ALLAH’IN DİNİNİ UCUZA SATANLAR

ALPER ENDER FIRAT (*)

Haberin başlığını görünce insan heyecanlanıyor ve nihayet diyor, nihayet bir itiraz eden çıktı. “Yeter artık bu zulüm, bu insanlık dışı muameleler, bu talan, bu yağma, bu insanlıktan çıkış yeter” deyip istikamete çağıracak birisi içlerinden çıktı çok şükür. Nihayet ahireti, öte dünyayı, bir hesap verme gerçeğini hatırlayan oldu…

Ali Rıza Demircan’ın önceki gün yayınladığı yazısından bahsediyorum. Recep T. Erdoğan’a hitaben diyor ki: “Seçim öncesi hangi vasıflar dikkate alarak aday seçimi yapıldığını tam olarak bilmiyorum ve bu durum benim Rabbim katındaki sorumluluğumu düşürmez. Âhiretime zarar vermek istemiyorum. Biz Müslümanların fert ve toplum olarak olmazsa olmaz bir görevimiz var. Orijinal adıyla Emir bil-Marûf ve Nehi ani’l- Münker. Yani Dinimizin, ortak aklın ve ilmin gerektirdiklerine yönlendirmek ve dinimizin ortak aklın ve ilmin/bilimin sakındırdıklarından men etmek! Biz bu görevimizi yapmaz olduk.”


Din kendi heveslerinin, arzularının, çıkarlarının sadece bir aracı. Dinin yasakladığı zulüm, adaletsizlik, hırsızlık gibi hiçbir şeye itiraz etmeyeceksin etmediğin gibi destekleyecek, desteklerken de ahiretle ilgili hiçbir kaygı taşımayacaksın ama çıkarların azıcık riske girdiğinde itiraz edip dini ve ahireti perde edeceksin!

Yazıyı okuyunca ümitlerin yerini kocaman bir hayal kırıklığı alıyor. Meğer işin rengi başkaymış.

Yüz binlerce insan, bir fişleme raporunda yazan ‘cemaatten, solcu, alevi, kürt’ ibaresi yüzünden işten atılıp açlığa mahkum edildiğinde tek ses etmezken, yaşlı-genç demeden on binlerce kadının tutuklanmasına tek söz söyleyemeyip yapılanları desteklerken ahiretine zarar gelmeyen Ali Rıza Demircan’ın belediye başkan adayları belirlenirken ahireti aklına geliyor.

Meriç’ten küçücük bebelerin cesetleri çıkarken, ne oluyor diye bile sormayan, yüzlerce lohusa kadın zindanlara atılırken, yüzlerce bebek zindana hapsedilirken, gık demeyen Ali Rıza Demircan’ın belediye başkan adayları belirlenirken ahireti birden zarar riskiyle karşı karşıya kalıyor. Alın teriyle kazanılmış mallara çökülürken yüz binlerce evde baskın yemeden sabahı edebilir miyiz tedirginliği yaşanırken, masum öğretmenler işkenceyle öldürülürken geğire geğire ganimetini yiyen dilsiz şeytanlar, iş birazcık kendi çıkarına dokunma teamülü gösterince ahireti birden zarar görme riski taşımaya başlıyor!

Demircan’ın kendisi de açık açık söylüyor “Katıldığınız ve kazandığınız bütün seçimlerde size oy verdim. Oy vermekle de kalmadım, yazılarımla ve özel sohbetlerimle destek de verdim. Üstelik bir de seçip önümüze koyduklarınızı da seçtim. Ama artık yalnızca vasıflarını Rabbimizin belirlediği adayları seçmek istiyorum.”

Yani hükümetin bugüne kadar yaptığı hiçbir şeye itiraz etmiyor. Katillerin korunmasına, tecavüzcülerin, sübyancıların serbest bırakılmasına, hırsızlıklara, yetim malı soygunculuğuna, riyakarlıklara, sahtekarlıklara, börtü böceğin, kurdun kuşun yuvalarının yok edilmesine hiç ama hiç itirazı yok. Güya “Rabbinin belirlediği adayların olmasını istiyormuş.” Aslında bu cümle bile başlı başına bir yazı konusu. Allah hangi adayları belirliyor, hangi adayları belirlemiyor? Hangi adaylar Rabbinin istediği, hangileri istemediği?

Rabbimin belirlediği adaylar derken kendi oğlunun iyi bir yerden aday gösterilmesi olmasın sakın? Yani oğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah iyi bir yerden aday gösterilirse Rabbinin belirlediği aday olacak ve bunun ahireti zarar görmeyecek!

Bu yazılanları okuyunca, tam da işte bu dedim. Allah’ın ayetlerini az bir paraya satmak tam da bu.

Âyetlerimi, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişmeyin. (Bakara 41. Ayet. Ahmet Tekin meali)

İnsanların kalplerini ve bulundukları şartları bilemeyiz ama zahire göre karar verdiğimizde Ali Rıza Demircan’ın bu yazısı siyasal İslamcılar için tam bir prototip olarak görülebilir.

Din kendi heveslerinin, arzularının, çıkarlarının sadece bir aracı. Dinin yasakladığı zulüm, adaletsizlik, hırsızlık gibi hiçbir şeye itiraz etmeyeceksin etmediğin gibi destekleyecek, desteklerken de ahiretle ilgili hiçbir kaygı taşımayacaksın ama çıkarların azıcık riske girdiğinde itiraz edip dini ve ahireti perde edeceksin!

Bazen yuh çekmek bile iltifat gibi kalıyor…

(tr724)