Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) mimarlarından Ceza Hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç, 7 ve 10 Mayıs tarihlerinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar dikkat çekti. Türkiye’de ‘Hizmet Hareketi’yle ilgili “irtibatlı” ve “iltisaklı” olduğu iddialarına dayalı olarak bir tezvirat süreci yaşandığını söyleyen Özgneç, “Soruşturma ve kovuşturmalarda görev yapan kamu görevlileri de, “itiraf” senaryolarıyla bu sürece önemli destek vermektedirler. Öyle ki bu senaryolar, dönüp dolaşıp, destek veren kamu görevlilerini de etkilemeye ve hatta vurmaya başlamıştır. Bu senaryolar sebebiyle, kamu kurumlarındaki çalışma barışının ve verimliliğinin de olumsuz yönde önemli ölçüde etkilendiği malumdur.” dedi.
Özgenç, 7 Mayıs’ta paylaştığı ilk grup twitini, “Türkiye, Nazi Almanyası’nda, Alman toplumunun yaşadığı tezviratın acı tecrübelerinden ders almamışa benzemektedir.” diyerek bitirdi.
Tezvirat sürecinin ‘meşrulaştırılması’ işini yargı üstlendi
10 Mayıs’ta paylaştığı twetlerde ise ‘Tezvirat sürecinin “meşrulaştırılması” işini, yargı üstlendi’ diyen Özgenç, “7 Mayıs günlü mesajımda söz konusu ettiğim Türkiye’de yaşanan tezvirat sürecinin “meşrulaştırılması” işini, yargı mensupları üstlenmiştir. Bu sürecin “meşrulaştırılması”na yönelik ilk adımı, Anayasa Mahkemesi atmıştır. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 4.8.2016 t. ve e. 2016/6 [değişik işler], k. 2016/12 s. kararı, bu sürecin yolunu açan ilk adım olmuştur. Yüksek Mahkemenin iki üyesinin görevden ihracına ilişkin söz konusu kararda gerekçeler arasında “sosyal çevre bilgisi”ne yer verilmiştir. Her ne kadar söz konusu karar, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca alınmış ise de, mahiyeti itibarıyla idari bir karardır; yargı kararı değildir. Zira, bu özelliği sebebiyledir ki, söz konusu karar, resmi gazetede yayımlanmamıştır.” dedi.
HSYK Genel Kurulunun verdiği muhtelif kararlarla da bu uygulamanın “meşruiyet” zemini bulduğu görüntüsü kazandığının altını çizen Özgenç, şu kararların örnek verdi:
HSYK Genel Kurulunun 24.8.2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararı (rg: 25 Ağustos 2016/29812).
HSYK Genel Kurulunun 13.2.2017 tarihli ve 2017/35 sayılı kararı (rg: 21 Şubat 2017/29986).
HSYK Genel Kurulunun 17.3.2017 tarihli ve 2017/113 sayılı kararı (rg: 18 Mart 2017/30011).
HSYK Genel Kurulunun 3.4.2017 tarihli ve 2017/665 sayılı kararı (rg: 4 Nisan 2017/30028).
HSYK Genel Kurulunun 5.5.2017 tarihli ve 2017/682 sayılı kararı (rg: 6 Mayıs 2017/30058).”
Ve şöyle devam etti: “İzahat kısmı itibarıyla birbirinin aynısı olan söz konusu kararlarda görevden ihraç edilen hakim ve savcıların ihraç “gerekçeleri” arasında yer verilen “sosyal çevre bilgileri” ibaresiyle başlayan açıklamalar, bu süreci “meşrulaştırma” gayretinin bir yansımasıdır.” dedi.
Özgenç, 7 Mayıs’ta paylaştığı ilk grup twitini, “Türkiye, Nazi Almanyası’nda, Alman toplumunun yaşadığı tezviratın acı tecrübelerinden ders almamışa benzemektedir.” diyerek bitirdi.
Tezvirat sürecinin ‘meşrulaştırılması’ işini yargı üstlendi
10 Mayıs’ta paylaştığı twetlerde ise ‘Tezvirat sürecinin “meşrulaştırılması” işini, yargı üstlendi’ diyen Özgenç, “7 Mayıs günlü mesajımda söz konusu ettiğim Türkiye’de yaşanan tezvirat sürecinin “meşrulaştırılması” işini, yargı mensupları üstlenmiştir. Bu sürecin “meşrulaştırılması”na yönelik ilk adımı, Anayasa Mahkemesi atmıştır. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 4.8.2016 t. ve e. 2016/6 [değişik işler], k. 2016/12 s. kararı, bu sürecin yolunu açan ilk adım olmuştur. Yüksek Mahkemenin iki üyesinin görevden ihracına ilişkin söz konusu kararda gerekçeler arasında “sosyal çevre bilgisi”ne yer verilmiştir. Her ne kadar söz konusu karar, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca alınmış ise de, mahiyeti itibarıyla idari bir karardır; yargı kararı değildir. Zira, bu özelliği sebebiyledir ki, söz konusu karar, resmi gazetede yayımlanmamıştır.” dedi.
HSYK Genel Kurulunun verdiği muhtelif kararlarla da bu uygulamanın “meşruiyet” zemini bulduğu görüntüsü kazandığının altını çizen Özgenç, şu kararların örnek verdi:
HSYK Genel Kurulunun 24.8.2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararı (rg: 25 Ağustos 2016/29812).
HSYK Genel Kurulunun 13.2.2017 tarihli ve 2017/35 sayılı kararı (rg: 21 Şubat 2017/29986).
HSYK Genel Kurulunun 17.3.2017 tarihli ve 2017/113 sayılı kararı (rg: 18 Mart 2017/30011).
HSYK Genel Kurulunun 3.4.2017 tarihli ve 2017/665 sayılı kararı (rg: 4 Nisan 2017/30028).
HSYK Genel Kurulunun 5.5.2017 tarihli ve 2017/682 sayılı kararı (rg: 6 Mayıs 2017/30058).”
Ve şöyle devam etti: “İzahat kısmı itibarıyla birbirinin aynısı olan söz konusu kararlarda görevden ihraç edilen hakim ve savcıların ihraç “gerekçeleri” arasında yer verilen “sosyal çevre bilgileri” ibaresiyle başlayan açıklamalar, bu süreci “meşrulaştırma” gayretinin bir yansımasıdır.” dedi.