YEREL SEÇİMLER: NEFRET DİLİ VE TEHDİT SİYASETİ KAYBETTİ

(…) Rejim değiştirirken ülkedeki siyasi rekabeti ittifak denklemine sıkıştıran AKP-MHP, bu formülün yerel yönetimde taşıdığı riskleri hiç düşünmedi. CB ve milletvekili seçiminde oluşan tablonun aynen tekrar edeceğini varsaydı. Halbuki hem ülke 24 Haziran’dan farklı bir yerdeydi hem de yerel seçimin kendine özgü dinamikleri devreye girebilirdi. Erdoğan tek adam rejimini tesis etmek için partisinde nüfuz sahibi olan her siyasal aktörü tasfiye etmişti. Bu tasfiyeler yerel seçimde Erdoğan’a bağlılık dışında bir vasfı olmayan yüzlerce ismin aday yapılmasıyla sonuçlandı. Görevden el çektirilen belediye başkanlarının vasatlığına dahi ulaşamayan adaylarla yarışa giren AKP, tabandaki yılgınlığı aşacak bir siyaset üretemedi. Hal böyleyken iktidar bloku bir seçim dönemini Erdoğan ve Bahçeli’nin beka söylemine ve tanzim kuyruklarına hapsetti. Ancak belli ki beklediğini bulamadı.Mansur Yavaş’a a akıl almaz bir biçimde saldıran, Tunç Soyer’i babası üzerinden yıpratmaya çalışan, Akşener’e “seni içeri atarım” mesajı veren iktidar nefret ve tehdit odaklı kampanyada ısrar etmekle stratejik bir hata yaptı. 24 Haziran’da partisine küsmüş, umudu kırılmış kim varsa iktidarın karalama kampanyasına inat sandıklara koştu. “Bunlar PKK’lı” söylemi ters teptiği gibi iktidara alet olan eski “ana akım medya” da tarihin çöplüğüne atıldı.

Seçmenin derinleşen ekonomik kriz nedeniyle iktidara ders verebileceği konuşuluyordu. Bu ders sanayi kentlerinden değil ağırlıklı olarak taşradan geldi. Halk yalnızca işsizliğin, yoksulluğun hesabını sormakla kalmadı; yok edilen derelerinin, betonlaşan yaylalarının, maden firmalarına satılan arazilerin, üstü kapatılan cinayetlerin de hesabını sordu. Doğa katliamının yaşandığı, kamu kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği birçok ilçede AKP’nin oyları eridi. Bu seçimde Rize Fındıklı’dan Ardahan ve Artvin’e Doğu Karadeniz’in AKP politikalarına itirazda önemli bir merkez haline geldiği görülüyor. Giresun’da Rabia Naz’ın şüpheli ölümünün gerçekleştiği Eynesil’de, seçmenin küçük kızın ölümünün aydınlatılmamasına tepkisini sandıkta göstermesi ise tarihe geçecek. Maçoğlu’nun Dersim’de elde ettiği başarı da hem kayyıma bir cevap hem de Ovacık modelinin güçlenip yaygınlaşması için büyük bir fırsat. Seçimlere büyük bir kuşatma altında giren HDP ise açıkladığı hedefin uzağında kaldı ancak Batı’da Kürt seçmen, tümüyle olmasa da büyük oranda sandığa giderek üzerine düşeni yaptı.

Millet ittifakı İyi Parti’ye bırakılan yerlerde amacına tam manasıyla ulaşamasa da Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde elde edilen sonuç iki partinin işbirliğinin sürmesine yol açacak. CHP yönetiminin üzerindeki eleştiri bulutları en azından bir süreliğine dağılacak; örgüte hareket gelecek. MHP’nin kendisine bırakılan yerlerde oyunu arttırması ve beka söyleminden AKP aleyhine kârlı çıkması Bahçeli’nin el yükseltmesine ve Erdoğan’ı sıkıştırmasına hizmet edecek. 31 Mart akşamının gerçeği şu; halk muhalefete “Osmanlı tokadı” değil, AKP’ye demokrasi sillesi vurdu. Seçmene “cennet tapusu” vaat edenler, Belediye çalışanları başta olmak üzere yüz binlerce emekçiyi işi ve aşı ile tehdit edenler, işsiz gençlere “boş boş gezme ya” diyenler, seçim şovlarında yurttaşı “öküz” yerine koyanlar, muhalefet partilerinin liderlerine hapishane kapısı gösterenler, 57 milyon seçmenin yarısını terörle, ihanetle suçlayanlar, sandıktan çıkan iradeye saygı duymayacaklarını alenen söyleyenler, camileri, okulları, kamu hastanelerini seçim propagandası için kullananlar kaybetti. Sabırla mücadele edenler, tehditlere pabuç bırakmayanlar, halkın yanında olanlar kazandı. Seçim sürecini ve akşamını başarıyla yöneten Ekrem İmamoğlu, Beyoğlu sokaklarına umudu taşıyan Alper Taş şüphesiz bu seçimin kazananlarından.

*Bu yazı, Bir Gün gazetesi yazarı Güven Gürkan Öztan’ın makalesinden alıntılanmıştır.  Yazının tamamı için: https://www.birgun.net/haber-detay/nefret-dili-ve-tehdit-siyaseti-kaybetti.html