ülkelerde markalar; tüm reklam, kampanya ve pazarlama yatırımlarında önceliği internet ve özellikle sosyal medya platformlarındaki akımlara göre şekillendirmeye başladı.
Matbaacılık ve kağıda dayalı yayıncılık, medyanın yenilenme süreçlerinde yüzyıllar boyunca çok önemli bir yerde durmuş olsa da artık öyle değil.
Kağıdın yerini akıllı telefon ve tabletler alırken, mürekkebin yerini internet aldı.
Medyanın değişim sürecinde teknoloji dünyasındaki devlerin henüz çare bulamadığı tek sorun enerji!
Geliştirilen küçücük teknojik cihazlar onlarca hatta yüzlerce işlevine rağmen pil sorununu çözemedi. Pili biten bir aletin; kağıttan hatta çivi yazılarının kullanıldığı dönemden de geriye düştüğünü söylemek abartı olmaz.
İnternet erişiminin ulaşmadığı noktalarda da adeta işlevsiz kalan akıllı cihazlar, insanlık olarak bilgi, haber ve eğlence içerikli medyaya ne kadar bağımlı hale geldiğimizin göstergesi.
Sesini duyurmaya çalışan ya da iletişim kurmaya çalışan birilerinin mesajını almaya duyduğumuz açlık, insan olmamızın özünde yatan özgürlük sevdasından başka bir şey olmasa gerek!…
(Kaynak: Zaman Fransa)