Dobruca’da unutulmayan Ramazan hatıraları!

EMEL EMİN (*)

Ramazan, çok şükür Romanya’ya barış ve bolluk içinde geldi. Ramazan sözünü duyduğumuzda ilk olarak beden ve ruh temizliği aklımıza gelir. Kimseyi incitmemeye, hata yapmamaya bu kutsal zaman diliminde daha çok dikkat ederiz. Yüksek duygularla tutulan oruç, huzur getirir varlığımıza. Dengeli hayatın güzelliğini, sağlıklı olduğunu duyar, yaşarız. Orucu bir gün bile tutamazsak huzurumuz kaçar ve o vakit huzursuz olmanın insanı ne kadar etkilediğinin farkına varırız.

Oruç, çeşitli şekillerde her semavi dinde olan bir ibadet. Her din oruçla Yaratıcı’nın emrini yerine getirirken, insan organizmasının da dinlenmesini istiyor. Maddi-manevi hayatımızı nasıl yaşayacağımızı öğretiyor. Biz de dinimizin iyiliğimizi istediğini bilerek şuurlu şekilde onu daha iyi tanımak zorundayız. Hafızamızdaki neler ve niçin, nasıl yapmamız gerektiği konusundaki soruları cevaplandırmamız lazım.

GEÇMİŞ RAMAZANLARIN GÜZELLİKLERİ

İhtiyar ömrümüzde yine ‘Kutsal Ay’a girme şerefine ererken geçmiş Ramazanları da özlemle hatırlıyorum.. Mukabeleden çıkarken gençliğimizdeki Ramazan’ları hayal ediyor tekrar o güzel günleri düşünüyorum. Eskiden köylüler, her sene Ramazan’ın hocasının geldiğini, muhtarın bir cetvel yapıp her akşam kimin hocayı iftara davet edeceği aklıma geliyor ve şu güzel manileri hatırlıyorum:

Ne uyursun, ne uyursun,

Şu uykuda ne bulursun?

Al abdesti, kıl namazı,

Cennet-i âlayı bulursun.

İşte geldi Ramazan ayı,

Hazırlayın marabayı,

Allah kabul eder bu ay,

Okunan her bir duayı.

Komşuların komşu kapıdan geçip birbirini uyandırdıkları geliyor aklımıza. O zamanın küçükleri olarak İmsak bitmeye az bir zaman kaldığında niyetlenip yatıyorduk. Kadınlar sabah namazını evde, erkekler camide kılıyorlardı.

Mukabele saat 10 civarında başlıyordu. Doğduğum (Pazarcık) Dobriç şehrinde ikindi namazından önce hafızlar, mukabeleye akın akın geliyorlardı. Erkekler giriş katta, ihtiyar bayanlar yine giriş katta, kendilerine tahsis edilen yerde, genç kızlar ve kadınlar fevkanede (üst katta) oturup dinliyorlardı. Yer yer ilahiler okunuyor, sadece Kur’an-ı Kerim’i ezber bilenler şu “Hafız İlahisini’ söylüyorlardı:

Ne ulu devlet saadet,

Bu kelam hafızlara,

Hafız-ı Kur’an olanlar

Cism içinde can olur…

Sözlerinin kime ait olduğunu bilmiyorum. Lâkin bestesinin büyük besteci Itri‘ye veya istidadı ona yakın bir besteciye ait olduğunu tahmin ediyorum.

Eminim bu sözleri ve ilahiyi hangi dinden bir kimse dinlese hoşuna giderdi. Çok etkileyici bir eserdi. Ne yazık ki çocukluğumdaki o etkileyici ilahiyi bir daha dinleyemedim.

Köstenceli hanımlar iftardan sonra bir araya toplanır hoş sohbetler yapardı. Soğuk havalarda keten helvası kavuruyorlardı. Ev ev dolaşıp teravih manileri söylüyorlardı. Onları sayın Ali Cafer Naci’nin folklorumuzu unutturmaktan kurtaran ‘Boztorgay’ isimli kitabında buluyoruz:

Teravi namazı geldi yadigâr,

Sun eyledi ani ol perverdigâr,

Sun eyledi ani ol perverdigâr,

Muhammed ümmeti ani kılarlar.

Geldi hoş lütfu ile şehr-i teravi

Geldi hoş lütfu ile şehr-u Ramazan…

Kutsal Ay’ın sonuna doğru ‘Elveda’yı söyleyerek dolaşırlarmış:

Elvida ya, elvida,

Şehr-u Ramazan elvida!

Bu ayda saf saf melekler yer yüzüne konarlar.

Ellerinde mercan tabak, Mü’minlere sunarlar…

Dobruca’nın eski Ramazanlarında unutulmayan geleneklerimiz arasında ev sahiplerinin kızlara mendil, yumurta, ceviz, elma gibi yiyeceklerle sevindirmesi, delikanlıların da zilli çuvalla dolaşarak halkı neşelendirmesi, gecenin geç vakitlerine kadar ilahi söyleyip ev sahiplerinin gönlünü almaları Ramazan gecelerimize ayrı bir renk katardı. Ama şimdiki nesil bizim bu güzel gelenek göreneklerimizi pek bilmiyor. Keşke bu güzellikleri yeni nesiller de öğrenebilse, yaşatabilse…

Çocukluğundaki Ramazan hatıralarını özlemle anlatan Türkolog, şair Emel Emin “Keşke o güzellikler yeni nesiller de aktarılabilse” diyor.

(*) EMEL EMİN KİMDİR?

12 Aralık 1938’de Güney Dobruca’nın Tatar Pazarcığı (Dobriç)’te doğan eğitimci, Türkolog-şair Emel Emin, daha sonra Köstence’ye göçmüş. Romanya’nın ilk Türkçe öğretmenleri arasında yer alan Emin, 1972’den itibaren Köstence’deki Pedagoji Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. 1991’den sonra da Ovidius Üniversitesinde yıllarca dersler veren Emin, Türkçe ve Romence kitaplarının yanı sıra çok sayıda dergi ve şiirlere de imza atmış. Bunlar arasında; Umut, Arzu, Hanımeli, Renkler, Türk Dili, Turnalar, Karadeniz, Hakses ve Emel dergileri yer alıyor.