YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Tabiatta var olan estetiği ve tasarımı hayatın her alanına, özelikle de gazeteciliğe yansıtabilmek için var gücüyle çabalayan bir görsel yönetmendi o. Fevzi Yazıcı’nın vakti renklerle, çizgilerle, fotoğraflarla, sanatla uğraşmakla geçerdi. Bu açıdan baktığınızda gazetenin belki en apolitik kişiliğiydi. Yıllardır düzenlediği tasarım günleri ile ünü sınırları aşmış dünyanın tanıdığı bir isim haline gelmişti. Yakup Şimşek de tıpkı hemşehrisi Fevzi Yazıcı gibi gazetenin başka bir apolitik kişiliğiydi. Onun gazetedeki bütün hayatı da reklamda geçmişti.
İkisi de ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldılar. Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak ve Tuğrul Özşengül ile birlikte. Bunlar başka bir sübliminal mesaj vermekten aldılar o cezayı.
15 Temmuz’dan bir yıl kadar önce Zaman Gazetesi’nin hazırladığı reklam filminin bir yerinde siren çalıyormuş, siren bittikten sonra da küçük bir çocuk gülüyormuş. Bu da hadi ne duruyorsunuz darbe yapın anlamı taşıyormuş. Siren sesi ve çocuğu bir arada gören savcı bunun bir sübliminal darbe mesajı olduğuna kanaat getirmiş ve Zaman Gazetesinin birçok yöneticisi hakkında dava açmıştı. Mahkeme de savcıyı kırmayarak Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek’i ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırdı.
Darbeden yargılanan herhangi bir subay, astsubay ya da asker herhangi bir mahkemede Zaman Gazetesi’nin bu reklamını bir işaret olarak anladık diye hiçbir beyanatta bulunmadı. Ya da Fevzi Yazıcı’yı ya da Yakup Şimşek’i tanırız sürekli irtibat halindeydik gibi delil olabilecek her hangi bir beyanat ne duyuldu, ne konuşuldu ne de mevzu oldu.
15 Temmuz’dan neredeyse bir yıl önce yayınlanmış, hazırlanırken veya yayınlandıktan sonra darbeyi çağrıştırıyor diye hiçbir kimsenin aklına gelmemiş, yandaş medya ya da aktroller arasında bile böyle bir ithamda bulunulmamış, kamuoyunda hiç konuşulmamış bir reklamda, savcı, bir yıl sonra küçük bir çocuk gülücüğünden, sübliminal mesaj çıkarmış ve mahkeme hemen cezalandırmış. Savcı ve mahkemeye göre birileri kaş göz işaretleriyle darbe işareti vermiş ama bu mesajı alan bir askere rastlanmamış. Olsun, mahkeme bu mesajı öylesine fazlasıyla almış ki Abdullah Öcalan’ın aldığı cezayı vermekte bir beis görmemiş. Yani ülke yasaları içinde idam cezası olsa siren sesinin durmasından sonra çocuğun gülmesine idam cezası verecekler.
Neresinden baksan ahmakça bir yargılama! Yok yok bu ahmakça değil. Salakça da değil, aptalca değil, komik bile değil. Hiçbir şey değil! Bu bir yargılama değil, bu intikam değil, öç alma değil, kindarlık, art niyet hiçbir şey değil.
3 yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldürene iyi hal indirimi yapan, 104 kişinin katledildiği olayın faili diye arananı tutuklama gereği bile duymayan Türk yargısı başka hiç bir delile ihtiyaç duymadan bir siren sesi ve çocuk gülüşü nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet cezası veriyor.
Fevzi ve Yakup eğer adi bir hırsız ya da nitelikli bir dolandırıcı olsalardı başlarına bu gelmeyecekti. Ya da yüzlerce kişiyi gözlerini kırpmadan öldüren birer katil olsalardı… Ülkede zebil gibi olan sübyancılardan, tecavüzcülerden, kiralık katillerden, mafya liderlerden, uyuşturucu tacirlerinden biri olsalardı gül gibi yaşayıp gideceklerdi.
Yargı geçmişteki hiçbir dönemle kıyaslanamayacak kadar kötü dönemini yaşıyor. Siyasi baskı var, konjonktür var bilmem ne var sözleri de bu kararı verenlerin tarihe çirkin bir yüzle yazılmasını engellemeyecek.
(TR724)