Filistin, Direniş, Hamaset

CAN BAHADIR YÜCE 

Mavi Marmara baskınını izleyen günlerdi. Siyasetçilerin hamasi nutukları ve halkın haklı öfkesiyle iyice gerginleşen ortamda İsrail’in barbarlığına nasıl tepki göstermek gerektiğini tartışıyorduk. O toz duman arasında en etkili ve kalıcı eylemin entelektüel bir tepki olacağına karar verdik. Önde gelen İsrailli yazarlarla konuşacak, hükümetlerinin izlediği vahşi siyaseti onların ağzından dünyaya duyuracaktık: Bir kitap eki olarak elimizden gelen buydu.

Bugün Filistin için direniş göstermek İsrail zulmüne karşı çıkmaktan fazlasını içeriyor. Ahlaklı ve entelektüel bir direniş, yıllardır bu davayı rant malzemesi yapan ikiyüzlü siyasete ses yükseltmekle mümkün.

Kitap Zamanı’nın Temmuz 2010 sayısı “İsrailli Yazarlardan Barış Çağrısı” kapağıyla çıktı. (Dosyanın İngilizcesi de Today’s Zaman’da yayımlandı.) Amos Oz’dan A. B. Yehoshua’ya, David Grossman’dan Etgar Keret’e İsrail edebiyatının seçkin adları yaptığımız kısa söyleşilerde hükümetlerini yerden yere vurdular. Gelgelelim, İsrail’in dünyaca kabul görmüş kendi yazarlarınca eleştirilmesi siyasal İslamcı çevrelerin pek hoşuna gitmedi. Küçümseyici eleştiriler aldık, hatta İsrail yandaşı olmakla suçlandık. Somut öneriler değil hamasi sloganlar o çevrelerin daha çok işine geliyordu. Siyasal İslamcı retoriğin Filistin davasına hiçbir yarar sağlamayacağına ben o günlerde ikna oldum.
Aradan geçen sekiz yılda İslamcı siyasetin gerçek yüzü ortaya çıktıkça Filistin davası da yer yer gündeme geldi. Filistin’in Ortadoğu’daki yozlaşmış iktidarlar için kullanışlı bir malzeme olduğunu biliyorduk ama son dönemde yaşayarak da görüyoruz.
İsrail’in yıllardır sürdürdüğü ve sürdürmeye niyetli olduğu devlet terörüne karşı nasıl bir entelektüel duruş sergilemek gerektiği sorusu şimdi önümüzde duruyor. (Eski bir Siyonist olan Henry Siegman’ın geçtiğimiz günlerde yazdığı gibi, İsrail’in 1948’den bu yana yaptığı birçok şey ancak “terör” olarak tanımlanabilir.)
Filistin sorunu iki devletli çözüm önerisinin ötesinde kaybediş, tehcir, sürgün gibi tarihsel çağrışımları ve bağlamı olan -Edward Said’in bıkıp usanmadan söylediği gibi- kuşatıcı bir sorundur. (İroniyle “Ben son Yahudi entelektüelim,” diyen Said’in sözlerindeki gerçeklik payını da görmek gerek.) Filistin sadece bir coğrafya değil, bir ‘idea’dır. Aslında gerçek bir direniş hem Filistinlilerin hem Yahudilerin Siyonizmin kurbanı olduğunu kabul etmekle başlıyor. Konuyu kısır siyasi hesaplara hapsetmek en büyük aldanış olur.
Peki, entelektüel direniş nasıl olmalı? Bu konuda Siyonizm karşıtı Yahudi entelektüellerden öğrenilecek çok şey var. Örneğin Hannah Arendt, Eichmann duruşmalarını izlerken İsrail’in amacının adaletin yerini bulması değil Yahudilerin öfkesinin yatışması olduğunu görmüş, Yahudi milliyetçiliğinin bir zehre dönüşeceğini sezmişti. Arendt egemen Siyonist söylemin dışına çıkan muhalif bir Yahudi olmanın bedelini de kendince ödedi. Amos Oz’un bir roman kahramanı da Arapların “yeni Yahudiler” olup zulme uğrayacağını söyler. Bu gibi örnekler Filistin sorununu derinliğine kavramak için gündelik siyasetin dışına çıkıp edebiyat ve düşünce metinlerine bakmak gerektiğini gösteriyor.
Etkin bir direnişin çerçevesini çizecek olan Said’in, Buber’ın, Arendt’in, Chomsky’nin, Finkelstein’ın, Butler’ın metinleri—içinde bol bol “Kudüs” geçen içi boş sloganlar değil.
İsrail’in ‘lobi’ silahını nasıl kullandığı biliniyor. Bütün muhaliflerini kötücülleştiren İsrail lobisi, eski Amerikan başkanı Carter’ın meşruiyetini bile tartışmaya açmıştı örneğin. Hal böyleyken, dünyanın dört bir tarafındaki artık İsrail politikalarından iyice soğumuş Yahudileri hedef göstermek, antisemitizme varan söylemler üretmek sadece İsrail’in elini güçlendiriyor. Siyasal İslamcılarla İsrail erki arasındaki danışıklı dövüşte canı yanan yine Filistinliler oluyor. Filistin lider kadrosunun hataları ve vizyonsuzluğu da meselenin bir yakası. (Bu konuda Noam Chomsky’nin başından geçenler yeterince fikir veriyor.)
İsrail ırkçılıkla sömürgeciliğin karışımı olan işgalci siyasetini “barış” diye dayatırken, çözüm destekçilerinin sloganların ötesinde bir önerisi olmalıydı. “Bir sürü Arap öldürdüm, ne var bunda?” diyebilen bir kişiyi eğitim bakanı yapan İsrail hükümetinin gerçekten barış istediğini düşünmek safdillik olur. İşgalci siyasetin gerçek amacını yıllar önce Moshe Dayan faş etmişti: “Soru, çözüm nedir, değil. Asıl soru şu: Çözüm olmadan nasıl yaşayabiliriz?” Şimdi önümüzde cevap bekleyen soru şu: Çözümü yeniden ana başlık haline nasıl getirebiliriz?
Bugün Filistin için direniş göstermek İsrail zulmüne karşı çıkmaktan fazlasını içeriyor. Ahlaklı ve entelektüel bir direniş, on yıllardır bu davayı rant malzemesi yapan ikiyüzlü siyasete de ses yükseltmekle mümkün.
Ortadoğu halkları kendi başındaki despotlara despot diyebildiği, Filistin sorununu fırsata çeviren ahlaken çürümüş siyasetçilerden kurtulduğu gün çözüm ve barış için umutlanabiliriz.
Kaynak: https://kronoshaber1.com/tr/filistin-direnis-hamaset/