RABİA’YI DA SATTI!

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Bütün utanma duygularını kaybetmiş, mahcubiyeti lügatlarından kazıyıp atmışlar. Hiçbir durum bunları utandıramaz ve uyandıramaz. Sır perdesi açılsa her şey ayan beyan gözler önüne serilse yine de doğruyu görme, hakkı teslim etme ihtimalleri yok. Kalp mühürlenmesi işte böyle bir şey herhalde!

İhvan mensubu Muhammed Abdulhafiz Ahmet Hüseyin, Somali’den 16 Ocak akşamı İstanbul Atatürk Havalimanı’na geliyor. 17 Ocak günü sabah saatlerinde elektronik vize işlemlerini yaptığı esnada Mısır yönetimi tarafından talep edilen suçlular listesinde isminin bulunduğu görülünce kendisine Mısır yönetimine iade edileceği söyleniyor. Bunun üzerine Ahmet Hüseyin: İhvan mensubu olduğunu ve Mısır’da hakkında idamla yargılandığını belirterek, siyasi sığınma talebinde bulunuyor ancak talep yetkililerce geri çevriliyor ve Mısır’a iade ediliyor.

Bu olay; her yola çıktıklarını sattıkları gibi İhvan’ı ve Rabia’yı da sattıklarının en sonum örneği. Mısır’da İhvan’ın Müslim’inle irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında idam kararı olan bir genç karga tulumba yakalanıp uçağa bindiriliyor ve ülkesine iade ediliyor. Kimse de yine tık yok. Mırın kırın edenler de sanki onlar teslim etmiş gibi polise çıkışıyor. Suçu yıkacakları kimse bulamayınca kabağı havaalanındaki polislerin başında patlatıyorlar. Kimse de ‘yeter ulan yeter bu nasıl bir ahlaksızlıktır, bu nasıl bir kepazeliktir’. Demiyor. Yakında Suriyeli muhalifler de tek tek yakalanıp bizzat Esed rejimine teslim edilecek yine hiç kimsenin yüzünde en ufak bir değişiklik olmadan, en küçük bir mahcubiyet izine rastlanmadan mehter çalmaya devam edecekler.

Oysa sosyal medyada gördüğümüz fotoğraf, üzerine kitaplar yazılacak kadar acı ve dramatik bir kare! Mısır’a iade edilmek için elleri ters kelepçelenerek uçağa bindirilen Ahmet Hüseyin’in neye uğradığını şaşırmış görüntüsü fotoğraf karesine de yansıyor. Muhtemelen şöyle diyor: “Bir dakika durun yanlış anladınız sanırım. Ben Rabia’dan Abdulhafız Ahmet Hüseyin. Hani şu vurulduğu zaman günlerce ağıtlar yaktığınız Esma’nın ülkesinden. Hani Tahrir’den sonra karışıklık çıkınca size sormuştuk ne yapalım diye ‘Siz de orduya asla alttan almayın, uzlaşmayın, pes etmeyin, direnin’ diye öğütler vermiştiniz de sizi dinlemiştik. İşte onlardanım ben. Hani günlerce, günlerce Rabia işaretleriyle birlikte direniş göstermiştik. Beni iade ettiğiniz Sisi’nin rejimi, yani bize gaz verip düşman ettiğiniz yönetim. Ne çabuk unuttunuz daha yakın zamana kadar dört parmaklı Rabia işareti neredeyse sembolünüz olmuştu. Ne de çabuk sattınız bizi. Dışarıdan ne kadar da emin insanlar görünüyordunuz oysa, ne de süslü laflarla vaazlar veriyordunuz. Görüntünüze aldanıp gelmişim.”

Dedim ya üzerine kitaplar yazılacak bir fotoğraf karesi. Bu fotoğrafta ihanet var, yola çıkardığını yolda bırakma var, savaşa ittiğin insanları arkadan vurma var, ihanet var, ihanet var, ihanet var. Oportünizm var, hayal kırıklığı var, münafıklık var.

Recep T.Erdoğan yola çıktığı herkesi sattı. En son İhvan’ı sattı. Size de sıra gelecek her şeye alkış tutup bütün kepazeliği izah etmeye çalışanlar. İyi geçinmek her yöne müsait hale gelmek sizi kurtaramayacak.

(TR724)