Muhalefetin İntiharı: Erdoğan’a Cevap Yetiştirmek

YORUM | LEVENT KENEZ

Kimin nasıl aday olacağının bile düzenlenmediği bir tarihte, muhalefeti   hazırlıksız yakalamayı amaç edinen baskın seçimlerin demokrasi şöleni olarak sunulduğu günler başladı.
Bütün araştırmalarda Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yarışını önde götürdüğünü görüyoruz. Seçimin ikinci tura kalması Akşener’in performansına, eğer kalırsa ikinci turda Erdoğan’ın seçilip seçilememesi de CHP’nin adayına bağlı.
Gül’ün tehdit edilerek adaylık planlarından vazgeçirilmesinde, Erdoğan’ın önündeki saha çalışmalarına ait bazı verilerin etkisi olduğu muhakkak. Demek ki, ‘karşımızda kim olursa olsun’ kadar kolay değilmiş işler. Kemal Can’ın vurguladığı psikolojik denklik algısı da Erdoğan için epey rahatsız ediciydi.
Erdoğan’ın ısrarla Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemesinin nedeni basit. Seçim ola ki ikinci tura kalırsa “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?” dendiğinde ezici oranda sağ kitlenin oluşturduğu seçmenleri “yok Aleviydi, yok camileri ahıra çeviren CHP’ydi, yok bilmem ne” ile gütmesi çok kolay olacak. “Genel başkan dediğin aday olur, aday aramaz” diyorlar ama ortakları Bahçeli’nin o halde neden aday olmadığını es geçiyorlar. Kendileri yapınca ittifak, muhalifler yapınca ihanet planı.
AKP temsilcilerinin sözlerini yan yana dizersek, Pensilvanya’nın talimatı ile ittifak çalışmalarına başlayan Kılıçdaroğlu’nun, “Fetö”nün Ablası Akşener yüzünden “Fetö”cülerin dümen suyuna girmiş Karamollaoğlu’nun kirli ittifak planını gerçekleştiremediği gibi bir sonuca ulaşırız ki neresini düzeltmeli? Yani “Fetö” bir yandan ittifak kurulsun diye plan yaparken diğer yandan da ittifak bozulsun diye de başka bir plan yapıyor. Bu durumda “Fetö”nün Erdoğan’a çalıştığı kesinlik kazanıyor.
2011 seçimlerinden itibaren CHP’nin oyu yüzde 25. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a bütün partilerin oyları değişime uğrarken Erdoğan’ın düğmesine bastığı terör ve kan gözyaşı ikliminde CHP’nin oyu değişmedi. Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminde de CHP’nin adayının Ekmeleddin İhsanoğlu gibi silik, tanınmayan ve tabanın içine sinmeyen bir aday olmadığı takdirde en az yüzde 25 alacağını öngörüyorum. Eğer sağın itici bulmadığı bir aday bulunursa bunun artacağını düşünüyorum.
Demirtaş’ın adaylığının kesinleştiğini varsayarsak, 7 Haziran’daki kadar oy alabilir mi? 7 Haziran seçimlerinde HDP yüzde 13 almıştı. Bu rakam daha önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oydan yüzde 4 fazlaydı. 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde yaklaşık 40 milyon, 2015 seçimleri ve 2017 referandumunda yaklaşık 49 milyon oy kullanılmıştı. Demirtaş’ın haksız yere hapiste olması, Kürt tabanında rahatsızlık yaratan Afrin operasyonu ve seçilmiş belediye başkanlarının ve vekillerin hapiste yer almasının sahada nasıl bir etkisi olacağı merak konusu. Tahmin edildiği gibi bunun Demirtaş’a bir destek olarak gerçekleşmesi daha muhtemel. Ancak anketlerin güvenilmez olduğu, korku ikliminden dolayı insanların gerçek fikirlerini söylemekten çekindikleri bir ortamda bunun nasıl olacağını kestirmek zor. Güneydoğu’da ezici üstünlüğe sahip HDP’nin 7 Haziran’daki gibi bir kampanya yapması ve hava yakalaması zor ancak yüzde 10’un altına düşmeleri beklenmiyor. Referandumun aksine bu kez adayların da sahada olacağını düşünürsek referandumdan daha yüksek bir oy oranına ulaşılacağını tahmin edebiliriz. Geçen seçimde en çok oy hilelerinin ve mühürsüz pusulaların bu bölgede yaşandığını düşününce elimizdeki verilerin ne kadar gerçeği yansıttığını bilemiyoruz. Son referandumda “Hayır” oyları 1 Kasım’daki HDP oylarından yaklaşık 370 bin daha az gerçekleşmiş, “Evet” oyları da AKP oylarından yaklaşık 450 bin fazla çıkmıştı.
