Yorum | Levent Kenez
Damat gibi kırıtarak ve dahi sırıtarak söylediğimi varsayın: Hukuk devleti, hukuk devleti….Neymiş bu hukuk devleti!
25 temmuz 2018…
Artık giderek İzmir’deki evinde kabus görmeye başlayan ama bence yakında evine dönecek olan milli rahibimiz Brunson, 25 temmuz günü ev hapsine alındı. Yani bir diğer ifade ile serbest bırakıldı. 18 temmuzda tutukluğunun devamına karar verildikten sonra sürpriz yaşanmış, ilk başta Amerikalılarla pazarlıklar sonuç vermiş diye yorumlanmıştı. Ama bir anda öğrendik ki tamamen serbest kalacağı sözü verilen rahibin ev hapsine çıkartılması Amerikalıları kesmemiş. Önce güzel bir adım ama eve bekliyoruz diyerek diplomatik mesaj verdiler. Sonrası malum. Taktik maktik yok bam bam bam.
Serbest kalsa evine gitse kimsenin umrunda olmayacağı birisi. 1-2 gün Twitter’da ‘Vay Amerikalılara boyun mu eğdiniz”, “Papazı almadan papaz mı verdiniz” lafları duyulur sonra kimsenin aklına bile gelmezdi. Hatta 20 yılda kilisesine kazandırdığı 20 kişilik cemaatinin bile. Nerden biliyoruz Deniz Yücel’den. “Ben olduğum sürece asla serbest kalmayacak” dedikleri Alman vatandaşı gazeteci. “Ben olduğum sürece asla serbest kalmaz” demek ne demek? ‘Ben ne istersem o olur’ demek. Yani mahkeme, hukuk, hakim, savcı hepsinin üzerinden geçerim demek. Peki ne oldu? Deniz Yücel özel uçakla evine döndü.
Bir kere daha söylersek serbest kalsa, evine gitse kimsenin umrunda değil. Deli saçması bir iddianame. Adam mahkeme salonunda hüngür hüngür ağladı yazılanlar okununca nereye düştük diye. İki yılda 1300 kereden fazla İzmir’den kalkıp Suruç’a gitmiş. Bu var iddianamede. Yani günde iki defa gidip gelse anca yetişiyor savcının temposuna.
Ama serbest kalmıyor. Ve dolan bardak neticesinde Amerika ile kriz haline geçiyoruz. 15 Gün sonra dolar 6,8…Daha yüksekti biraz düşmüş hali bu. 6,8.
Ev hapsine çıktığı gün 4,8. Bugün 6,8.
Yüzde 40 değer kaybı. Şirketlerinin değerinden ülkedeki bütün mal varlıklarına her şeyin değerinin düşmesi demek. Fiyatların yükselmesi demek. Fakirleşmen demek. İster Amerika’dan al ister alma. Döviz yükselince fiyatlar artıyor. Birçok hammadde ithal. Birçok temel tüketim maddesi ithal. Benzin,mazot ithal. Elektriği doğal gazla üretiyorsun o da dövize endeksli….
Ne uğruna? Neye değdi? Ne kazandık, ne başardık? Bu mu devlet aklı? Bu mu vatanı milleti seven yönetim.
Deniliyor ki onlar Reza’yı aldılar. Sonra da Hakan Atilla’yı.
Reza’ya karşılık rahip rehin olarak alındı. Peki tamam öyle olsun. Reza yakalandığında Erdoğan “Bizi ilgilendiren bir mesele değil” demedi mi? Dedi. Hadi bunu geçelim. Reza için nota verdik “Bizim vatandaşımız nerede? Sağlığından endişe ediyoruz dedik mi?”. Dedik. Sonra n’oldu? Reza bülbül gibi şakıdı. Anlattıkları anlatacaklarının yanında çok az olduğunu en çok bizimkiler biliyor. Bir gün önce “Canımız ciğerimiz Reza’mız nerede lan” dedikleri işadamının buradaki mallarına el koydular, çalışanlarını gözaltına aldılar ve sövmeye başladılar. Hani Reza milli meseleydi? Hani esas hedef Türkiye’ydi? 17-25 darbeydi madem en çok mağdur olan bakanlar bugün nerede? Neye iade-i itibar yapılmıyor?
