FARUK MERCAN
Hikayeyi yıllar önce Profesör Niyazi Öktem’den dinlemiştim. Fransa’da 200 yıl boyunca çok kanlı iktidar hesaplaşmaları yaşanmasına rağmen, yönetimi ele geçiren hiçbir grubun karışmadığı kurumlar, Fransa dışındaki Fransız okullarıydı. Kilise ile devleti birbirinden kesin hatlarla ayıran kanunlara ve düşmanlığa varan kutuplaşmalara rağmen…
Bugün devletler literatüründe “Frankofon ülkeler” diye bir kavram bu yüzden var. Beş kıtada 50 ülke… Avrupa’da Fransızca konuşan nüfus 80 milyon, ama sadece Afrika kıtasında 150 milyon… Bu, Fransız okulları sayesinde oldu elbette…
Bu okullara ilişen herkes Fransa’ya ihanet etmiş olacaktı. Hiçbir yönetim Fransa’ya bu ihaneti yapmadı. Ve bugün dünyada Çince, İngilizce, Hintçe, İspanyolca ve Arapça’dan sonra en çok konuşulan dil Fransızca…
Saraydaki şahıs ve adamlarının her suçu, dünyada Hizmet hareketinin haklılığını, temizliğini ve masumiyetini bir kez daha ortaya koyuyor. Öğretmen kaçırmakla dünyada Hizmet’i bitireceğini zanneden bu zavallı zihniyet, aslında her suçuyla kendisini bitiriyor. Elbette en büyük zararı, bu zihniyetin eline esir düşmüş Türkiye görüyor. Ama her esaretin bir bedeli olduğu gibi, bir de ömrü vardır.
KOSOVADAKİ KİRLİ OPERASYON DEVLET İŞİ DEĞİL
Bu yüzden, Kosova’da öğretmenlerin Saraydaki şahsın çok kirli bir operasyonuyla kaçırılması bir devlet işi değil… Hiçbir devlet anlayışı bunu yapmaz. Dünyanın 175 ülkesindeki okullara ilişmemek için, Fransa’yı yönetenler gibi devlet adamı olmak lazım… Kosova’da, Pakistan’da, Malezya’da, Gabon’da öğretmen kaçıranlar devlet adamı değil, olsa olsa devlet aygıtını bir süreliğine ele geçirmiş iktidar hastaları… Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalayım anlayışı bir iktidar hastalığıdır. Ülke yıkılsın, ama ben kalayım anlayışı bir güç hastalığıdır. Bu iktidarı, bu gücü günün birinde kaybetme korkusunun insana yaptırmayacağı ihanet ve kötülük yoktur. Stalin, Hitler, Kaddafi, Saddam, Hafız Esad ve oğlu Beşar Esad örnekleri ortada…
Şimdi gelin asıl soruyu soralım: Kosova’da kim ihanete uğradı? Kosova Başbakanı Ramush Haradinaj, Saray’daki şahsı ‘hırsızlık’ yapmakla suçladı. Çok doğru bir ifade… Kosova’da üst düzey devlet yöneticilerinin çocuklarının da okudukları çok başarılı bu okulların öğretmenleri kaçırıldı. En pespaye bir mafya grubunun bile yapmayacağı bir rüşvet ve hile mekanizmasıyla… Bu sebeple Kosova başbakanı ülkesindeki işbirlikçi bazı bürokratların ihanetine uğradığını düşünüyor.
