Berbat Bir Gazetecilik Finali: Kirli Mi? En Azından Temiz Değil!

YORUM | TARIK TOROS

Doğan Medya Grubu, Demirören Grubu’na satıldı.
Peşinen geçmiş olsun.
Fakat “merkez medyaya” veya “gazeteciliğe” değil.
Psikolojik harbin mühim bir unsuru sahadan çekildi.
Destekçilerine geçmiş olsun.
***
Hürriyet, CNN Türk, Posta, Kanal D vs.
Sadece geriye doğru son 4 yıllık yayımları ortada. Arşiv de orada.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra tam anlamıyla iktidarın söylemine ve yorumcularına teslim oldu. Gazeteciliği doğrudan MİT’e bağladı.
***
İktidarın “tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet” söylemi açıktı.
İki gizli söylem vardı:
Biri “tek medya”
Öbürü de “tek din”.
Doğan Grubu, son 4 yıl boyunca “tek medya”nın taşlarını döşedi.
Şimdi sadece gömlek değiştirip havuza atladı.
***
 
Hürriyet ve CNN Türk, iktidarın ikna etmekte zorlandığı dünyayı yayınlarıyla ikna etti. Kamuoyu oluşturdu. Gazetecilik yapmıyordu.
***
“Doğan Yayın İlkeleri” diye her sene yenilenen bir metin var, duvara astıkları.
İlaç için tek maddesini dahi uygulamadılar.
Okur temsilcisi ise “firma gezilerine katılan gazeteciler bunu nasıl sayfaya taşımalı” konularının dışına çıkamadı, reklam kokan yazılar sürgit devam etti.
***
Doğan grubu için “zaten satılmış bir medya grubuydu” diyenler var.
Böyle bakmıyorum.
Doğasının gereğini yaptı.
***
Doğan Grubu unsurları bu süreçte Batı’da ve özellikle ABD’de AKP lehine lobi yaptı.
CEO’luktan alınsa dahi damat Mehmet Ali Yalçındağ’ın Washington lobilerindeki çabaları tanıklarla ortada.
Buna iştirak eden yazarlar ve çok takipçili televizyoncular da biliniyor.
Yarın bulutlar dağıldıktan sonra tanıkları tek tek anlatacaktır.
***
Lakin bunların hiçbiri yetmedi.
Birincisi:
Patroniçeler ve CEO’lar, yeteceğini düşündü.
İkincisi:
Öteden beri grupta “bunlar yolcu biz hancıyız” ana fikri baskındı.
Kendilerince “içeriden sağlam haberler” alıyorlar, “biraz daha sıkın dişinizi” telkini ile sabrediyorlardı.
İki gerekçe de patladı.
***
Patroniçelerden kasıt, Aydın Doğan’ın kızları.
Aydın bey, ilerleyen yaşı ve sağlık sorunları nedeniyle aktif ve olayların içinde değildi.
Bunu en iyi yöneticiler biliyor.
Son dönemde etkisiz bir yetkiliydi.
Grubu, Doğan’ın kızları ve üst yöneticileri idare ediyordu.
***
Sabrettiler ama durumun değiştiği yoktu.
İktidar devam ediyor, gün geçtikçe alan genişletiyordu.
Canını sıkmamak için ne yapılırsa yapılsın doyuramayacakları belliydi.
***
Pısırık bir medyaydı Doğan Grubu.
Zararsız isimlere yoğunlaşıyor, ucu AKP’ye çıkan risklere girmiyor, “devlet düşmanlarına” şahin kesiliyordu.
Yığınla linci vardır.
Tek başına şu örnek yeter:
8 Ocak 2016’da, Ayşe Çelik adlı öğretmen Beyaz Show’a bağlandı, “çocuklar ölmesin” dedi. Sonrasında hem grup, hem Beyazıt Öztürk özür diledi kamuoyundan. Niye? Teröre destek vermekten yargılanmamak için. Oysa o bağlantıda terörün “T”si yoktu, bunu da en iyi kendileri biliyordu. Sonuçta Ayşe Çelik geçenlerde 1 yıl 3 ay hapis cezası aldı.
***
2013 Gezi olaylarından beri penguen medyasıydı.
O belgesel Gezi olaylarının ilk gecesi CNN Türk’te yayımlanmıştı.
O kadar penguenler ki, kendi satışlarını bile duyuramadılar, gazeteleri basmadı, TV’leri söylemedi, çalışanları tweet atamadı.
Ne mahsuru varsa?
***
Sonuçta patron ve patroniçeler pes etti.
Dik duramadılar.
Bu, grupta çalışanlar ve kitleleri açısından büyük talihsizlik.
Başınızdaki, “benden bu kadar” deyip bırakıyor.
Müthiş bir hayal kırıklığı.
***
Grup, devlet bankası desteği ile kredilendirilmiş bir satışa imza atıyor.
Yani patron katı, kaynağı halkın parası olan satış bedelini kasasına koyup elini yıkayıp çıkacak bu ticaretten.
Londra Knightsbridge’te mülkleri 10 yılı aşkındır onları bekliyor.
***
Kârlılığa göre satış bedeli yüksek, değer biçilen şey marka değeri.
Neticede Doğan Grubu, satıldı.
Bedeli kamu kaynaklarıyla karşılanacak.
Çalışanların alacakları tazmin edilecek.
Olabilecek en kârlı jübileyle medya mahallesinden çekilecekler.
***
Bir markayı kuran, büyüten ve satmak zorunda olan kişi, ne yapar?
Çok basit:
O markayı ve değeri en iyi biçimde koruyacak ve enerjisiyle grubu geliştirecek kişiye teslim eder.
Böyle mi olmuştur?
Doğan kaçarcasına çıkmış, arkasına dönüp baktığında 40 yılını verdiği emeğinin havuzlaşmasına göz yummuştur.
Bu da başta patronlar, sonra çalışanları açısından rezil bir durumdur.
***
Gazetecilik açısından kötü bir final.
Berbat bir son.
Maddi açıdan “Yarabbi şükür” dedirtecek bir anlaşma.
Kirli mi?
En azından temiz değil.
(tr724)