Parkta el ele oynayacak çocuklar, büyüyünce nasıl birbirinin katili olabiliyor?

Ne zaman bir belgesel izlesem duygulanırım. Aç bir kaplan, bir geyik sürüsüne saldırır ve sürünün en güçsüzünü, en küçüğünü kocaman dişleri, kuvvetli pençeleriyle yakalar. Bir kadın olarak gerisini pek de seyredemem.

Aslında o sahne, İlahi emre uyum içinde yaşayan varlıkların diliyle kainattaki dengeyi gösterir. O belgesellerde dikkatimi çeken diğer önemli bir şey ise hayvanların kendileriyle aynı olana saldırmamaları, hatta çoğunlukla hemcinslerin beraber yaşayabilmeleridir. Ne gariptir ki insanların yapamadıklarını hayvanlar yapabiliyor.

Son günlerde yaşananlar, bana bir kere daha bunları düşündürdü. Geçtiğimiz günlerde Fransa ve Avusturya’da, çok acı veren terör olayları yaşandı. Birçok sivil, acıya boğulan aileleriyle birlikte bundan doğrudan etkilenirken bizler de insan olarak bir defa daha yaralandık.

Maalesef saldırılar, Müslüman kökenli insanlarla anıldı. Oysaki gerçek bir Müslüman (Yaradan’a gönülden inananlar) terörist, terörist de Müslüman olamaz.

Ölen ve öldürülen arasında bir düşmanlık bağı kurulmak istenilse de bu ve benzeri terör saldırılarında söylenebilecek en doğru söz, kim olursa olsun öldürenin katil, ölenin ise masum olduğu gerçeği.

Peki, insanlar bu noktaya nasıl geliyor? Dünyanın çeşitli yerlerinde doğup büyüyen, çocukken bir parkta karşılaşsa el ele oynayabilecek o insanlar, nasıl oluyor da gün geliyor kimi katil, kimi maktul olabiliyor? İnsanoğlu kendisiyle aynı türden olana hiç acımadan, düşünmeden  zarar veriyor? O masum çocuklar nasıl bir gün hepimizin lanetle andığı bir teröriste dönüşüyor? İnsanlık seviyesinden sukut edip hayvandan da aşağı bir seviyeye düşüyor?

Bunu aslında dünün küçükleri şimdinin ise siyasetçileri, fikir adamları, din adamları, daha doğrusu bugünün büyükleri olan bizler hazırlıyoruz. Toplumsal nefret ve ötekileştirme dilini besleyerek yarının büyükleri olan çocuklarımızı zehirliyoruz. İnsanları kendi konumunda kabul etmek yerine herkesi kendi düzlemine çekmeye çalışan, dünyadaki en güzel dile, memlekete, gelenek ve göreneklere sahip olduğunu düşünüp başka insanlara bu hakkı layık görmeyen insanlar, dünün çocuklarını olduğu gibi bugünün çocuklarını da etkiliyor.

Her  toplumda, her dinde, her renkte iyi ve kötü insan olabilir. Önemli olan iyi insanların safında yer alabilmek. “…Kim bir insanı öldürürse bütün insanları  öldürmüş gibi olur. Kim de  bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur…” (Maide sûresi 32.âyet) buyuruyor büyük dinlerin hepsinin ortak Yaratıcısı.

Bizler dünyanın neresinde, hangi inançtan, hangi renkten olursa olsun bir canın kurtulması için gayretli olmalı, prensipli bir hayat yaşamalı, yarının büyüğü olacak çocuklara güzel örnek olmalıyız.

İSMİHAN SU, BÜKREŞ