İktidarın kayyım marifetiyle gaspedip KHK ile kapattığı Zaman gazetesinin yazar ve çalışanlarının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında Ahmet Turan Alkan’ın savunması gündeme damgasını vurdu.
20 yıl Zaman gazetesinde yazdığını belirten Alkan, bununla gurur duyduğunu söyledi. İfade veren bazı yazarlara atıf yapan Ahmet Turan Alkan, ”Her çıkan “Ben aslında gazeteye yazı yazmayacaktım, önünden geçerken herhalde yazar gibi göründüm” gibi ifadeler veriyor.” dedi.
İşte Ahmet Turan Alkan’ın duruşmadaki ifadesi:
‘BEN ZAMAN YAZARIYIM’
“Bir insanın ömründen cebren gaspedilen 500 gün asla hafife alınamaz. Siz benden çok daha iyi farkındasınız, herkes farkında. Bu dava hukukta tarif edilen bir cürmün eseri olarak açılmadı. Bu dava bir intikam hırsının, bir siyasi hıncın eseri. Biz bu hırs ve hıncın saikiyle sanık olarak ifade veriyoruz. Bu kadar hafif ve ciddiye alınamayacak ithamlarla sıradan bir insanın hayatından 500 gün çalmak bu kadar kolay mı? Cevap veriyorum; evet, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu iş bu kadar kolay. Benim hayatımla, şerefimle, meslekî onurumla oynamak bu kadar ucuz mu? Evet, burada öyle. Her çıkan “Ben aslında gazeteye yazı yazmayacaktım, önünden geçerken herhalde yazar gibi göründüm” gibi ifadeler veriyor. Ben 20 yıldır yazdım. Zaman gazetesinin yazarıyım. Kayyım gelinceye kadar da yazdım. İnandığım şeyleri yazdım. Ne Erdoğan’a ne Gülen’e angajmanım yoktur. Bununla onur duyuyorum.”
“Bu tavrım evlatlarıma torunlarıma bırakacağım en manidar mirastır”
Alkan şöyle devam etti: “Bu tavrım benim evlatlarıma torunlarıma bırakacağım en manidar mirastır. Çünkü hapisten sağ çıkıp çıkmayacağımı bilmiyorum. Mağduriyetimiz devletin hangi yarasına merhem oluyor? Benim hapse atılmam ile nasıl bir kamu yararı istishar edilmiş oluyor?”
“Uğruna nota verilecek derecede makbul olan Reza kadar hukukum yokmuş devletin nazarında”
“Belki malumatınız yok, bize 500 gündür ağır tecrit uygulanıyor. Bize vatan haini muamelesi yapılıyor, bu resmî bir tutum. Şunu yapmamı istiyor; içerde akıl sağlığımı kaybedeyim. Benim kafayı oynatmamı bekleyen devletime dargınım, küskünüm. Benim ve bizlerin üzerinden muhalif gazetecilere gözdağı verilmek istendiğini gayet iyi biliyoruz. En iyi örnek biziz, Zaman gazetesi yazarları sahipsiz. Kimse bize sahip çıkamıyor, öyle bir damga yedik ki ‘feto’cu diye. Diyorlar ki AİHM bilmem ne kadar tazminat verecekmiş. Ne yapayım ben tazminatı? Bir hafta öncesine kadar uğruna nota verilecek derecede makbul olan Reza kadar hukukum yokmuş devletin nazarında. Herkes biliyor ve itiraf edemiyor, yargı ağır baskı altında. Bu iktidar hiçbir siyasi yanlışını sahiplenmedi, hepsinin vebalini başkalarına yıktı.”
“Bu zorlama dosyanın ömrü bizi buraya tıkan iradenin ikbaline bağlı”
“Bu hukuksuz davadan doğan mağduriyetlerin sorumluluğu da yine bürokratların üstüne kalacak, hepimiz bunun farkındayız. Bu zorlama dosyanın ömrü bizi buraya tıkan iradenin ikbaline bağlı. Dengeler değiştiği anda biz serbest kalacağız. Çünkü zaten suçlu değiliz. Biz şu anda konu mankeniyiz. Bunu kimse doğru dürüst ifade etmiyor, arkadaşlarıma biraz da bu yüzden öfkeliyim.Bu dosya kimsenin el sürmeyeceği şekilde ortada kalacak, kimse sahiplenmeyecek.”
“Sizden merhamet beklemiyorum, somut kanunları hayata geçirebilirseniz başka ihsan istemem”
“Sizden merhamet beklemiyorum. Sadece somut kanunları hayata geçirebilirseniz başka ihsan istemem. Bu davada yargılayanla yargılanan arasında fazla bir mesafe olmadığı kanaatindeyim. Biz baskı altındayız, zannediyorum ki yargı bürokrasisi de farklı bir baskı altında. Sanki bu salonun üstünde büyük ağabeyin tehditkar bakışları geziniyor. Bir gazeteci büyüğümüzün sözleriyle bitirmek istiyorum: “Öyle mahkemeler vardır ki orada sanık mahallinde oturmak yargıç sırasında oturmaktan daha evladır.”
Davada Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi’nin eski Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, İbrahim Karayeğen, Orhan Kemal Cengiz, Zafer Özsoy, Mehmet Özdemir’in de aralarında bulunduğu çoğu gazeteci gazeteci ve Zaman gazetesi çalışanı yazdıkları yazılardan dolayı müebbet hapis cezası ile yargılanıyor. Gazeteciler iddianamenin hazırlanması için 300 gün, hâkim karşısına çıkabilmek içinse tam 419 gün beklemişti. İlk kez 19 Eylül’de hakim karşısına çıkmıştı. Davada Nuriye Akman, Lale Kemal tutuksuz yargılanıyor.