Yorum | Veysel Ayhan
AKP’liler bu seçimde çok zor durumda. Metal yorgunu diyorlar ama değil.
Bazı insanlar, manevi terakki için yemeği “ölmeyecek kadar” az yer. Burada tam tersi bir durum var. AKP tabanı o kadar çok “yedi” ki az daha yeseler patlayıp ölecekler.
Tevfik Fikret, taa yüz yıl önceden psikolojilerini çok güzel resmeder:
“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…”
Tam da bu durumdalar. Yeyip içip memleketi tükettiler. Şimdi yağma ve tokluktan yorgun ve bitkin haldeler.
YSK ve medya sonucu ilan ettikten sonra yapılacak eylemler işe yaramayabilir. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur. Kolluk güçleri tamamen iktidarın elinde. Polis, artık AKP’nin özel güvenlik teşkilatı. Yapılacak her türlü protestoyu azgınca bastıracaklardır.
AKP tabanına gelince onlar “Biz niye yukarıdakiler kadar yiyemedik” diye mutsuz. İşte bu mutsuzluğun AKP cenahında adı “metal yorgunluğu”.
YAĞMA YORGUNLUĞU
O sebeple mitingler zayıf. Sinerji yok. Heyecan tükenmiş. Erdoğan, kapalı spor salonlarında uyumasınlar diye boşuna “otur, kalk” komutu vermiyor. Ekonomi patlamadan seçim yapalım dediler ama dolar söz dinlemedi. Enflasyon fırladı.
Bu şartlarda AKP’nin, 7 Haziran 2015’te aldığı yüzde 40’ı nasıl geçer bilemeyiz.
Bunun farkındalar. Şu anki anketler, Saray’dan psikolojik yansımalar ve mitingler AKP’nin 24 Haziran’da meclisi kaybedeceği, 8 Temmuz’da ise Erdoğan’ın gidici olduğu hissini veriyor.
Peki Erdoğan, bu kez 16 Nisan 2017 referandumunda olduğu gibi yine atı alıp Üsküdar’ı geçebilir mi?
“ERDOĞAN YÜZDE 98 İLE BAŞKAN OLDU”
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 16 Nisan referandumunda “maç oynanırken kural değiştirmiş”, gün içinde mühürsüz oyları geçerli saymıştı. Yasaları açıktan çiğnemeye alışmış bir kurum Saray’a yaranmak için her türlü sonucu ilan edebilir. Reza Zarrab ekolü gereğini peşinen yapmıştır zaten.
Medya deseniz Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi. “Manşetlerde ‘Demirtaş uzaylıdır’ diye yazsalardı uzaylı olduğuma inanılırdı. Terörist olduğumuz söylendi ve insanlar buna inandı.”
Anadolu Ajansı bir ajans değil. Artık psikolojik harp misyonu var. Muhalefetin sandık müşahitlerinin sandığı bırakıp gitmesi için erken saatte moral bozucu sonuçlar ilan edebilir.
Seçim günü tüm TV kanalları maalesef Anadolu Ajansı’na mahkum. Anadolu Ajansı “Erdoğan yüzde 98 ile başkan oldu.” diye haber servis etse itiraz mı edecekler? Elleri mahkum yayınlayacaklar. Gazeteler ertesi gün “Erdoğan’ın ezici zaferi” diye manşet atar.
Bu şartlarda Erdoğan normal olarak ne yapar? 24 Haziran günü saat 21.00’de HDP’yi baraj altına iter. Meclis çoğunluğunu alır. Kendini de 2. Tura bırakmadan yüzde 51 veya 52 ile başkan yaptırır.
NASIL ÇALACAKLAR?
Demokratik ülkelerde seçmenin görevi oy atmak sonra da attığı oyun hesabını sormaktır. Bizde ise seçmen bunlara ek olarak bir de oyu çalınmasın diye nöbet tutmak zorunda.
Bir iktidar, seçimlerde mühürsüz oyların geçerli olmasını niye ister?
Tabii ki rahatça oy çalabilmek için. Çuval çuval önceden hazırlanmış pusulaları sandıklara eklemek için.
Başka bir sebep yok.
Bu “açıktan hırsızlık” yasası geçerken muhalefetin Türkiye’yi ayağa kaldırması gerekirdi. Ama olmadı.
Yasa yokken çaldırmaktan korkmayan YSK, yasa varken üstüne neler yapmaz?
Saray’da muhtarların itibarı bakanların bir üstü olduğundan onlara çok iş düşecek! Aynı adreste 3-5 aile, olmayan seçmenler, çifte pusulalar…
Bu yollarla zaten bir miktar “perakende” olarak çalacaklar.
Geçen seçimlerde okul bahçesinde yakalanan arabalarda çıkan oy çuvallarını hatırlayalım.
Muhalefet, sandıklara sahip çıkarak bu hırsızlığın “toptan”a dönüşmesini engelleyebilir.
Tüm sandık sonuçları kayda alınırsa, fotoğraflanırsa, bir merkezde toplanırsa “toptan” hırsızlık önlenebilir. YSK ilginç bir şekilde 550 milyon oy pusulası bastırmıştı. Her seçmene 11 pusula düşüyor. Muhalefet bunların da peşine düşmeli ve 167 bin sandığa nasıl dağıtıldığını mutlaka kontrol etmeli.
24 Haziran günü muhalefet; seçmenlerini uyanık tutar her sandığı bir avukata zimmetlerse oy hırsızlığı minimum düzeye iner. Ve minimum hırsızlıkla AKP bu seçimleri kurtaramaz.
“HAK VERİLMEZ ALINIR”
CHP adayı Muharrem İnce, Yalova’daki sandığa sahip çıkma tecrübesini tüm ülkeye yayabilirse oy hırsızlığı büyük oranda önlenebilir. Geçenlerde bir mitinginde şöyle demişti:
“Bu ülkenin değerli avukatları! 50 bin avukat. Cübbelerinizi 24 Haziran günü arabanızda tutun. Her an sizi YSK’nın önüne çağırabilirim.”
TESTİ KIRILMADAN…
Bence İnce, deneneceği kesin bu hırsızlığa karşı yalnızca 50 bin avukatı değil, 12 milyon seçmenini de uyanık tutmalı ve daha önemlisi hırsızlığa baştan tedbir almalı. Testi kırıldıktan sonra elden bir şey gelmez.
Seçmenler ve binlerce avukat 24 Haziran’dan önce “Oy Hırsızlığına karşı” yürüyüş yapmalı. Gezi’de 1-2 milyon halkın sokağa dökülmesi Erdoğan’da travma oluşturdu. 12 milyon CHP, 5 milyon HDP seçmeninin onda biri seçim yolsuzluklarına karşı YSK’nın önünde otursa, yürüyüş yapsa mutlaka etkili olacaktır.
YSK ve medya sonucu ilan ettikten sonra yapılacak eylemler işe yaramayabilir. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur. Kolluk güçleri tamamen iktidarın elinde. Polis, artık AKP’nin özel güvenlik teşkilatı. Yapılacak her türlü protestoyu azgınca bastıracaklardır.
24 Haziran günü muhalefet; seçmenlerini uyanık tutar her sandığı bir avukata zimmetlerse oy hırsızlığı minimum düzeye iner.
Ve minimum hırsızlıkla AKP bu seçimleri kurtaramaz.
(TR724)