Melanie W. Almanya’nın Hessen eyaletindeki bir kentte, ALDİ (Bizdeki BİM’in tıpatıp benzeri) markette kasada çalışıyor. Kocası ciğerlerinden hasta, evde ve bakıma muhtaç. Devletten 705 Euro sosyal yardım alıyorlar. Kiraları 600 Euro.
– Başka gelirimiz yok. Yani çalışmak zorundayım. Haftada tek gün iznim var. En az iki metre sosyal mesafe dediler. İyi de kasada karşıma dizilenlerle aramızda en çok 60 santim var. Önümden günde ortalama 140 müşteri geçiyor. Elleriyle aldıkları malları önüme yığıyorlar ve onların tuttuklarını ben de elimle tutup karekod okutuyorum. Hepsini. Önümdekilerin cüzdanlarından para çıkarıp, işaret parmaklarını tükürükleyip para sayıp bana uzattıkları çok sık oluyor. Günde en az on beş defa. O paraları elime alıyor ve kasaya yerleştiriyorum. Akşam eve geldiğimde önce ağlıyor, sonra ellerimi yıkayıp yemek hazırlıyorum…
Evden çıkmayın mı demişlerdi? Bunu bir de Melanie W’ye söyleseler…
Ankara’dan Hacer S. kombi cihazları satışı ve bakımı yapan iri kıyım bir şirketin telefon santralında sabah sekiz, akşam altı çalışıyor.
– Hem kış, hem herkes evine çekildi ya, kombiler önemli oldu. Telefonlar deli gibi işliyor. İki yıl kocam iş kazasında öldü. 4 yaşındaki kızım var. Sabahları onu yuvaya bırakıp işe geliyorum. Akşamüstü komşum kızımı yuvardan alıyor. Yani alıyordu. ‘Yuvada bir sürü çocuk var. Bu kız onlardan korona virüsü kaparsa. Bu geçinceye kadar yuvadan alamam’ dedi. Ne yapacağımı bilemiyorum…
Evden çıkmayın mı demişlerdi? Bunu bir de Hacer S’ye söyleseler…
İstanbul’dan Sabriye Alkan anlatıyor:
– Evimiz Kağıthane’de. Ben Anadolu yakasında bir AVM’de temizlik işi buldum. İşi yeni buldum. Abim askere gidince çalışan bir babam kaldı ya, ben de çalışınca bayağı iyi oldu. Yalnız bu korona hastalığı çıktı ya,.. Ben tabii işe metrobüsle gidiyorum. Eskiden çok kalabalık, tıkış tıkış diye şikayet ediyordum. Şimdi ise korkuyorum. Ya hastalık bana bulaşırsa…
Toplu ulaşım araçlarına binmeyin mi demişlerdi. Bunu bir de Sabriye Alkan’a söyleseler. Ama Kağıthane’den Altunizade’ye nasıl gidebileceğini de…
“Kalabalıklarla bedensel temastan kaçının” öğüdü acaba yurdum cezaevlerinde 8 kişilik koğuşta 20 kişi kalıp, nöbetleşe uyuyan tutuklular için de geçerli mi?
Maçlar seyircisiz oynanıyor, anladık. Peki maç boyunca birbirlerine çarpan, sarılan, tutunan, düşen kalkan, terli bedenleri birbiriyle çok yakın temas halinde olan futbolcuların Koronavirüs’e bağışıklık kazandığına filan mı karar verdi Futbol Federasyonunun tepesindeki çok bilmişler?
Kolera günlerinde aşk zordu.
Korona günlerinde aşk daha da zor olsa gerek.
Ama evine götüreceği ekmeği, kirayı, çocuğunun ayakkabısını, kazağını, kendisinin ve ailesinin yarınını düşünme hakkı olmayan, günü aç açık kalmadan geçirebildikleri için mutlu olanların “Korona günlerinde iş“i zordan da öte, çok zordan da öte…
Aydın Engin/T24