Bu durumda minimum oy oranlarını yazdığımızda, CHP yüzde 25, Demirtaş yüzde 10, SP adayının yüzde 1 potansiyeli olduğunu düşünürsek ikinci tur Akşener’e bağlı. Demirtaş’ın bir kez daha sürpriz yaparak yüzde 13’lere çıktığını SP’nin de bu kez sahada çalışma yapacağı sinyalleri verdiğini düşündüğümüzde Akşener’siz muhalefet blokunun yüzde 40 bandında olduğunu düşünebiliriz.
Bu durumda Akşener’in en az 10,01’i bulması gerekiyor. Akşener’in medya desteği olmadığı ve ekibinin pek de güven vermediği bir gerçek. Ancak ayrıldıkları MHP’de bir karşılıkları olduğu ve Erdoğan’ın kuyruğuna takılan ülkücüler algısından rahatsız olan MHP’lilerin oyunu alacakları kesin. Yine gayri memnun AKP’lilerden CHP’yi tercih etmeyeceklerin ve partisi olmayan sağ seçmenin oyununu da alabilirler.
Erdoğan, Akşener’i görmezden gelip kendisinin rakibi olmadığı algısına oynuyor. Halbuki baskın seçimin yan nedenlerinden bir tanesi de Akşener’in potansiyelinin artıyor olması.
Gül olayı gösterdi ki sandıktaki hırsızlığın belli limitleri var. 7 Haziran’daki gibi şok bir düşüş yaşamamak için tedbirler alınıyor. Erdoğan’ın “7 Haziran’da bana yanlış yaptınız bunun bedelini de kanınızla ödediniz” mealindeki itirafı her şeyi anlatıyor.
Muhalefet, Fetö saçmalıkları veya 15 Temmuz gibi kumpaslarda Erdoğan’ın propaganda makinesi ile zaman kaybetmemeyi hedeflemesi gerekiyor. Erdoğan’ın ısrarla topu buralarda dolaştırmasına kapılırlarsa büyük hata ederler. Yapmaları gereken, ekonomik bir krizin geldiği ve bu sebeple baskın seçimlerin yapıldığını, ısrarla ve bıkmadan anlatmaları. Ve gelmekte olan krizin ancak kutuplaşmalardan kurtulma ve normalleşme ile çözüleceğini işlemeleri.
Kemik CHP ve HDP oylarını düşünürsek yüzer gezer sağ oyları almak için Erdoğan’ın Ramazan şovları, Osmanlı güzellemeleri, şehit istismarı, Haçlı’dan girip İsrail’den çıkacağı bir propaganda yapacağı aşağı yukarı belli oldu. Seçim rüşveti sayılacak ekonomik girişimlerin de yakında açıklanacağı tahmin ediliyor.
CHP’nin ekonomi merkezli bir kampanya yürütmesi kendileri için en isabetli tercih olur. Sağcı ve milliyetçi oyları hedefleyen Akşener ile küskün İslamcıları hedefleyen Karamollaoğlu’nun performansı seçimin kaderini belirleyecek. Demirtaş’ın büyük dezavantajlarla girdiği seçimde 7 Haziran başarısını tekrarlaması beni şaşırtmaz.
Seçimleri iktidar ya da muhalefet aleyhine veya lehine etkileyecek bir gelişmenin yaşanması da artık şaşıracağımız bir şey değil.
Bir de muhalefetin seçmenine ve iktidara seçim akşamı, geçen referandumda olduğu gibi hilelerin ve hırsızlığın ayyuka çıktığı bir ortamda, mikrofonlara “Hayırlı olsun, erken yatın yarın mesai var hepinize iyi geceler” demeyeceklerinin garantisini vermeleri gerekiyor.
(TR724)