YORUM | TARIK TOROS
Yakın zamana kadar ülkede fikir hürriyetinin sorunlu olduğunu düşünürdüm.
Son dönemde de “düşünce özgürlüğü neredeyse kalmadı, bitti” diye düşünmeye başlamıştım.
Sonra şunu gördüm:
Düşünce çürümüş.
Fikir ölmüş.
Özgürlüğü hak getire!
***
Bunca zulüm, facia.
Yasa tanımazlık.
Haydut devlet uygulamaları.
Birbirinin üstünde tepinen insanlar.
İhbar, rüşvet, tehdit patlaması.
Her söylediği yalan siyasetçiler, gazeteciler…
Bakın bunlara… Düşüncenin nasıl çürüdüğünü görürsünüz.
***
“Çocuklar ölmesin” dedi diye…
6 aylık bebeği ile cezaevine giren Ayşe öğretmenin fotoğrafını paylaşıyorsun… Bir anda sen de terörist oluyorsun.
Hadi buna alıştık, başı örtülü biri “İçimin yağı eridi” diye tweet atmış.
“Trol” deyip geçemezsiniz.
***
Halime Gülsu, içli köfte yapıp satıyordu.
Niye.
OHAL mağdurlarına destek için.
Gözaltına alındı, tutuklandı.
Tarsus cezaevine kondu.
15 yıldır SLE hastasıydı.
İlaçları verilmedi, raporları yok sayıldı.
Hastalığı merkezi sinir sistemini, bağışıklık sistemini etkileyen sürekli kontrol ve tedavi gerektiren kronik bir hastalıktı.
Son haftasında usulen iki kere hastaneye götürüp aynı gün tekrar cezaevine yolladılar.
28 Nisan Cumartesi, sabaha karşı öldü.
İddianamesi yoktu, duruşması yapılmamıştı.
33 yaşında gencecik bir öğretmendi.
Bakıyorsunuz, birkaç yazar veya milletvekili dışında “tık” yok.
Bazısı da “iddialar doğruysa, bakanlık soruşturmalı” demiş.
Yuh olsun!
Öldüren belli, adresi belli, katilden soruşturma mı istenir..!
***
Geçen Ocak ayında Anayasa Mahkemesi…
74 yaşındaki gazeteci Şahin Alpay ile 65 yaşındaki akademisyen yazar Mehmet Altan için “hak ihlali” kararına hükmetti.
Darbe davalarında yargılanan emekli bir Türk subayının avukat kızı…
“Ülkeyi içeriden vurup bundan zevk alan utanmaz gazeteciler aramıza geri dönüyor” diye tweet attı, atabildi.
İçeridekiler çıkmasın, psikolojileri bozulsun, mümkünse orada ölsün istiyorlar.
Gözlerini o kadar karartmışlar ki, sözümona ülkenin bekâsı için birkaç milyon insan kılıçtan geçirilse kılları kıpırdamayacak, bilakis bunun lüzumlu olduğunu düşünüyorlar.
Troller, “çocuklarını dahi yaşatmayın, sülbünü kurutun” diye tweet atıyor. Bunlar da içten içe alkışlıyor.
***
Türkiye’de ne sol ne de sağ varmış.
Belki de hiç olmamış.
Şu olmuş:
-Sol, sağa “devletin dayattığı perspektiften” bakmış. Sağ hep yobaz, mürteci olmuş.
-Sağ da sola “devletin dayattığı perspektiften” bakmış. Sol hep komünist, din düşmanı kabul edilmiş.
Oysa…
Bu iki gözlük de devletin taktığı gözlükler.
***
Muhalefetin “sıfır baraj ittifakı” gibi bir projesi konuşuluyor.
Yani seçimde daha çok milletvekili çıkarabilmek, küçük partilerin baraj altında kalmasını önlemek için düşünülen bir formül.
Gelgelelim,
–HDP ile Meclis çatısı altında yan yana siyaset yapanlar,
-HDP’li başkanvekilinin yönettiği Meclis’te toplananlar,
-Komisyonlarda HDP’lilerle aynı masada çalışanlar,
..şimdi yan yana seçime girmemek için dokuz takla atıyor.
Halbuki, bu ne ittifak ne de koalisyon ortaklığı.
Bu, stratejik bir seçim hamlesi.
CHP’nin 15 vekilini İYİ Parti’ye geçirmesi gibi.
Sadece seçim günü uygulanacak, eşiği geçtikten sonra herkesin evine döneceği bir proje.
Peki muhalefetteki kuşkunun nedeni ne:
İktidarın eline koz vermemek.
Peki bu, iktidarın dayattığı politikaya teslim olmak demek değil mi?
***
Bir kere de iktidarın dümen suyunda gitmeseniz olmaz mı?
Darbe politikalarını onayladınız, sonra çıkıp “kontrollü darbe” dediniz.
Referandumu tanıdınız, sonra çıkıp “aslında sandıktan ‘hayır’ çıkmıştı” dediniz.
İktidarın lanetlediğini siz de lanetlediniz.
“Aman iktidar tefe koyup çalar, neme lazım” deyip, kendi arkadaşlarınızı bile cezaevinde unuttunuz.
Ne KHK mağdurlarının sesi oldunuz, ne işsizlerin, ne de malı tarlada kalan köylülerin.
Bir kere de, “iktidara siyasi malzeme vermeyelim” filan gibi hesap yapmasanız olmaz mı?
***
Devlet Kürtleri ötekileştirdi bu ülkede.
Bu PKK ile olmadı.
Çok önceye dayanır.
Ermenilere aynısı yapıldı, Aleviler nasibini aldı, şimdi Cemaat mensupları adeta Ortaçağ engizisyonundan geçiriliyor.
***
Bu kadar çiziktirmeye ne hacet!
Muhalefet;
-Önü kesilmeye çalışılan bir partiyi ve cumhurbaşkanı adayını,
-Tereyağından kıl çeker gibi bir hamleyle iktidarın ve yargının elinden aldı,
-Şimdi seçime sokuyor.
Bunu yapan aklın kapasitesinden sual olunmaz.
Dilerse ve isterse, neler yapabileceğini göstermiştir CHP veya bu fikrin arkasındaki akıl.
Bugüne kadar yapmamıştır, o ayrı.
İyi düşünsünler:
24 Haziran gecesi, ülkenin yarıdan çoğuna yaşatılacak hayal kırıklığının faturası tek başına Devlet Bahçeli’ye kesilmeyecek.
Bu seçimden sonra geçmiş olsun.
(tr724)