Bir Bisiklet Tamircisi ve Bir Duruşma..

YORUM | TARIK TOROS

Hitler’le Stalin yolda yürürken sohbet ediyorlarmış.

Yoldan geçen bir adam sormuş, “Ne konuşuyorsunuz” diye.
Hitler yanıtlamış:
“Bir şey yok, 1 milyon Yahudi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğim de…”
Adam şaşırmış:
“Bisiklet tamircisi mi?”
Hitler gülerek Stalin’e dönmüş:
“Sana kimsenin Yahudileri umursamayacağını söylemiştim.”
***
Linç edilen yüzbinler şurda dururken…
Bisiklet tamircisi misal…
Kediye işkence haberi üzerinde tepinen…
Belki de biriken öfkelerini tatmin eden yığınları anlatan daha iyi bir fıkra olamazdı.
***
Hitler, 1945 başlarında Rus uçaklarının yerle bir ettiği Berlin’e girerken dahi “umut”tu.
Şansölyelik yıkılmış, Şansölye sığınağa inmişti.
Ama halkı, kendilerini bu çukurdan yine onun çıkaracağına inanıyordu.
***
Stalin için hiç mahkeme kurulmadı.
Hitler için savaş biter bitmez kuruldu.
Savcı, şöyle başladı:
-Bu alışılmadık bir dava.
-Sanık sandalyesindeki hâkimler, kanunları yok saydılar, saptırdılar ve sonunda yıktılar.
-Savcılık davalıları sadece anayasayı ihlal etmekle suçlamıyor. Cinayetle suçluyor.
-Liderleriyle birlikte insanlık tarihinin en programlı ve en utanç verici suçlarına ortaklık ettiler.

***
Sanıkların avukatları ilk sözü aldı:
-Bir hâkim yasaları yapmaz. Ülkesinin yasalarını uygular.
-Bu hâkimler, ülkelerinin yasalarını reddedip asi mi olmalıydı?
***
Sırayı tanıklar aldı:
-Hâkimler tarafsız adalet düşüncesinden ayrıldılar.
-İlk işleri devlete karşı işlenmiş suçları cezalandırmak oldu.
-Savunmalar dinlenmiyor, politik karşıt oldukları için cezalar uygulanıyordu.
-Sonuç; bağımsız yargı yönetiminin diktatörlüğün eline geçmesiydi.
***
İfadelere, hayal kırıklığı da yansıdı:
-Başta sadakat yeminini etmesek, diktatör mutlak gücü elde edemeyebilirdi.
-Önceleri farkında değillerdi, sonra gözü kulağı olan herkes farkına vardı.
-Karşı çıkan birkaç kişi, ya istifa etti veya ettirildi.
-Diğerleri, kendilerini yeni duruma adapte ettiler.
***
Sanık hâkimlerin avukatı tekrar söz aldı:
-Olaylardan tüm halk sorumlu değil.
-Çünkü çok azı ne olduğunu biliyordu.
-İletişim kopuktu.
-Bunlar, birkaç fanatik tarafından gerçekleştirildi.
***
Can alıcı noktada müthiş bir itiraf geldi.
Baştan beri suskunluğunu koruyan sanık hâkimlerden biri kürsüye geldi:
-Neden sessiz kaldık? Neden bu işlere bulaştık?
-Birkaç politik fanatik haklarını kaybetmiş ne yazar?
-Sadece bir geçiş süreciydi.
-Eninde sonunda nasıl olsa bitecekti.
-Liderimiz, ‘Ülke tehlikede! Karanlıkları aşmak için yürüyoruz’ diyordu.
-Dünya da ‘devam edin, arkanızdayız’ diyordu.
-Ve bir gün etrafımıza baktık. Kendimizi çok büyük bir tehlikenin içinde bulduk.
-Bir geçiş dönemi olması gereken olaylar yaşam tarzı haline gelmişti.
***
Hâkim duruşmanın seyrini değiştirmişti.
İtirafları ardı ardına geldi:
-Davalarla ilgili kararımı duruşma odasına girmeden önce vermiştim.
-Kanıtlar ne olursa olsun sanığı suçlu bulacaktım.
-Normal bir duruşma değildi. Bir adak töreni gibiydi.
-Sağır mıydık? Dilsiz miydik? Kör müydük?
-Avukatım milyonlarca insanın yok edildiğinin farkında olmadığımızı söyledi.
-Biz sadece yüzlerce kişiyi biliyorduk. Belki detayları bilmiyorduk.
-Ama eğer bilmiyorsak, bu bilmeyi istemediğimizdendi.
***
8 ay sonra…
Duruşma hâkimi son sözünü söyledi:
-Bu mahkemede işlendiği ileri sürülen suçlar, ülkenin geneline yayılmış, devlet kökenli, adaletsizlik ve zalimlik sınırlarında ve tüm medeni toplumlarda ahlak ve yasal kuralları ihlâl eden büyük suçlar.
-Bu dava gösterdi ki, ulusal kriz halinde sıradan olsun olmasın tüm insanlar kendilerini suç işlemeye o kadar kaptırabilirler ki hayal dünyasında yaşamaya başlayabilirler.
-Bir ülke bir kişiye bağlı değildir.
***
Karar, tüm sanıklar için ömür boyu hapisti.
***
Diyaloglar 1961’de çekilen iki Oscarlı “Nürnberg Duruşması” filminden.
İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Nazilerin yargılandığı Almanya’daki duruşmanın kısa bir kesiti.
***
Biz henüz yaşamadık.
Fakat olacağı o.
Yakındır.
(TR724)