SELÇUK GÜLTAŞLI
Avrupalı kurumların savunmak istedikleri hapisteki Türk gazeteciler konusunda seçici davrandıkları her geçen gün daha da belirginleşiyor. Türkiye hapishanelerinde bir kaç grup gazeteci bulunuyor ve Avrupa’nın tepkisi gazetecinin hangi gruba ait olduğuna göre şekilleniyor.
Eğer Avrupalı ya da Türk asıllı Avrupalı gazeteci iseniz tepki destansı boyutlarda cereyan ediyor. Bu tepkileri gazeteciyi serbest bıraktırmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan açık ya da gizli toplantılar takip ediyor.
AKP iktidarının kayyım atadıktan sonra KKK ile kapısına kilit vurduğu Zaman Gazetesi’nin eski Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, euobserver.com‘da yayımlanan yazısında mesai arkadaşlarına yönelik ayrımcılığa dikkat çekti. Gültaşlı, ‘Meslektaşlarım Türkiye’de yeteri kadar ayrımcılığa maruz kalıyor. Avrupalı kurumlardan da aynı tavrı görmeyi hiç bir zaman haketmediler.’ tespitinde bulundu.
Dışişleri bakanları hatta eski başbakanlar bu kirli pazarlıklara katılıyor. Bu tarz rehin alma genelde sonuç veriyor.
Solcu, liberal ya da laik gazetecilere gösterilen tepki bir tık daha aşağıda ama yine de kayda değer. Bu gazeteciler için Türkiye’ye giden Avrupalı bakan yok fakat yine de Avrupalı kurumlar ciddi gürültü çıkarıyor. Türkiye’de adaletin tecellisi için son adres olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu gazetecilerin davalarını öncelikle ele alıyor.
Deniz Yücel ve Fransız gazeteci Loup Bureau ilk gruptaki gazetecilerden iki tanesi. Yücel asla hapse girmemeliydi ve sonunda hürriyetine kavuşması çok iyi haber. Ancak Alman basınında çıkan haberlere göre serbest kalabilmesi için Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Erdoğan arasında iki gizli görüşme gerçekleşti. Yücel’in hürriyetinin nihai maliyetini ise henüz bilmiyoruz.
Altan kardeşler ve Şahin Alpay ikinci gruptaki gazetecilerden. Türkiye’nin Anayasa Mahkemesi (AYM) geçtiğimiz günlerde Altan ve Alpay’ın serbest kalması yönünde karar aldı. Fakat mahalli mahkemeler AYM’ne eşi görülmemiş bir saygısızlık göstererek ve anayasayı ihlal ederek kararı uygulamayı reddetti. Altan kardeşler ve Alpay saygı duyulan sol-liberal aydınlardan. AİHM, bu gazetecilerin vakalarını öncelikle ele almaya karar verdi.
HİÇ KİMSENİN UMURUNDA OLMAYANLAR
Bir de hiç kimsenin umurunda olmadığı üçüncü bir grup var. Bu grubu, meslektaşlarım, Gülenci olarak anılan gazeteciler oluşturuyor. Bu grubun diğer üyesi Kürt meslektaşlarımız. Erdoğan ikna edici deliller sunmaksızın 2016’da başarısız olan darbe için bütün suçu Gülen Hareketi’ne yıkıyor (Brüksel’deki hakim kanaat Gülencilerin darbeye katıldıkları ancak emri Gülen’in vermediği yönünde). Kesin deliller olmamasına rağmen Avrupalı kurumlar Erdoğan’ı sinirlendirmemek için rapor ve açıklamalarında Gülen Hareketi’ne atıf yapmamak için özel çaba sarf ediyor.
Şubat ayı başında AİHM, ZAMAN’ın Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın müracaatını reddetti. Ünal 19 aydır hapiste ve iddianamede delil diye sunulanlar yazdığı makalelerinden ibaret.
Ünal, Alpay ile aynı davada, aynı iddianameden ve aynı suçlamalardan yargılanıyor. Ancak AİHM Alpay’ın müracaatını kabule şayan bulurken, Ünal’ınkini reddetti.
Ünal’ın Paris’teki Fransız avukatı Vincent Berger geçtiğimiz günlerde yaptığımız görüşmede hükümden şoke olduğunu ve AİHM kararının ‘gerçek bir ayıp ve açık bir ayrımcılık’ olduğunu söyledi. Berger, ‘’en kötüsü de Mahkeme bu kararı ile Türk yetkililerine ‘bu gruptaki gazetecilere istediğinizi yapabilirsiniz’ mesajı vermiş oldu’’ dedi.
AİHM, ‘neden aynı davada farklı iki karar aldınız?’ soruma hala cevap vermiş değil. Daha da üzücü olan AİHM ZAMAN’ın tüzel kişilik olarak yaptığı müracaatı da reddetti.
AB kurumları arasında Türk hükümetini en sert eleştiren Avrupa Parlamentosu Şubat ayında bir karar alarak Erdoğan’ın despotik yönetimini kınadı. Karar, basın hürriyetine geniş yer ayırırken, sadece, 4 çalışanı hapiste olan Cumhuriyet gazetesinin atıf yaptı. Sürgündeki Türk gazeteciler tarafından kurulan Stockholm Centre For Freedom (SCF) raporuna göre şu an hapiste bulunan 205 gazeteciden 124’ü ya ZAMAN ya da Gülen’le iltisaklı basın kuruluşlarından. AP, kararında bu gerçeğe bir atıf dahi yapılmadı.
Meslektaşlarım Türkiye’de yeteri kadar ayrımcılığa maruz kalıyor. Avrupalı kurumlardan da aynı tavrı görmeyi hiç bir zaman haketmediler.
Yazı euobserver.com sitesinde İngilizce olarak yayımlanmıştır.