Şaibe

Yorum | Naci Karadağ

Benim kişisel anlamda siyasetten hiçbir beklentim ve umudum yok. Önce bu gerçeğin altını epeyce kalın bir kalemle çizeyim.
Dolayısıyla birazdan yazacaklarımı Tayyip Erdoğan öznesinde alıp değerlendirmenizin yanlış olacağını düşünüyorum.
Mesele Erdoğan ya da İnce olmadığı gibi, AKP ya da CHP de değil.
Hatta bir anlamda Türkiye bile değil.
Burasını net ifade etmek isterim.
Tayyip Erdoğan ya da totaliter tek adam rejimi artık cemaatin bir meselesi değildir.
En azından bundan sonra değildir.
Çünkü Cemaatin yapılması gerekeni yapmayıp göğe bakarak geçirdiği süreçten sonra, şimdi sadece göğe bakma döneminde bulunduğunu düşünüyorum.
Yani bir ara abartılan stratejik aklını kullanması gerektiği zaman hayal kırıklığı oluşturan bir topluluğun, şimdi bir hamle yapmaya kalksa bile kıymet-i harbiyesi olmadığına inanıyorum.
Öte yandan dünyanın ve İslam âleminin şer topu gibi kocaman bir Recep Tayyip Erdoğan ve Siyasal İslam sorunu olduğuna da inancım tam.
Bu meyanda seçimlerin neticesi ne olursa olsun, ülkenin girdiği karanlık sarmaldan kurtuluşunun olmadığına da maalesef inanmaktayım.
İster İnce gelsin, ister Erdoğan kalsın hiç fark eden bir durum olmayacak gibime geliyor.
Zira temel kodlarıyla oynanan, tüm eklem mafsalları koparılmış, tüm birleşim noktaları kırılmış, dikişleri kesilmiş bir toplumun en azından kısa süre içinde iflah olamayacağı gerçeği tüm çıplaklığıyla halen karşımızda duruyor.
Ne demek istediğimi kamuoyunda “Çomar Dede” olarak meşhur olan AKP’li şu dededen de anlamak mümkün.
Önceki gün bahsettiğim gibi gerçek olanla üretilen gerçek arasındaki makası bu dede şahane örnekliyor.
Dede bir tipoloji…
Tayyip Erdoğan modelinin ürettiği bir vatandaş modeli.
Anında patlamaya hazır, bolca hamaset ve öfke ile sarmalanmış bir müteharrik konvansiyonel silah adeta…
Kendi inandığının aksini gördüğü ya da duyduğu anda, kontrolü kaybedip nefretle “daş yok mu daş” diye sağa sola saldıran iktidar görmüş masum köylü modelidir bu!
Bu videodaki esas tehlikeli refleks ise devlete şikayet etme bölümü.
Hoşuna gitmeyeni anında 155’i aramakla tehdit edebilecek kadar hoyrat bir dede var karşımızda. Bir AKP inanlısı arketipi.
Allah bilir şu an hapisteki on binlerin kaçı şu dede gibi öfkeli partililerin nefret dolu saçma sapan bir ihbarla içeri atılmıştır!

Bu uzun girizgâhtan sonra meselenin ince kısmına gelelim.
Dediğim gibi bir şeyin değişmeyeceğine inanıyorum lakin bir gerçek de var.
Zaten bizzat Tayyip Erdoğan da bu “Beni şaşırtmayı başardılar” diyerek bu gerçeğin hakkını teslim ediyor.
Bu sebeple Başkanlık parkurundaki saf dışı ettiği rakiplerine benzemiyor Muharrem İnce.
Sık sık kimyasını bozuyor, moral dengesini alt üst ediyor ve orantısız zekâ ile girdiği polemiklerin neredeyse tamamını Erdoğan’ın aleyhine çevirmeyi başarıyor.
Son tartışmaları üzerine bir ‘Lokal Focus’ yapalım.
Abdullah Bin Mesud (RA) naklediyor, Hz. Peygamber (ASM) şöyle buyuruyor: “İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip müminlere!”
Durum bu kadar net iken İslam davası güden birinin siyasi rakibini garibanlıkla suçlaması ne tür bir talihsizliktir?
Şu cümleler Erdoğan’ın: “Seçim kampanyasında CHP’nin başındaki zata mı yoksa öne sürdüğü garibana mı bakacağız, onu bilemiyoruz. Ortada bir aslı bir de kuklası var. Bizi çıldırtacaklarını öne sürerek yola çıkmışlardı, haklarını vermek lazım bizi çıldırtmasalar da şaşırtmayı başardılar. Bu karikatür tipin ve adayının maceralarını seçimlere kadar izlemeye devam edeceğiz.”
Daha birkaç gün önce sözüm ona manifesto yayınlayarak kimseyi küçük görmediğini filan söyleyen birinin çelişkisi kadar, dindar bir insanın kesinlikle durmaması gereken bir noktadan ateş açıyor Cumhurbaşkanı.
Muharrem İnce ise saçları değirmende ağartmamış tabii.
Bu muz ortayı tabiri caizse 90’a göndermemek için Binali Yıldırım olmak gerekirdi sanırım.
Cevap çok gecikmedi ve İnce yine tabiri caizse ‘kalın’ gördü bu sefer: “AK Parti Genel Başkanı benim için gariban demiş. Türkiye bu haldeyken bana gariban diyor, Genel Başkana da karikatür diyor. Ben baba tarafından Selanikliyim, anne tarafından Rizeliyim. Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, meydanlarda böyle laflar etme hemşerim. Gariban olmak, şaibeli olmaktan iyidir. Ben rahmetli kamyon şoförü Hacı Şerif’in oğluyum. 16 senedir milletvekiliyim, 14 senesi kirada geçti!”
CHP, AKP ile siyasi rekabet tarihinde belki de ilk kez psikolojik üstünlüğü İYİ Parti koalisyonu hamlesiyle ele geçirdi.
İnce’nin adaylığı ise zaten ekstradan bir sarsıntı yaşatmıştı Erdoğan’a.
Bu sebeple “Bizi çıldırtmasalar da şaşırtmayı başardılar” diyor.
Öte yandan İnce’nin “Gariban” şutuna karşı yaptığı “şaibe” volesi de az buz bir hamle değil.
Zira şaibe meselesi Erdoğan ve iktidarının yumuşak karnı bile değil bataklığı…
Oy sayımından tutun da üniversite diplomasına, mal varlığından alın da Refah Partisi il başkanlığına, sahip olduğu ev, villa, arazi miktarından nereli olmasına kadar uzanan çok geniş bir zaman diliminde çok geniş alanlarda hep şaibe söz konusu.
Muhtemelen Erdoğan bu bahsi hemen kapatmak isteyip vatan millet üzerinden yürümeye devam edecektir.
Toparlıyorum, seçimlerden zerre miktar umudum yok. İyi Parti’nin Türkiye açısından AKP’den hiçbir farkı olmadığını düşünüyorum ama Erdoğan’ı çileden çıkaracak bir rakip bulması işi epey eğlenceli kılacak gibi.
Cemaatin yerinde olsam bu maçı en iyi yerden, ceza sahasında yerde ağır yaralı olarak seyrederdim… Şenlik yeni başlıyor zira!