SELAHATTİN SEVİ
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Ve o ateşin bir parçası hanemize düştü.
Yaklaşık iki yıl sonra eşimle ve iki kızımla özlemini duyduğumuz pazar kahvaltısı için oturduğumuz masada öylece kalakaldık. Atina’dan gelen acı haber sosyal medyaya düştüğünde, küçük kızımın, “Anne bu kadın konsoloslukta karşılaştığımız abla değil mi?” sorusuyla şaşkına döndük.
Sabah saatlerinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eden Esma Uludağ ve çocuklarıyla konsoloslukta vize sırası beklerken tanışmışlar. “Kolay değildi Atina hayatı ama sanıyorum onun için daha da zordu. Çünkü küçük yaşta çocukları vardı. Çok yoruluyordu ama hep yakın zamanda ailesinin bir araya geleceğini umuyordu ve çocuklarının babalarına kavuşacağı günü bekliyordu” diye anlatıyor eşim.
‘Valla herhalde beş altı saattir yürüyoruz. Çamur, su… ” diyor Esma Hanım. “Rabbim yardımcısı olsun gelmek isteyenlerin…’ Çileli günlerin ardından Uludağ ailesi tekrar bir araya gelecekti. Olmadı… Esma Uludağ’ın ömrü vefa etmedi…
Kızlarım ise bekleme salonunda hemen arkadaş oldukları ve oyun oynadıkları 9 yaşındaki Veli Said’in, “Anne daha ne kadar konsolosluğa gelip gideceğiz. Artık buraya gelmeyelim, Atina’ya yerleşelim, bak burası da güzel, belki Almanya bu kadar güzel değildir” sözlerini gözyaşlarıyla aktarıyor. Onları teselli etmek için çıktığımız küçük yürüyüşte söz hep Esma anneye ve sevimli çocuklarına geliyor.
Sonra görüntüleri düşüyor 32 yaşındaki Esma Uludağ’ın. Altı ay önce bir şafak vakti kader nehri Meriç’i sağ salim geçmenin mutluluğu ve heyecanıyla konuşmasını izliyoruz birlikte. “Valla herhalde beş altı saattir yürüyoruz. Çamur, su… ” diyor Esma Hanım. Biri sırtında, diğerleri ağlayarak kendisini takip eden iki yavrusuna kılavuzluk ediyor. “Rabbim yardımcısı olsun gelmek isteyenlerin. Allah kurtarsın herkesi…” dua ve temennileriyle ruhunu teslim edeceği Atina’ya ulaşmak için ana yola doğru yürüyor.
Tanıyanların azmi, kararlılığı, güler yüzü ve başarılarıyla hatırladığı Esma Uludağ iki üniversite bitirip memur olduğunda bile öğrencilikten kopmamış. Gediz Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu’nu birincilikle tamamladıktan sonra diplomasını almak için sahneye davet edildiğinde biri 38 günlük 3 çocuğuyla birlikte verdikleri poz başarılı bir kadın ve genç bir anne olarak Esma Uludağ’ı özetliyor.
Uludağ, 2007 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdi. 2009’da bu kez Celal Bayar Üniversitesi’nde lisanüstü eğitimini tamamladı. Evlendiği yıl memur olarak işe başladı. Üç çocuğunu dünyaya getirdiğinde Gediz Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu’na devam ederken Karabağlar Kaymakamlığı’nda çalışıyordu. Aynı zamanda fizik öğretmeniydi. 4 üzerinden 3.89 not ortalamasıyla tüm arkadaşlarını geride bırakırken bölüm birincisi olarak diplomasını almaya gittiğinde 8 yaşındaki oğlu Veli Said, 4 yaşındaki kızı Müşerref Zümra ve 38 günlük bebeği Ceyda kendisine eşlik etmişti. Tıpkı beraber çıktıkları umut yolculuğunda annelerini yalnız bırakmadıkları gibi o gün de oradaydılar.
“Hem çalışıp ham annelik yaparak da öğrenci olunabileceğini kendime ve çevreme göstermeye çalıştım. Bu süreçte eşim destek olarak bana hep güç verdi. Hukuk Fakültesi’ni de bitirebilirsem avukat olmak istiyorum” demişti de eşi de yakınları da en küçük bir tereddüt emaresi göstermemişti.
Ama nasip olmadı. Türkiye’de insan hakları ve hukuku askıya almak için ‘Allah’ın lütfu’ olarak görülen 15 Temmuz’dan sonra o da her türlü adaletsizlikten nasibini aldı. Türkiye’de her onurlu yurttaşın yaşadıkları onun da başına geldi. Önce KHK ile işinden ihraç edildi. Gözaltına alındı, tutuklandı… 3 ay hapis yattıktan sonra denetimli serbestlikle tahliye oldu. Polisler Esma Uludağ’ın evine defalarca baskın yaptı. Bu sıkıntılı günleri eşi ve kendisi aylarca ayrı yaşayarak atlatmaya çalıştı. Fakat baskı ve yıldırmalar her geçen gün artınca önce eşi Türkiye’den yasa dışı yollarla ayrılarak Almanya’ya ulaştı ve sığınma istedi. Sonra da kendisi 3 çocuğu ile Yunanistan’a geçti.
Eşi uzun uğraşlar sonucu Almanya’da oturum almış ve aile birleşimi hakkına kavuşmuştu. Yunanistan’da misafir olarak bulunan yüzlerce mültecinin beklediği müjdeli haber nihayet onlar için de gelmişti. Gerekli prosedürler tamamlandığında zor ve çileli günlerin ardından 5 kişilik küçük ailesi tekrar bir araya gelecekti. Olmadı… Esma Uludağ’ın ömrü vefa etmedi…
Esma Hanım’ın eşi Mehmet Ali Uludağ (38) ise şimdi yüreğinde kaybettiği eşinin acısı, omuzlarında ise 3, 7 ve 10 yaşlarındaki çocuklarının sorumluluğu ile hayat yolculuğuna devam edecek.
Kaynak: https://kronoshaber1.com/tr/anne-esma-abla-degil-mi-bu/