Öyle anlaşılıyor ki, Ramazan–ı Şerif’ten sonra gelen Şevval ayında 6 gün nafile oruç tutmak âdeti, tarih boyunca teravih namazı gibi sıcak bir ilgi ile karşılanmış, Ramazan ayı boyunca oruca alışmış müminler Şevval ayında da altı gün orucuna sahip çıkarak günümüze kadar Şevval orucunu sürdüre gelmişlerdir.
Nafile ibadetlere teşvik hadislerine baktığımızda bu sıcak ilginin bir sebebini de Efendimiz (sas) Hazretleri’nin hadislerinde görebiliyoruz. Buyruluyor ki:
– “Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç daha tutarsa bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!”
Önemli bir kazanç doğrusu. Hadisi açıklayanlar şöyle diyorlar:
-Ramazan ayı boyunca oruç tutan insan her orucuna onar sevap almış olsa üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir kamerî sene oruç tutmuş sevabı.
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, büyük bir ihlas ve gönül arzusu ile yapmaktır. Bazen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 ay nâfile oruç sevabına bile vesile olabilir. “İhlas ile kim ne isterse Rabb’imiz onu verebilir.” denmiştir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir. Tıpkı çöldeki bir yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi. Biri düşünmüş ki:
Bu çölün ortasında yaşlı bir adam ve çocuk yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu dağın tepesindeki taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar bineklerini buraya çekip taşın üstüne çıkarak kolayca binsinler, sevabı da bana olsun.
Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabb’imiz istediği sevabı ihsan eylemiş. Ancak böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:
-Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta gidenler fark edemeyerek taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun. ..
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı niyet ettiği sevaba nail olmuş.. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul..
Biz de sâfi bir niyetle otuz Ramazan’ımıza altı oruç daha ilave edersek, belki Rabb’imiz bu samimi niyetimize bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, Rabb’imizin sınırsız rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O’na da şâmil göremez. Yeter ki büyük bir şevkle yapalım bu gibi nafile ibadetlerimizi.
Bu şevval orucunun arka arkaya tutulması da şart değildir. Şevvâl ayı içinde tutulması yeterlidir.
Ayrıca Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç oruçları tutmak daha makul olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek, yerinde bir dikkattir. Kaldı ki şevvalde tutulan borç oruçlar da şevval orucu yerine geçer diyenler de vardır.
Bir diğer husus da, Ramazan Bayramı ile iki ay sonra gelecek olan Kurban Bayramı arasında nikâh yapılmaz iddiası vardı ki, artık bu yersiz iddia etkisini kaybetmiştir. Aişe validemizin nikâhı Şevval’de yapılmış, yani iki bayram arasında gerçekleşmiş, dünyanın en bahtiyar ve mutlu nikâhı olarak tarihe geçmiştir.
Bu yanlış anlayış şuradan da gelmiş olabilir. Şayet Ramazan Bayramı cuma gününe tevafuk ederse, bayram namazı ile az sonra kılınacak cuma namazı arası iki bayram namazı arası demektir.
Böylesine dar iki bayram namazı arasına nikâhınızı sıkıştırmayın, tavsiyesini, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında nikâh yapmayın şeklinde anlayanlar sebep olmuş olabilirler bu yanlış anlayışa denmektedir.
– “Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç daha tutarsa bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!”
Önemli bir kazanç doğrusu. Hadisi açıklayanlar şöyle diyorlar:
-Ramazan ayı boyunca oruç tutan insan her orucuna onar sevap almış olsa üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir kamerî sene oruç tutmuş sevabı.
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, büyük bir ihlas ve gönül arzusu ile yapmaktır. Bazen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 ay nâfile oruç sevabına bile vesile olabilir. “İhlas ile kim ne isterse Rabb’imiz onu verebilir.” denmiştir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir. Tıpkı çöldeki bir yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi. Biri düşünmüş ki:
Bu çölün ortasında yaşlı bir adam ve çocuk yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu dağın tepesindeki taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar bineklerini buraya çekip taşın üstüne çıkarak kolayca binsinler, sevabı da bana olsun.
Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabb’imiz istediği sevabı ihsan eylemiş. Ancak böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:
-Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta gidenler fark edemeyerek taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun. ..
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı niyet ettiği sevaba nail olmuş.. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul..
Biz de sâfi bir niyetle otuz Ramazan’ımıza altı oruç daha ilave edersek, belki Rabb’imiz bu samimi niyetimize bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, Rabb’imizin sınırsız rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O’na da şâmil göremez. Yeter ki büyük bir şevkle yapalım bu gibi nafile ibadetlerimizi.
Bu şevval orucunun arka arkaya tutulması da şart değildir. Şevvâl ayı içinde tutulması yeterlidir.
Ayrıca Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç oruçları tutmak daha makul olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek, yerinde bir dikkattir. Kaldı ki şevvalde tutulan borç oruçlar da şevval orucu yerine geçer diyenler de vardır.
Bir diğer husus da, Ramazan Bayramı ile iki ay sonra gelecek olan Kurban Bayramı arasında nikâh yapılmaz iddiası vardı ki, artık bu yersiz iddia etkisini kaybetmiştir. Aişe validemizin nikâhı Şevval’de yapılmış, yani iki bayram arasında gerçekleşmiş, dünyanın en bahtiyar ve mutlu nikâhı olarak tarihe geçmiştir.
Bu yanlış anlayış şuradan da gelmiş olabilir. Şayet Ramazan Bayramı cuma gününe tevafuk ederse, bayram namazı ile az sonra kılınacak cuma namazı arası iki bayram namazı arası demektir.
Böylesine dar iki bayram namazı arasına nikâhınızı sıkıştırmayın, tavsiyesini, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında nikâh yapmayın şeklinde anlayanlar sebep olmuş olabilirler bu yanlış anlayışa denmektedir.