Yorum | Naci Karadağ
Muhabirle röportaj yaparken (ki kendisi bunun kürtaj olduğunu zannediyor) bir yandan da sağdan soldan laf atanlara cevap yetiştiren cevval dede gelmiştir hemen aklınıza.
Aslında özellikle sosyal tarihçilerimiz için muazzam bir rol model bu tür röportajlar. Bu sebeple dedeyi asla kınamıyorum, küçümsemiyorum, ‘ezik’lemiyorum.
Daha önceki bir yazımda bu görüşmenin her ne kadar eğlenceli olduğunu söylesem de, başka bir tehlikeli duruma da dikkat çekmiştim.
Zira dede “sen önce dişini fırçala” diyen Laikçi ablaya basıyor tehdidi:
-Bak 155’i ararın, seni içeri attırırın. Hain, çatan haini…
Hatırlar mısınız Osmangazi Üniversitesi’nde 4 kişi öldürülmüştü. (BKZ) Havuz ve Ergenekon medyası işi cemaate yıkmak istediler ama gerçek o kadar açıktı ki katilin daha önce onlarca akademisyeni ihbarla meslekten attırdığı, kimilerini hapse gönderttiği ortaya çıkmıştı.
Anlaşılan o ki, ihbar kesmemiş ve bizzat kendisi infaz etmeyi tercih etmişti. Zaten çok değerli hükumet bu tür infaz yapanların da yargılanmayacağını kanunla teminat altına almamış mıydı! (BKZ)
Yani Cevval Dede’nin akademik kadrolu versiyonları çoktan aramışlardı 155’i…
Örneğin Havuz’un Avrupa uzantısı Sabah Avrupa’da, gazetecilik dışında hemen her şey yapılır. Tehdit, adam kayırma, jurnalleme, ajanlık.. Ne isterseniz yapar gazeteci kılığındaki iktidar personeli. Logolarının yanına cemaati ihbar için hat kurduklarını yazabilecek kadar faşizm tarihine geçti Havuz şeysileri.
Misal daha dün yaşanan bir olay. Akit TV spikeri Facebook’ta taciz ettiği kadından yüz bulamayınca basıyor yayın yoluyla ihbarı.
Oyuncu Barış Atay’ı sevmeyebilirsiniz.
Ki bana da hiç sempatik filan gelmez.
Atay, sevgi pıtırcığı filan değildir doğrusu. Özellikle sosyal medyada yaptığı sert eleştiriler ile ön plana çıkar.
Ancak Atay’ın eleştirileri “hepinizi bayrak direklerine asacağız, kanlarınızla duş alacağız, oluk oluk kan akıtacağız” diyen çetecilere nazaran sütten çıkmış ak kaşık gibidir.
Madenciye tekme atıp ortalıkta bununla çalım satan Yusuf Yerkel’in siyasete girme arifesinde özür dilemesine bozulmuştu Barış Atay ve “ne affetmesi, sizi unutmayacağız ve hesap soracağız’ türünden son derece sert bir eleştiri yazmıştı.
Ruşen Çakır, Nedim Şener, İsmail Saymaz gibi Soner Yalçın tayfasından olan Ahmet Hakan topa girdi ve Barış Atay’ı alenen hedef gösterdi.
Hakan’ın bu ilk hedef gösterişi değildi şüphesiz.
Deneyimli sunucu daha önce de Merhum Tahir Elçi’yi göstermiş ve maalesef Elçi bugün bile aydınlatılmayan saldırı ile kameraların gözü önünde katledilmişti.
Ahmet hakan en ufak bir pişmanlık emaresi bile göstermeden, Atay’ı hedef göstermesi ise ayrı bir kepazelik örneğiydi…
Vaktiyle utanmadan sıkılmadan Ahmet Altan’ı da hedef almıştı.
“Yargılanacaksın Ahmet Altan” başlığıyla yazdığı yazıda doğrudan hedef göstermekten asla çekinmedi Ahmet Hakan Coşkun.
Ahmet Altan, “yüreğin yetiyorsa ekrana çıkıp tartışalım” dedi gözü yemedi Hakan’ın. Bunun üzerine Altan bir seri yazı ile Ahmet Hakan gibi vasatlara gazetecilik ve demokrasi dersi verdi. Tabiri diğerle Ahmet Hakan’ı gazete kağıdına gömdü.
Malum Ahmet Altan daha sonra sulu zırtlak iddianamelerle ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı ama Ahmet Hakan kana, öfkeye doymadı sanırım..
Ancak mesele sadece Ahmet Hakan modeli gazeteciler değil inanın.
Ülke bir tür “bana bak seni 155’e ihbar ederim ha!” türünden tehdidi yaşam tarzı haline getiren insanlarla doldu.
Barış Atay’ın gözaltına alınmasına, “Yetmez akşam sallandırılmalı” diye yazabilecek kadar kendinden geçmiş en az yüzde 25’lik bir kitleden bahsediyoruz sevgili okur.
Bu durum Doların bilmem kaç barajını aşmasından çok daha vahim emin olun.
Trafikte sana yol mu vermedi ara 155’i…
Sevdin de kızı mı vermediler, ara 155’i…
Sana sıcak pide mi vermedi, ara 155’i de görsün günün fırıncı…
Ben de mesela, şayet bu yazım yayınlanmazsa, ararım 155’i “TR724 diye bir site var 24 saat hainlik yapıyorlar” diye şikâyet ederim.
Nasılsın sevgili Hayko?
Anlaşıldı mı?