Ya Erdoğan Yönetimi Afrin’ı Kürtlerden Alıp Esad’a Verirse?

YORUM | EBUBEKİR IŞIK

AK Parti’nin Suriye siyaseti 2011 yılında başlayan iç savaştan bu yana sürekli değişiklikler göstererek, öngörülemez bir hal almış durumda. Suriye iç savaşının başladığı günlerde dönemin dışişleri bakanı olan Ahmet Davutoğlu Şam’da Esad ile defalarca görüşmüş ve kendisini bir takım reformlar yapmak için ikna etmeye çalışmıştı. Fakat, bu uğraşlar hiçbir sonuç vermediği gibi üç milyonun üzerinde bir mülteci dalgasının Türkiye’yi vurmasına sebep olmuştu.
Ardından, Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti Esad’ı devirmenin Türkiye’nin ulusal güvenliği için öncelik arz ettiğini ve dış politikanın bu yeni veriye göre tekrar düzenlenmesi gerektiği hususu üzerinde durdu. O günden bugüne Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bünyesinde ve ÖSO yapısı dışında bir dizi radikal İslamcı grubu eğitip silahlandıran AK Parti hükümeti, bu güçler üzerinden gerek Esad rejimi ile gerekse de Esad rejiminin müttefiki olan İran gibi bir takım ülkelerle girift bir vekalet savaşı yürüttü. Bu dönemde, Suriyeli Kürtleri de yanına almak isteyen Erdoğan liderliğinde ki Türkiye, PYD lideri Salih Müslim ile belki defalarca kez MİT’in Ankara Yenimahalle’de ki yerleşkesinde görüşmeler gerçekleştirdi.
Ancak, Esad rejiminin özellikle Rusya ve İran tarafından gerek diplomatik gerekse de yoğun bir şekilde askeri olarak desteklenmesi, Türkiye’nin Esad rejiminin yıkılacağına dair olan beklentilerini sonlandırdı. Ardından, Erdoğan yönetiminin Suriye politikası tekrar köklü bir değişikliğe uğradı.
Erdoğan’ın Yeni Suriye Siyaseti: ‘Esad Ehveni Şerdir, Kürtlerse Şeytan’
ABD’nin özellikle son iki yıldır PYD ile derinlikli ilişkiler kurması Türkiye’nin Rusya-İran ittifakının doğal bir parçası olması sonucunu doğurdu. Bununla birlikte, Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu Astana ve Soçi süreçlerine katılması, burada Esad rejiminin geleceğine dair bir takım taahhütlerde bulunması, ABD’nin Suriye sınır güvenliğini sağlayacak ve Kürtlerin komuta kademesinde olacağı 30.000 kişilik bir ordu kurma niyetinin ifşa olması, Rusya ve İran ile Suriye’de ortak hareket etmek isteyen bir Türkiye fotoğrafını daha da kalıcı hale getirdi.
Diğer taraftan, Rusya ve İran’ın Esad rejimini ayakta tutmak istemesi ve bir taraftan da Türkiye’nin Suriye’de ki Kürtlere dair talepleri, iki tarafın da karşılıklı bir takım ara formüllerle kurulan bu ittifakın devam etmesini zorunlu kıldı. Rusya’nın Türkiye’nin taleplerine dair bulduğu ara formüllere baktığımızda, özellikle Astana ve Soçi görüşmelerinde PYD bayrağının görüşmelerde olmaması, PYD lideri Salih Müslim’in yerine PYD’yi dışardan temsil edenlerin bu toplantılara katılması, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD noktalarına sınırlı operasyon yapma iradesine yeşil ışık yakılması gibi bir dizi faktör özetlenebilir. Fakat, Rusya ve İran tarafının Türkiye’den en öncelikli beklentisine baktığımızda, Ankara’nın Esad rejimine karşı olan hasmane tutumunu ivedilikle değiştirmesi talebinin masada olduğunu görmekteyiz.
Bu sebeple, gerek Başbakan Binali Yıldırım gerekse de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğu farklı cümlelerle son altı aydır Esad rejimini görmezden gelemeyeceklerini ve Esad rejimi ile tekrar görüşmelere başlamanın Türkiye’nin çıkarları ile örtüştüğünü ifade etmekteler. Hatta öyle ki, Afrin operasyonu başlar başlamaz Çavuşoğlu operasyon bilgisinin Esad rejimi yetkilileri ile paylaşıldığını kamuoyuna duyurmuştu. Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, düşman listesinden Esad’ı çıkararak ‘PYD, PKK, YPG, DAEŞ…topunuz gelin’ çağrısı yaparak, artık Esad’ı ehveni şer olarak gördüğünü defalarca ve zımnen ifade etti.