İHANET ÖRGÜTÜNÜN YAPTIKLARI
Tacikistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Bosna’da iç savaş şartlarında hiçbir çete bu öğretmenlere zarar vermedi. Hatta Tacikistan’da bir çete, havaalanı yolunda eşyalarını aldığı grubun öğretmenler olduğunu öğrenince, eşyalarını iade etti ve onlara okula kadar refakat etti. Afganistan’da Taliban rejimi bile öğretmenlere zarar vermedi. Bu sebeple Kosova’da karşımıza çıkan anlayış bir çete de değil. Bunlara çete demek, çetelere hakaret olur. Bunlar, tarihimizin çok ender kaydettiği bir ihanet örgütü…
Elbette, burada öncelikle ihanete uğrayan Kosova, çünkü bu okullar Kosova’nın… Dört yıl önce gittiğim Kosova’da ziyaret ettiğim bu okulların müdürünü ve öğretmenlerini kaçırmak gerçekten Kosova’ya yapılmış büyük bir ihanet… Ama bence burada asıl ihanete uğrayan Türkiye… Kaçırılan öğretmenlerini kurtarmak için ellerinde pankartlarla yürüyen Kosovalı öğrencilerin gözünde Türkiye artık öğretmenlerini kaçıran bir haydut devlet… Gözyaşlarıyla babalarını arayarak öğretmenlerinin kurtarılmasını isteyen bu Kosovalı öğrencilerin zihnindeki Türkiye, okul düşmanı bir ülke artık…
Bu ekip tarihi boyunca Türkiye’ye yapılmamış bir ihaneti yapıyor. Bir insan Kosova’daki, Malezya’daki, Pakistan’daki, Gabon’daki, Moritanya’daki, Afganistan’daki öğretmenlerden neden korkar? Çünkü, despotlar, kirli iktidar anlayışlarının kendileriyle birlikte ölüp gideceğini, yok olacağını bilirler. Onların etrafındaki halayıkları ve gözdeleri de iktidar nimetine yapışıktırlar. İktidar bitti mi her şey biter. Onun için düşman bellediklerini yok etmek, toptan imha etmek isterler. Ama asla yok edemezler. Hiçbir despotun ömrü buna yetmez. Kaddafi’yi ‘fareler’ dediği insanlar kanalizasyon çukurunda yakaladı. Saddam, düşmanlarına ‘yılan’ diyordu, bir kuyudan çıkarıldı. Mussolini, meydanda asıldı. Stalin, ölür ölmez vatan haini ilan edildi. Hitler, bir sığınakta hayatına son verdi. Hepsi geride devasa birer enkaz bıraktı.
İKTİDARI BİTTİĞİ GÜN ÇÖP SEPETİNE ATILACAK
Despotlar, aslında en büyük ihaneti ülkelerine yaparlar. Ne var ki, peşlerinde sürükledikleri kitleler bir süreliğine bunun farkına varmazlar. Ahmet Altan’ın dediği gibi, Saraydaki despot Türkiye’yi tüketti. Bütün devlet kurumlarını darmadağın etmiş, 200 bin devlet görevlisini ihraç etmiş, 400 binden fazla insanı sorgulardan, işkenceli gözaltılardan geçirmiş… Ama hala Kosova’daki, Gabon’daki, Malezya’daki, Afganistan’daki öğretmenlerden korkuyor. Çünkü tükendiğini, bir hikayesinin olmadığını, iktidarı bittiği gün tarihin çöp sepetine çok kirli bir despot olarak atılacağını biliyor. Tarih, onun suç ortaklarını da bir ihanet şebekesinin yardakçıları olarak yazacak elbet…
Hayırseveri Rıza’nın marifetlerine bakın… Rıza’nın New York’taki hapishanede rüşvete bağladığı gardiyan tutuklandı. Rüşvete aracılık yapan kişi de bir Türk kadın avukat. Gardiyan, Rıza’ya plastik şişelerde alkol taşımış, hapishaneye cep telefonu sokmuş… Rıza, Meksikalı uyuşturucu baronu El Chapo ile aynı hapishaneye konulmuştu. (New York Times gazetesinin 5 Nisan 2018 tarihli haberi).
Hırsızlıkları, rüşvetleri gibi yalanları da dünyanın dilinde…
Aylarca seçim meydanlarında “Gezi olaylarının arkasında Almanya var, Lutfthansa var. Almanya, 3. havalimanını istemiyor..” diye bağırdı. Gezi olaylarını, Cemaate mensup polislerin kışkırttığını iddia etti.
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Martin Erdmann, açıkladı. Meğer Alman Posta Servisi DHL, üçüncü hava limanının en büyük yatırımcılarındanmış.
Büyükelçi, Avrupa’nın mülteciler için Türkiye’ye ödemesi gereken parayı ödemediği iddiasının da yalan olduğunu, üç yıllık 3 milyar avronun tamamının ödendiğini ifade ediyor.
Türkiye bugün işte böyle kirli bir iktidarın sultası altında…
Kosova Parlamentosu, öğretmenlerin kaçırılması olayını soruşturmak üzere bir komisyon kurdu. Muhtemelen Kosova’da da Flynn olayına benzer bir ilişkiler ağı deşifre edilecek.
Çünkü dünyanın her yerinde aynı tezgahla iş çeviriyor Saraydaki şahıs…
Saraydaki şahıs ve adamlarının her suçu, dünyada Hizmet hareketinin haklılığını, temizliğini ve masumiyetini bir kez daha ortaya koyuyor. Öğretmen kaçırmakla dünyada Hizmet’i bitireceğini zanneden bu zavallı zihniyet, aslında her suçuyla kendisini bitiriyor.
Elbette en büyük zararı, bu zihniyetin eline esir düşmüş Türkiye görüyor. Ama her esaretin bir bedeli olduğu gibi, bir de ömrü vardır.
(Kaynak: Samanyoluhaber)