Sonuçlarını Gördükten Sonra Faili Bulacağız

[Tarık Toros]

Korkut Özal da gitti. Onu 2003’te tanıdım. 74 yaşındaydı. Ufuk Güldemir’in sahibi olduğu Habertürk televizyonunda bir sene sürecek haftalık bir program yaptık, Salı geceleri.
Müthiş disiplinli, titiz, dikkatli bir aydındı. Siyaset defterini dürüp duvara asalı çok olmuştu. Artık bir kanaat önderiydi, hayatının sonbaharında bütün derdi ülkesini daha ileride görmekti.
O yaşında dinçti. Biz gençlere parmak ısırtıyor, hemen her gün bir saat yüzüyordu. Aşağı yukarı her hafta seyahat ediyordu, Afrika’dan Asya’ya gitmediği ülke yoktu. TV programımız canlıydı ama seyahatleri yüzünden çok defa bant kayıt yaptık.
Yönü Batı’daydı
Her programa, yeni çıkan bir İngilizce kitapla gelir, altını çizdiği satırları analiz ederdi. Yönü Batı’daydı. Türk televizyonlarında kimse ABD seçimlerini konuşmazken, George W. Bush ile John Kerry arasındaki başkanlık yarışını yakından takip eder anlatırdı. Yine, Bill Clinton’ın “My Life” kitabı Türkiye’de yokken, yurt dışından buldurup getirtmiş, bir programı ona ayırmıştı.

Kardeşi darbenin “bir numarası” çıkan kişi, iktidar partisinde genel başkan yardımcılığına devam ediyor. Yine şu dönemin kudretli savcısının kardeşi “malum örgütten” açığa alınıyor. Hiçbir yerde devreye girmeyen “suçun şahsiliği” anca burada işe yarıyor. Onun dışında, soyadı tutan içeri atılıyor, yüz binler aç susuz kara kışa giriyor.

Hayatımda gördüğüm ve şahadet ettiğim nadir dini bütün insanlardan biriydi. Aylarca üzerinde çalıştığı dua kitabını tamamladıktan sonra ilk baskısını nasıl heyecanla hediye ettiğini bugün gibi hatırlarım.
Sınamaktan korkmayın
Konuşmalarında Türkiye’ye, siyasi iktidara yol göstermeye gayret eder, çıkışları ve önerileriyle yer yer rahatsız ederdi. Ondan öğrendiğim ilk ders şuydu, mealen aktarıyorum: “Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelere hep sonrasıyla bakarım. Yani, herhangi bir mühim gelişmeden sonraki dönemde ne olmuş, hadiseler nasıl seyretmiş, takip ederim. Bunu dikkatli analiz ederseniz, baştaki olayı da çözersiniz. 11 Eylül 2001’de ABD’deki terör saldırıları böyledir. Ardından yaşanan gelişmelere bakın, büyük devletlerin ve istihbarat örgütlerinin bu terörde dahli olduğu sonucunu çıkarırsınız.”
Bunu 5 kelimeyle şöyle özetliyorum: Bildiklerinizi yüzleştirin hayatla ve sınamaktan korkmayın.
Korkut Bey, ağabeyi Turgut Özal’la çok yakındı. Aralarında sadece bir buçuk yaş vardı. Bir gün merakımdan sordum, “Turgut beyin öldürüldüğünü düşünüyor musunuz?”
Aynı mantıkla cevap vermişti: “Bu konuda elimde bir şey yok, fakat onun gidişinden sonra olanlara bakınca özellikle ortadan kaldırılmış olduğu neticesine varıyorum.”
Şu gün olan bitene bir de bu bakış açısıyla bakar mısınız?
Muhalefetin ve duyarlı sivil toplumun aklı, şimdilerde başına geliyor. “Karşı darbe” demeye başladılar. “Darbe olsa bundan daha kötü ne olabilirdi?” diye sorar oldular. “12 Eylül bile bunu yapmadı” diye söylenir oldular.
Geçmiş olsun.
Ülkede yaşanan her şey iki terör örgütü ve üst akıla indirgendi. Herkesin ama herkesin bu örgütlerle veya üst akılla irtibatlandırılması yakındır. Heybe geniş: Yardım, yataklık, destek, üyesi olmadan çalışmak, subliminal mesaj vermek, tweet atmak vs.
Her sabah bir hadiseyle uyanıyoruz. Tuhaf olan, insanların halen şaşkınlığa düşmesi ve olayı anlamaya, izah etmeye çalışması.

İhraç edilen şanslı öğretmenler pazarda sebze satıyor. “Şanslı” diyorum. Geçen işittim, açığa alınan bir öğretmen limon satıyormuş, oradan bile kovalamışlar. Bir başkası amele olarak girdiği inşaatta yedinci kattan düştü.

Cumhuriyet de tuzağa düştü
Son Cumhuriyet gazetesi operasyonu da böyle. Sayfa sayfa, gazetenin nasıl terör örgütü olamayacağı, ilişkilendirildiği gruba düşman olduğu filan anlatılmaya çalışılıyor. İşte tam da bu noktada tuzağa düşülüyor. Egemenler için harika bir yöntem bu ve müthiş işe yarıyor. Ne yazık ki yaramaya da devam edecek. Yarın öbür gün enkaza bakıp uyandığımızda elimizden pek bir şey gelmeyecek.
Karşınızda size operasyon çeken irade, normal sağlıklı bir bünye değil ki, kimi iknaya çalışıyorsunuz?
Sizi soruşturan savcının aynı “suçlamayla” yargılandığı bir ülkede, hangi hukuki mücadele?
Kardeşi darbenin “bir numarası” çıkan kişi, iktidar partisinde genel başkan yardımcılığına devam ediyor. Yine şu dönemin kudretli savcısının kardeşi “malum örgütten” açığa alınıyor. Hiçbir yerde devreye girmeyen “suçun şahsiliği” anca burada işe yarıyor. Onun dışında, soyadı tutan içeri atılıyor, yüz binler aç susuz kara kışa giriyor.
İhraç edilen şanslı öğretmenler pazarda sebze satıyor. “Şanslı” diyorum. Geçen işittim, açığa alınan bir öğretmen limon satıyormuş, oradan bile kovalamışlar. Bir başkası amele olarak girdiği inşaatta yedinci kattan düştü.
Öncekiler gibi olacak endişesi
Cumhuriyet gazetesine operasyonda günler geride kaldıkça endişe artıyor. Öncekiler gibi olacak, başladıkları işi yarım bırakmayacaklar, gazeteye çökecekler diye kaygılıyım. Fakat halen şöyle tweet’ler atılıyor ve anlı şanlı Cumhuriyetçiler bunu paylaşıyor: “Yaşadığım ilçede Fethullahçı olarak gezinen insanlar var. Ve 15 Temmuz’dan sonra alınanların yarısından fazlası solcu. Ne güzel di mi?”
Yani, şu cümlede bile 5 adet büyük kusur var; antidemokratik, hukuk dışı, rövanşist, peşin hükümcü ve faşizan bir bakış açısı.
Biz, başımıza ne geldiğini henüz anlamadık. Sonuçlarını gördükten sonra faile ulaşacağız. Allah Korkut Özal’a rahmet etsin, bunu bana öğrettiği için.
(TR724)