Gelelim Hakan Atilla’ya…Bu hırsızlık zincirinin belki de en masumu. Cebine çalışmamış ama nasıl fırıldak çevrilir taktik vermiş. Aldığı cezada tahmin edilenin çok çok altında. Amerikalı hakim bir nevi “Organizasyonu çözdüm sen çeteden değilsin ama bizim kanunlara göre de suçun var” deyip en alt sınırdan verdi cezayı.
Yine kulislerden sızan bilgiler Hakan Atilla’nın Türkiye’ye gönderilmesine Amerikalılar soğuk da bakmıyor hatta Brunson pazarlıklarında zımni bir mutabakat oluşmuş. Tabii Hakan Atilla umurlarında değil. N’apsınlar Atilla’yı?
Bütün bunların neresinde ülkenin çıkarı var? Vay efendim İran’la ticaret yapmamıza karışamazsın. Biraz vatan-millet çıkarını düşünseler şunu bilirler ki dünyada hiçbir bir devlet yoktur ki petrol-doğal gaz aldığı ülkeye mal satmak istemesin. Mal karşılığı ticaret gibi muazzam bir imkanın varken sen İran’a para vermeye çalışıyorsun, Reza gibi adamları da kullanıp bundan komisyon alıyorsun. Biz bu iyiliği İran’a neden yaptık? Kendi üreticimize bu kötülüğü neden yaptık? Şimdi yerel para ile ticaret yapacağız nutukları atıyorlar. Sen çok daha güzelini bu ülkenin esnafı için en uygununu yapmamışsın zamanında? Kimi kandırıyorsun?
15 günde kaybettiğimiz milyar dolarlar, İran ticaretinde kaybolan milyar dolarlar ve satamadığımız mallar, kendilerinin aldığı devasa ihalelerdeki garanti ödemeler, yandaş ve biat etmiş -ki şimdi bunlara mikrofonlara gerdan kırmak kriteri de geldi- işadamlarının silinen milyarlarca dolar vergileri. Sebebi nedir biliyorsunuz elbette. Bir adamın ülkeyi çiftliği gibi yönetmesi yüzünden. Kimsenin hesap soramaması yüzünden. Hiçbir mahkemenin denetleyememesi yüzünden. Parlamentonun bir lokala dönmüş olması yüzünden. Hiçbir gazetenin medya organının bunları haber yapamaması yüzünden. Biraz sınırı aşanların hapse girmesi yüzünden.
Ve bu düzen devam ettikçe fakirleşmek devam edecek. Bu kriz geçer yenisi gelir.
Aç kalırız teslim olmayız! Çok güzel, göz yaşartıcı. Peki neden aç kalıyorsun birader? Bir kişinin şahsi meselesi için. Bakın geçmişte de ABD ile krizler yaşandı. Kıbrıs sonrası ambargo. Milli meseleydi. Haşhaş milli meseleydi. Tezkere geçmedi hem de bugün “Bizim Allahımız var” diyen Erdoğan’ın baskısına rağmen geçmedi, Meclis kararıydı milli meseleydi. Çuval hadisesi milli meseleydi. Ama şu an yaşadığımız meselenin ülke çıkarı ile ilgisi yok. Zerre miktar vatandaşı ilgilendirmeyen bir meseleden vatandaş fakirleşiyor. Sadece aile şirketi ve onun paydaşlarının kendilerini kurtarmaları için.
Rahip 15 gün önce evine gitseydi dolar 4,8’di. Gitmesin diyen de ne mahkeme, ne hukuk , ne meclis…
Olmayan demokrasinin sadece 15 günlük faturası yüzde 40 fakirleşme.
(tr724)