Troliçenin Gündüz Düşleri!

Yorum | Naci Karadağ

“Yargının öldürüldüğü cinayette erkete görevini üstlenen medya da kendi içindeki yeteneksiz, yeteneksiz oldukları için de ihanetten başka hiçbir yolla bugün bulundukları yerlere gelemeyecek insanlarla dolu.”
Yukarıdaki satırlar Ahmet Altan’ın önceki günkü savunmasından.
Devletin hiçbir kurumu kalmadı ki partili, liyakatsiz, ehil olmayan kişilerin eline geçmesin. Liyakat değil, yalakalık ve Reis’e iman tek belirleyici unsur olunca ortalık kepazelikten geçilmiyor.
Sadece medyaya bakmak yeterli.
Düne kadar ekranda dümbelek çalarak ekmeğini kazanan n nargile kahvesi yancısı yayın yönetmeni olmuş, devlet başkanının uçağında poz veriyor.
Bir diğeri en fazla sekreter olarak iş bulabileceği televizyonda sunucu oluyor.
Mal varlıklarını artırıyor olabilirler…
Arabaları daha lüks, oturdukları ev daha zengin bir muhitten de olabilir.
Ama zeka fukaralığı parayla giderilebilen bir şey değil…
Hele hele mesleki varlık maddiyatla elde edilemez…
Sanırım tarihimizin hiçbir döneminde lümpenlik ve ahmaklık bu kadar prim yapmamıştır…
Normal bir medya kuruluşunda ofis sekreteri olamayacak kadar çapsız kadrolar ortalıkta gazeteciyim diye çalım satıyor.
Ülke rasyonaliteden uzaklaştıkça yalanların çapı büyüyor ve inananların da şüphesi artmak yerine azalıyor. Daha çok teslim oluyorlar yalanlara. En acısı da bu; bir süre sonra kendi yalanlarına iman ediyorlar adeta.  Yalan üzerine ne inşa ederseniz edin, tamamı yıkılmadan gerçeklerle yüzleşmek mümkün değil sanırım. Bu nedenle ormanda ağaçtan ağaca zıplarken tutunulan sarmaşık gibi başka bir yalana sarılmadan duramıyorlar. Çünkü aksi olsa yere çakılacaklar.
Ne ki…
Hapishanelerinde zulmün, işkencenin, adaletsizliğin bini bir para olmasa…

Her gün en az birkaç tane şehit haberi gelmese…
Eğitiminden ekonomisine kadar neredeyse her sektörü dibe vurmasa..
Türkiye çok eğlenceli bir ülke aslında…
Daha dün, gencecik bir kadın iki çocuğuyla beraber Meriç’de boğuldu. Dinci faşizmin nefes aldırmadığı bir ülkeyi terk etmekten başka amaçları yoktu tertemiz bu insanların.
Elbette Türk halkı bu masumları havuz bataklığında “teröristler kaçarken boğuldu” şeklinde izleyecek. Ardından ABD konsolosluk binasının olduğu sokağın isminin “Zeytin Dalı” olarak değiştirilmesiyle coşacak, Diriliş Ertuğrul dizisini izlerken kılıç yerine koltuğun yanına koydukları bıçakla elma soyarken akıl almaz palavralara inanarak hayatlarına devam edecekler.
Ne içiriyorlar, nasıl bir efsunlamadır bilmiyorum ama bir cenah var ki, İsa Nebi gökyüzünden inip mucizelerini gösterse bile bir şekilde yorumla meseleyi AKP ve Erdoğan lehine çevirmeye muvaffak oluyor. Bu ülkenin yalana inanmaya bu kadar hazır olabileceğini kimse tahmin edemezdi sanırım.
Bu sebeple yalanın, palavranın sınırı arşa ulaştı.
Akıl, mantık bir tarafa çoktan atıldı, kepaze olmak gibi bir dertleri de yok bu tayfanın.
Bakın şöyle bir olay olmuş:
Tayyip Erdoğan, Konyalı bilim adamlarını Saray’a çağırmış. Kimdir bu Konya mahreçli ekip bilmiyorum ama demek ki var böyle bilim adamları grupları. Konyalı bilim adamları, Çamlıhemşinli hukukçular, Evreşeli sanatçılar, Bayburtlu akademisyenler filan…
Her neyse…
Reis demiş ki, “Çabucak tank yapın. Üstelik Bor ile çalışsın, bir de bukalemun gibi kılık değiştirsin ki, sınırdan görünmeden geçebilsin…”
Fıkra değil, bunu yazan Troliçe iman edercesine inanarak yazıyor. Hani normal bir ülkede olsa, insanlar ağızlarıyla bile gülmezler.
Bitmedi….
6 günde yapıyor tankı Konyalı Bilim Adamları…
Dikkatinizi çekerim İsviçreli Bilim Adamları gibi soğukta çatlayan cilde krem üretmiyorlar, Loreal laboratuarı da değil ki Neşe’nin kepek sorunu için şampuan denesinler. Konyalı bilim adamı bu, boru mu? Yapar, Reis demişse yapacak.
6 günde tank yapıyorlar.
Üstelik bukalemun gibi kılık değiştirebiliyor ve Bor madeni ile çalışıyor.
Bu tanklar Irak sınırından onların tankı gibi geçip, düşmanları yerle bir ediyor.
Bu haberinin yanına iki tane de internetten kes-yapıştır tank koymuş troliçe abla.
Kendi bulmamıştır, birisi eline iliştirmiştir eminim.
Bu Arzu bacı, söylediğine o kadar inanıyor ki, kendisiyle dalga geçenlere öfke koşuyor ve hepsini mahkemeye vereceğini açıklıyor.
Yalanla beslenen ülkeye bu kadar düş yetmez tabi.
Habetürk ve Doğan Medya koltuk çıkıyor Troliçelerin gündüz düşlerine.
Onlar da, “Erdoğan F16’ları kaldırın, yerine Türk savaş uçakları koyun” diye emir vermiş.
Minare yerine motorin varili yerleştirilen camilerin olduğu şehir sanayilerinde yapılıyor sanki jetler.
Triger kayışı değiştiremeyecek adamlar jet yapacak.
Haber AKP inanlılarını mutlu ve mesut ediyor.
Artık yakında bir dizide de bu konu işlenir. Ardından Şaşmaz Biraderler de filmini çekerler.
O zaman tamamdır..

Ve bütün dünya nasıl bir tımarhaneye çevrildiğini görürken ülkenin, yeteneksiz, lümpen, sonradan görme kifayetsiz bir güruhun da goygoylarıyla uçuruma doğru son sürat gidiyoruz.
Sadece bu kadar da değil. Memlekette ahlaksızlık akıl almaz bir şekilde dip yaparken, ruhların nasıl katranlaşabileceğini de yine bu troliçe hanımların düşlerinden anlıyoruz.
Bakın şu satırlar, Meriç’de boğulan bir anne ve iki masum yavru için yazıldı, yazılabildi: “Bunlar da büyüse terörist olacaktı. İyi ki ölmüşler. 2 kişi 2 kişidir…”
Ve bunu yazan kişi bir öğretmen.
Yani çocuklarımızı emanet ediyoruz.
Dikta rejiminde görün nasıl ruh hastası sapıklara imkan sağlanıyor.
Trol ve troliçelerin düşlerinden uyandığımızda, geriye memleket adına bir şey kalır mı emin değilim artık.
(tr724)