Siz Hiç Anne Oldunuz Mu?

YORUM | SEFER CAN
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum… (Cemal Süreyya)

 
Siz hiç kapınızda jandarmalar beklerken doğum yapmak zorunda kaldınız mı? Diğer lohusa odaları ziyaretçilerle şenlendirilip çiçeklerle bahçeye dönüşürken; kapıya kadar gelen annenizin bile yanınıza giremediği, torununu göremediği oldu mu? ‘Lohusa da bebek gibidir’ deyip insanlar üzerine titrerken bir günlük bebeğinizle demir parmaklıklar arkasına döndünüz mü? Beşik diye iki ranza arasına çekilmiş iplerle ona yatak yaptınız mı? Her türlü enfeksiyona açık halde, kendinizi unutup bebeğinizin sağlığı için endişelendiniz mi?
Siz hiç son demlerini yaşayan çocuğunuzla hastane köşelerinde bir başınıza kaldınız mı? Son bir kez babasını görsün diye attığınız çığlıklar, taştan daha katı kalplere çarpıp boş döndü mü? Canınızdan can kattığınız evladınız gözünüzün önünde eriyip giderken, eşinizin omuzunda ağlayamamanın ne demek olduğunu bilir misiniz?
Hiç son nefeslerinde sizi sayıklayan evladınızın hasretiyle kavruldunuz mu? Cenazesine ellerinizde kelepçeyle katılıp duaya durdunuz mu? Bu ağır yükü tek başına yüklenen eşinizi teselli etmeye fırsat bulamadan mapushaneye geri döndünüz mü?
Siz duvağı duvarda asılı kızınız düğün yerine nezarete götürülürken arkasından göz yaşı döktünüz mü? Ellerinizle hazırladığınız çeyizi toplamaya fırsat bulamadan cezaevi bohçası hazırlama telaşına düştünüz mü? Ziyaret için gittiğinizde torununuz yaşındaki üniformalı canavarların tahkirine maruz kaldınız mı?
Siz hiç ana-babası tutuklu torununuzu teselli etmeye çabaladınız mı? Adliye koridorlarında kaçamak şekilde kucağına verebilmek için dil döküp azar işittiniz mi?
Siz hiç bayram günü arkadaşlarınız açık görüşe çıkarken koğuşta kalıp ağladınız mı? Her türlü iletişime kapalı olacak şekilde tahditlere maruz kalırken, kocama ne oldu? Çocuklarıma kim bakıyor? diye kâbuslarla uyandınız mı? Bu zulüm, seri katillere yapılmazken ben bir ev kadını olarak hak edecek ne yaptım? Sorunuzun kale bile alınmadığı oldu mu? Siz hiç her türlü iletişim ve görüş yasak olduğu için annesine götüremediğiniz küçük kızınızın “Baba, annem nerede? Yoksa öldü, benden mi gizliyorsun” sorusuna cevap verirken boğazınızda oluşan düğümü yutamadan kalakaldınız mı? Gecede bir kaç sefer uyanmasına yetişemezsem diye uyku ile uyanıklık arasında sabahladınız mı?
Siz hiç göz bebeğiniz gibi sakındığınız çocuklarınızı uyduruk bir bota doldurup kaçmak zorunda kaldınız mı? Dalgalarda ciğerpareleriniz elinizden kayıp giderken çaresizlik içinde çırpındınız mı? Hayata veda ederken gözyaşlarınızı Ege’nin soğuk sularına akıttınız mı?
Siz hiç görüşe gelirken taciz edildiklerini öğrendiğiniz çocuğunuzu görmekten vaz geçtiniz mi? Kardeşiniz hatta kocanız görüşe gelmekten korktuğu için en kesif yalnızlık girdaplarına düştünüz mü? Kelepçeli ve jandarma eşliğinde gitmemek için hastane yerine koğuşta kendi kendinize tedavi olmayı tercih ettiniz mi?
Siz hiç sekiz kişilik koğuşta 24 kişi kaldınız mı? Yatak yetmediğinden üç vardiya halinde uyudunuz mu? Tek tuvaletin önündeki kuyruklardan bıkıp yemeği içmeyi terk ettiniz mi? Bu yüzden 20 kilo verip fersiz kaldınız mı? Siz hiç 80 küsur yaşında hayatınızda ilk defa gördüğünüz insanların bakımına muhtaç yaşadınız mı?
Siz tahliye kararına sevinip dışarı çıkamadan tekrar tutuklanmanın ne demek olduğunu anlayabilir misiniz?
Siz hiç kaçırılan babasından haftalarca haber alamayan bir çocuk oldunuz mu?
Siz hiç ailesiyle birlikte başına çuval geçirilerek evinden kaçırılan bir genç kız olup feryat ettiniz mi?
Siz, hiç insan olmayı denediniz mi?
(tr724)