Anne Van Roste 22 yaşında, Belçikalı. 5 yıldır empati yapma adına oruç tutuyor. Tuttuğu oruçlar ruhunda çeşitli güzelliklere kapı aralamış. Mesela, iftarda çok yemenin, orucun ruhuna aykırı olduğunu söyleyen Van Roste, iftarını ekmek, pirinç ve meyve ile yaptığını söylüyor.
Belçika, yaklaşık elli yıl önce ekonomik göç vesilesi ile Türkiye ve Fas gibi Müslüman ülkelerden göç aldı. İlk gelen Müslüman işçilerin amacı para kazanıp ülkelerine dönmek iken, ikinci ve üçüncü nesil artık Belçika vatandaşı ve ülkenin bir parçası durumunda.
Belçika’da Müslümanların oruç tutması, diğer insanların da dikkatini çekti haliyle. İş yerlerinde, okullarda, arkadaşlarının oruç tutmaları ilgi ve meraka konu oldu. ‘Su içmeniz de mi yasak?’ ‘Kimse görmeden de mi bir şeyler yiyemiyorsunuz?’ gibi klişeleşmiş sorular hâlâ güncelliğini korumakta.
Bunların yanı sıra olumlu etkilenenler de yok değil. Mesela 22 yaşında olan yeni üniversite mezunu Anne Van Roste, 5 yıldır aralıksız Ramazan’da oruç tutuyor. Müslüman arkadaşlarıyla dayanışma amacıyla oruca tutmaya başladığını söyleyen Van Roste, “16 yaşımda oruç tutmaya başladım ve o zaman lisede okuyordum. Okulumda çok sayıda Müslüman arkadaşım vardı. Ramazan ayı başladığında hepsi oruç tutardı. Arkadaşlarımın evinde sahur ve iftar yapıyordum. Empati yapma adına başladığım oruca hâlâ devam ediyorum.” diyor.
Belçika’da, yaklaşık 19 saat oruç tutulduğunu ve yaz aylarında biraz zorlandığını söyleyen Anne Van Roste, iftarları mütevazı bir şekilde yapmaya çalıştığını söylüyor.
‘Kendimi Müslümanların yerine koymaya çalışıyorum’
Katolik kilisesinde vaftiz olduğunu, çocukluğunda dönem dönem ailesi ile birlikte kiliseye gittiğini fakat kendisini herhangi bir dine bağlı hissetmediğini ifade eden Van Roste, “Aç kalmaya hiç alışkın değilim ve acıktığımda yemek yerim. Fakat oruç tutarak yemek yemenin önemini daha iyi anlıyorum.” şeklinde konuşuyor.
‘Çocukluğundan itibaren oruçtutanlar çok şanslı’
Belçika’da oruç süresinin, yaklaşık 19 saat olması insanları zorluyor. Erken yaşta oruç tutmaya başlayanların çok şanslı olduğunu ifade eden Van Roste, “Oruç tuttuğumda çok acıkıyorum. Müslümanlar gibi şanslı değilim çünkü çocukluğumdan bu yana oruç tutmuyorum, bana çok ağır geliyor. Belçika’da yaklaşık 19 saat oruç tutuyoruz ve yaz aylarında bu sabrımızı zorlayabiliyor.” diye konuştu.
“Babam oruç tuttuğum için bana kızıyor”
İftar vaktinin saat 22 civarında olduğu için genellikle evde tek başına iftar yaptığını ifade eden Van Roste, “Babam oruç tuttuğumu bilmiyor, iftarımı evde gizlice yapıyorum ve o bunu doğru karşılamıyor. Babam, neden oruç tuttuğumu anlamıyor, ‘Müslümanlar oruç tutuyor ama sen neden tutuyorsun?’ gibi sorular yöneltiyor bana. Bazı Müslüman arkadaşlarım da benim dalga geçtiğimi sanıyorlar. Bu tür durumlarla karşılaşmamak için oruç tuttuğumu gizliyorum. İftar sofralarında yemek ve fotoğraf paylaşmamaya da dikkat ediyorum.” şeklinde konuşuyor.
‘İftarda 5 hamburger 10 pasta yemiyorum’
Van Roste, zaman zaman Müslüman arkadaşlarının kendisini evlerine davet ettiğini, birlikte sahur ve iftar yaptığını söylüyor. Anne Van Roste sözlerini şöyle tamamlıyor, “Çok sevdiğim bir Müslüman arkadaşımla birlikte sahur ve iftar yapıyoruz. Arkadaşlarımla birlikte iftar yapmak, tek başıma yapmaktan tabii ki çok daha güzel. Belçikalı arkadaşlarıma da oruç tutmaları için öneride bulunuyorum. Oruç tutarak açlığın ne kadar zor bir şey olduğunu ve çoğu fakir insanın belki her gün bu açlıkla mücadele ettiğini hissedebiliyorum. İftarda da çok az yemek yemeye çalışıyorum çünkü eğer fakirleri ve aç kalan insanları düşünüyorsak ona uygun hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir fastfood restoranına giderek 5 büyük boy hamburger menü veya, 10 tane pasta yemiyorum. O zaman oruç tutmanın bir anlamı kalmadığını, ruhunun yok olduğunu, prensip dışı hareket edildiğini düşünüyorum. İftarda, ekmek, pirinç, salata ve meyve yiyerek orucumu açıyorum.”
(Rıza Doğan – Brüksel)