Birinci Dünya Savaşı kaybedildi, Balkanlar kaybedildi, Osmanlı imparatorluğu kolonları çürük bina gibi yıkıldı.
★
Anadolu tıpkı “Silistre” gibi savunuldu.
Eşsiz milli mücadele destanıyla “vatan” haline getirildi.
Enkazın altından sağ salim Türkiye Cumhuriyeti çıktı.
★
Sene 1934…
Mustafa Kemal “vatanınıza gelin” dedi.
Balkan Türklerinin çoğu pılısını pırtısını topladı, komşularıyla helalleşti, asırlardır vatan bildikleri toprakları terkederek, yeni bir hayat kurmak üzere, Anadolu’nun bağrına, “anavatan”a geldi.
Her kafileye bir başka şehir, adres olarak gösterildi.
Silistre’den gelenlerin yuva kuracağı yer, Elazığ’dı.
★
Çoluk çocuk, genç yaşlı, vapurla İstanbul’a, oradan at arabalarıyla Elazığ’a ulaştılar.
Bitkin ama umutluydular.
Önce Elazığ merkezde toplandılar, sonra iskan edilmek üzere Elazığ’ın köylerine dağıtıldılar.
★
Atatürk’ün Elazığ bölgesinde en sevdiği yer, Hazar Gölü’nün kıyılarıydı.
Hem iklimi güzeldi, hem manzarası muhteşemdi, hem de tarıma elverişli düzlükleri vardı.
1933 yılında bizzat talimat verdi…
“Buraya bir ilçe kurunuz ve doğunun Yalovası yapınız” dedi.
★
Sivrice işte böyle kuruldu.
★
Balkan göçmenleri, özellikle Silistre’den gelenler Sivrice’ye yerleştirildi.
Başlangıçta sadece 24 göçmen hanesi ve bir hükümet binası vardı.
Bugün 50 köyün bağlı olduğu bir ilçe.
★
Kovancılar ilçesi de öyle…
Silistre’nin Kovancılar köyünden Elazığ’a gelen Türkler burada iskan edilmişti.
Kendileriyle beraber köylerinin adını da taşımışlardı.
Sivrice gibi 1934 yılında sıfırdan inşa edilirken, Silistre’deki köylerinin adını, Elazığ’daki köylerine vermişlerdi.
Bu yazı Yılmaz Özdil’in makalesinden alıntılanmıştır.