Türkiye Afrin’i Esad Rejimine Devretmek Zorunda Kalabilir
Geçtiğimiz hafta başlayan Afrin operasyonu aslında herkesin olacağını bildiği fakat zamanlamasına dair çok fazla malumatın olmadığı bir gelişmeydi. ABD’nin Suriye’de PYD liderliğinde 30.000 kişilik bir sınır güvenliği ordusu kurmak istediğini duyurması ile Erdoğan tam olarak aradığı fırsatı buldu ve Rusya’nın onayını alarak Afrin’e askeri bir operasyon için düğmeye bastı. Hatta, hızını alamayan Erdoğan Amerikan askerlerinin konuşlandığı Minbiç’e de ‘bir gece ansızın’ gelebileceklerini ifade etti. Fakat, Türk-Amerikan ilişkilerinin NATO gibi kurumsal bir çerçevesinin hala bir anlamının olduğu düşünüldüğünde ve böyle bir gelişmenin Türkiye için çok ciddi sonuçları olabileceğinden, Minbiç operasyonu ihtimalinin son derece zayıf olduğunu ifade etmek gerekir.
Afrin operasyonun radikal unsurlardan oluşan ÖSO ortaklığında yapılıyor olması Rusya ve İran’da rahatsızlık uyandırsa da, Türkiye’nin Esad rejimine karşı beslediği hasmane tutumunu değiştiriyor olmasından memnun olan Moskova ve Tahran, Zeytin Dalı operasyonuna adeta göz yumdular. Şüphesiz, Moskova ve Tahran’ın Zeytin Dalı operasyonuna yeşil ışık yakmalarının temelde üç işlevsel gerekçesi bulunmakta. Bu gerekçeler kısaca şöyle ifade edilebilir;
Bir, Rusya ve İran’ın Kürtlerden temizlenen Afrin’e ÖSO ya da Arap unsurların yerleştirilmeyeceğine dair teyit aldığı düşünülürse, Türkiye’nin Afrin’de uzun süre kalamayacağı son derece açık. Afrin ve civarının PYD’den temizlenmesi ve ÖSO’nun da bu bölgeye sokulmayacak olması, Afrin’in Türkiye çekildiği anda Esad rejimine devredilmesi sonucunu doğuracak. Ki, bu ihtimal Türkiye’nin kabul etmesi daha muhtemel bir opsiyon olarak karşımızda durmakta. Çünkü, Türkiye yukarıda da ifade edildiği gibi Rusya ve İran’ın telkinleri ile Esad’ı ehveni şer, Kürtleri ise şeytan görmek şeklinde okunabilecek yeni bir Suriye politikası ile hareket etmekte.
İki, ABD’nin Esad’ı yerinden edemeyeceğini anlaması ve IŞID ile mücadele eden Suriye demokratik güçlerini bir araya getirerek ülkenin kuzeyinde PYD liderliğinde ikinci bir yönetim alanı oluşturmak istemesi, Esad rejimi ve destekleyicilerinin en başından beri karşı çıktığı hususlardan. Afrin operasyonu ile, ne Esad rejimi ne de Rusya-İran ittifakı tek kurşun atmadan ABD’nin bu planının Türkiye marifetiyle zayıflamasını ummaktalar. Daha da önemlisi, Esad’ı devirmek gibi bir niyetle hareket eden Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu, Afrin operasyonu ile Suriye Kürtlerini zayıflatarak Esad rejiminin kalıcılığını daha da konsolide etmekteler.
Üç, Afrin operasyonuna Rusya’nın sınırlı düzeyde yeşil ışık yakması, bir tarafta Esad rejiminin işine yararken, diğer taraftan ne Rusya ne de İran Kürtlerle bizatihi karşı karşıya gelmemiş oldular. Bu tetikçilik sayılabilecek işi maalesef Erdoğan liderliğinde ki Türkiye’ye yaptırmış oldular.
Sonuç itibariyle, Türkiye uzun süre kalamayacağı ve kalamamasından dolayı Esad rejimine devredilecek bir yer için şimdiden onlarca şehit vermiş durumda.
(TR724)